KADIN EĞER ÜŞÜRSE !!!
Kadının duygularını tam çözebilmiş bir erkeğin gözünden, herkes
için güzelbir yazı...
Bir kadın "ben üşüyorum" dediğinde, bunun cevabının "üstüne bir
şey al,""istersen bir taksiye binelim," "eve geldik zaten" türünden bir
söz olmadığını, "üşüyorum" dediğinde kadının "BANA SARILSANA" demek
istediğini ve ona sarılmak gerektiğini öğrenmek epey zamanımı aldı.
Kadınların bir şey söylediklerinde aslında başka bir şey söylemek
istemiş olabileceklerini kendim mi farkettim yoksa bunu bana bazen
usulca bazen sabırsızca sözleriyle kadınlar mı öğretti şimdi tam
çıkartamıyorum. Sanırım binlerce yıl boyunca isteklerini açıkça
söylemelerine izin verilmediği için "gizli bir dil" geliştirmek zorunda
kalan kadınlar, bu kadar basit bir şeyin erkekler tarafından niye
anlaşılamadığını hiç anlayamazlar. Sevgi ve şefkat eksikliğine hiç
tahammül edemeyen, bunların "açıkça" söylenerek elde edilmesinin ise
elde edilenin değerini düşüreceğine inanan kadınların niye isteklerini
düpedüz söylemedikleri ise erkekler için hep bir sırdır.
Duygularını göstermenin kadınlara özgü bir davranış olduğunu
sanan erkekler,açıkça sevgilerini ve şefkatlerini göstermekten hep
utanırlar. Farkında olmadan, onlar, bu duyguların gösterileceği tek
yerin yatak odası olduğuna inandıklarından, kalabalıkların içinde sevgi
ve şefkat gösterdiklerinde, herkesin seyrettiği bir yerde
sevişiyorlarmış hissine kapılıp tedirgin olurlar.
Erkekler için duygular, kapalı yerlerde yaşanması gereken "mahrem"
şeylerdir, kadınlar ise bunu hayatın her anında yasanması gereken bir
şey olduğunu düşünürler.
Hemen hemen hepsi gizli bir "derebeyi" olan erkekler, kadınların her
isteğinde, her talebinde bir isyan, bir başkaldırı hatta bir
hakaret görürler. Erkeklerin bekledikleri, kadınların "üşümeleri" ya da
"acıkmaları" değil, erkeğin yanında soğuğu ve açlığı hissetmeyecek kadar
kendinden geçmiş bir aşka kapılmaları ve bu aşkı taleplerini dile
getirmeyerek göstermeleridir.
Galiba o yüzden, erkeğin biraz kadınsılaştığı ve duygularını
alabildiğine özgür bıraktığı aşkın ilk günleri geçtikten ve
erkek yeniden erkekliğine döndüğünde, kadınlar "üşümeye" başlarlar.
"Benim uykum geldi" dediğinde erkeğin onla beraber yatmamasını, perhize
başladığı sırada aniden bir hoşluk yapma isteği duyan erkeğin ona
sevdiği yemekleri almasını "düşmanca" bulmaya koyulurlar. Artık erkeğin
her davranışı ince eleklerden geçirilip, onun sözlerinde ve davranışla-
rında "sevgisizlik" işaretleri tek tek saptanır. Ve o gizli dil daha sık
ortaya çıkar.Kendilerinden yakınırlar önce, "çok şişmanladım," "çok
yaşlandım," "çok çirkinleştim," bunları söyledikten sonra erkeklerin ne
söyleyeceklerine, ne yapacaklarına bakarlar. Kendilerine büyük bir ilgi
eksikliği olarak gözüken o anlayışsızlıkların, artık eskisi kadar
beğenilmemelerinden ya da sevilmemelerinden mi kaynaklandığını anlamaya
uğraşırlar. Baştan savma verilecek her cevap- Yoo, hiç de şişmanlamadın,
iyisin, biraz kilo aldın belki ama önemli değil.Bu yakınmalar onlara
manasız ve çocukça gelir çünkü. Kadınlar ise sinirlenmeye başlarlar.
- Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun.
Bunun cevabı elbette, "nerden çıkardın bunu, tabii ki seviyorum" değil,
sıkı
bir sarılış ve iyi bir öpüşmedir.Bir şeylerin yanlış gitmeye başladığını
gören erkek ise, güzel bir hediye almanın ya da daha kestirmesi
"biraz para vermenin" zamanı geldiğini düşünür.
Onun için sorunun tedavisi öpüşmede değil paradadır.
Kabul etmeli ki, kendi değerini, gizliden gizliye kendine verilen
parayla ölçmeye yatkın kadın için yapılacak
"fedakârlığın" miktarı bir zaman işe yarar, kadın,
"salağın" duygularını böyle ifade etmeye çalıştığını anlar.
Erkek ise, o düz vahşeti ve insafsızlığı ile "ağlıyorsa biraz para ver"
çözümlemesini benimser. Ama hediyelere ve paralara çabuk alışılır,
sarılışların ve öpüşmelerin özlemi yeniden başlar. Kadın "üşür."
Son bir iki deneme daha yapar, bazen güzelliği ve cinselliğiyle, bazen
sinirli çıkışmalarıyla, erkeğe "üşüdüğünde ona sarılınması gerektiğini"
bir daha öğretmeye uğraşır. Ya kadın kadere rıza gösterip teselliyi
hediyelerde, parada, çocuklarında, kendisine sağlanan güvende aramaya razı
olur ve arada sırada tutan "ben çok yalnızım" yakınmaları ve ağlama
nöbetleriyle hayatını sürdürür ya da "üşümeye"
fazla dayanamayıp, "sarılmasını bilen" biri var mı diye etrafa bakınmaya
koyulur.
"Sarılmasını bilenler" bu sapaktaki kadınları keskinleşmiş
radarlarıyla hemen bulurlar. Bir vakit işler iyi gider. Ama sarılmasını
bilenler de bir süre sonra kaçınılmaz erkekliklerine geri dönüp, üşüyen
kadına, üstüne bir hırka almasını söylerler. Ve, bu, hem acıklı hem
eğlenceli süreci başlatan ilk uyarı da, her kadınınkendi özel lisanında
hemen söylenir.ÜŞÜYORUM...