Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Ekim 2006, 06:32   #2
Çevrimdışı
Emekli Subay
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Başbuğ Atatürk'ün Türkçü Mülakatları




''- Yunan askerlerinin, askerlerimizle temas ettikleri vakit kendilerini gevşemiş gibi göstererek ve hakikatte bizi gevşetmeye mâtuf (yöneltilmiş) telkinatta bulunduklarına bakılırsa, bütün bu işâattan (yayma, duyurmadan) maksat ne olduğu tebeyyün (belli olma) eder. Bu suretle bize Yunan ordusunun inhilâline (dağılmasına) intizar ederek meselenin halledileceği ümidini vermek istediler ve bu vâhi (boş) intizar ile geçecek zamanın bizim ordumuzu inhilâle (dağılmasına) uğratacağı zannında bulundular. Son müsademelerde (çatışmalarda) bilhasa Afyonkarahisar, Dumlupınar büyük meydan muharebesi günlerinde düşmanın mukavemet, mücadele ve bütün teşebbüsleri ciddi ve ehemmiyetli idi. Düşman ordusundan Trakya'ya mühim bir kuvvet geçirilmemiştir. Mübalâğa ile bahsi geçen bu kuvvet, yeni teşekkül etmiş yahut teşkilâtı henüz hitam (son) bulmamış ve bir kısmı silâhsız iki üç alaydan ibarettir. Yunan ordusu bütün aksamı ve bütün vesaiti ile Anadolu'nun içinde milletin kalbine saplanmış bir hançer vaziyetinde idi.''

''- Düşman ordusu kumanda ve zabitan heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının kumanda ve zabitan heyetinden dûn (aşağı) olduğuna şüphe yoktur. Ancak Yunan kumandanları ve zabitleri ordularını kurtarmak için her çareye büyük gayretlerle tevessül ettiler (giriştiler).''

''- Ordularımızın sevkûlceyş (strateji) ve tâbiye harekâtı günlere düşmanın gözü önünde ve tayyarelerinin keşfiyatı altında cereyan etti. Bu harekâtımızı baskın zannediyorlarsa söylediklerinin doğru olması lazım gelir. Fakat ben zannediyordum ki Yunan kumandanlarıyla erkân-ı harbiyesi ordularımızın hazırlığından ve harekâtından haberdar idi. Ancak ordularına ve bilhassa Afyonkarahisar, Seyitgazi, Eskişehir ve bütün cephelerde bir seneden beri çalışarak vücuda getirdikleri ve her nevi vesaitle takviye ve teçhiz ettikleri müstahkem mevzilerine, külliyetli topçularına, nihayetsiz cephane ve mühimmat menbaalarına (kaynaklarına) lüzumundan ziyade güveniyorlardı. Su hakikatten tegafül ediyorlardı ki (yanılıyorlardı ki) insanların mücadelesinde en kuvvetli istihkâm iman dolu göğüslerdir!''

''- Taarruz hareketi Afyonkarahisar cenup cephesinde düşmanın bir kısım hutut-u müstahkemesini (müstahkem hatlarını) çiğneyerek tatbik edilmiş bir yarma hareketi ile başladı. Bunu müteakip düşman ordusu kuvay-ı asliyesinin bir araya gelerek hazır bulunduğu Afyonkarahisar - Dumlupınar meydan muharebesi tesmiye olunan ve beş gün devam eden harpler neticesinde düşman ordusunun kuvay-ı asliyesi artık kuvet olmaktan çıkarılmıştı.''

''- 'Başkumandan Muharebesi' Bu isim, büyük meydan muharebesinin son safhasını teşkil eden muharebeye verilmiştir. Düşman ordusu meydan muharebesi esnasında ikiye parçalanmıştı. Bunun büyük bir kısmı Dumlupınar şimalinde Adatepe civarında bir dereye sıkıştırıldı ve orada imha veya esir edildi.''

''- Tebliğ-i resmîlerimizde sadece harekât-ı askeriyenin devam ve suret-i inkişafını göstermekle iktifa ettik (yetindik). İstihsal ettiğimiz muvaffakiyetlerin ehemmiyet ve azametini o kadar yakından anlamıştık ki bunun ilânını düşmanlarımıza bırakmakta beis (sakınca) görmüyorduk. Muzafferiyetlerimizn düşman ağzından ifade edildiğini işitmek ayrıca bir zevk değil midir?''

Akıncı müteferrik kuvvetler

''- Bu nam altında tebliğ-i resmîlerde gördüğünüz kuvvetler düşman gerilerinde faaliyette bulunmaya memur edilmiş süvari kıtalarıyla bir kısım atlı piyadelerimizdir. Bu kuvvetler mühim işler gördüler, ezcümle birçok kasaba ve köyerimizi yangın ve tahripten kurtarmışlardır.''

''Ordumuzun seri ve şedit (şiddetli) takibatı sayesinde! Filhakika daha taarruza başlamazdan evvel, dört yüz kilometreyi mütecaviz mesafe üzerinde bilâ inkıta (durmaksızın) ve bütün ordularla; düşmana nefes aldırmayacak kadar seri bir takip icra etmek nokta-i nazarından esaslı hazırklıklarda bulunmuş ve tedbirler almıştık. Düşman kuvvetleri büyük meydan muharebesinde mahlûp olduktan sonra Dumlupınar mevzilerinde, Uşak'ın şarkında Takmak, Alaşehir, Salihli civarlarında ve son defa olmak üzere İzmir'in yirmi beş-otuz kilometre şarkındaki müstahzar (hazırlanmış) meteaddit mevzilerde müdafaaya teşebbüs etti. Bu teşebbüslerin her birinde düşman ordusunun bakıyeleri bir defa daha mağlûp ve perişan edilerek ordumuz İzmir'e girdi.''

''- Tertibat-ı askeriyemiz ve tahsis olunan kuvvetlerimiz, her iki hedefe kuvvet ve emniyetle vüsulü temin edecek derecede idi. Nitekim tasavvuratımızda isabet olduğu İzmir'in sabah, Bursa'nın akşam olmak üzere ikisinin ayni günde istirdat edilmiş (kurtarılmış) olmasından tezahür eder.''

''Milletimiz neşve-i zaferle (zafer neşesile) menaf-i hakikiye ve hayatiyeszini (gerçek ve hayatî menfaatlerini) unutacak kadar mahmur olmamıştır!''

(Başbuğ Atatürk - 21 Eylül 1922)

TÜRKÇÜ MÜLAKAT (3)

''- Askere istirahat emrediyorum. Asker dinlemiyor, ve, İzmir'de istirahat ederiz; mukabelesiyle cenk ediyorlar!.''

''- Artık Yunan ordusu namına hiçbir şey mevcut değildir. Hattâ Yunan devleti bile yoktur. Rumeli'deki bir iki fırkadan maada Yunan'ın hiçbir kuvveti kalmamıştır.''

''- Her şeyden evvel şurası bilinmek lazımdır di Büyük Millet Meclisi Hükümeti kapitülasyonların ipkasını (bırakılmasını) asla kabul etmeyecektir. Şayet tebaa-i ecnebiye (yabancı teaa) eskiden olduğu gibi bundan sonra da kapitülasyonlardan istifade etmeyi düşünüyorlarsa aldanıyorlar. Kapitülasyonlar bizim için mevcut değildir ve asla mevcut olmayacaktır.''

''- Şeraitimiz (şartlarımız) çok açık ve çok sadedir. İstiklâlimizin bilâ kayd-ü şart tasdikini talep ediyoruz. Bu mücmel (kısa) cümlede programımızın bütün hutut-u esasiyesi mündemiçtir (bulunmaktadır). Hudud-u millimiz dahilinde bulunan toprakların bize verilmesinde ısrar edeceğiz. Ondan sonra bu topraklar dahilinde tamamıyla müstakil, yani kapitülasyonsuz bir Türkiye yaşamasını istiyoruz. İşte bütün istediklerimiz budur.''

''- Yeni Türkiye'nin eski Türkiye ile hiçbir alakası yoktur. Osmanlı hükümeti tarihe geçmiştir. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Tabii millet değişmemiştir. Aynı Türk unsuru bu milleti teşkil ediyor. Ancak tarz-ı idare değişiyor. Ankara Hükümeti'nden evvel İstanbul'da bir sultan ve bunun hükümeti vardı. Millet, memleketin işlerine, vazifesi kanun yapmaktan ibaret olan bir Meclis vasıtasıyla iştirak edebiliyordu. Bu tarzı hükümet, millete hâhişker (arzuladığı) olduğu istiklal ve hürriyeti vermeye kâfi değildi. Yaşamak ve bunun için de ne lazımsa onu yapmak istiyoruz. İşte bunun içindir ki üç senedenberi tarz-ı idaresini değiştirdi. Yukarıda izah ettiğim hükümete bedel, doğrudan doğruya milletten çıkan bir hükümeti kabul etti. Bu yeni hükümet taraf-ı milletten mansup (nasbedilmiş seçilmiş) ve aynı zamanda hem kuvve-i icraiyeyi, hem de kuvve-i teşriiyeyi haiz mebuslardan teşekkül eder.''

(Başbuğ Atatürk - 1922)

TÜRKÇÜ MÜLAKAT (4)

''- İki inkılâp arasındaki fark, tarif olunamayacak derecede büyüktür zannederim. Birincisi, milletin tabiaten aradığı havay-ı hürriyeti teneffüs ettiğini zannettiren bir harekettir; fakat ikincisi milletin hürriyet ve hâkimiyetini fiilen ve hâdiseten tespit ve ilân eden bir inkılâbı mesuttur ve şüphe yok, yalnız Türkiye'de değil, bütün cihanda nazar-ı ehemmiyete alınmaya lâyık bir teceddüttür (yeniliktir).

''- 10 Temmuz inkılâbı bir hükümdarı müstebitle millet arasında en nihayet kuyut ve şurut ile muvazene arayan bir zihniyeti istihsale mâtuf idi. Halbuki son inkılâp, usul-i meşrutiyeti dahi hürriyet ve istikbâl-i millet için kâfi göremez ve bilâkaydü şart hâkimiyeti, milletin uhdesinde tutan esaslı bir umdeye istinat eder (ilkeye dayanır). Bu umdenin taallûk ettiği şekil, hiçbir vakitte eski eşkâl (biçim) ile mukayese kabul edemez. Bugün Türkiye devleti doğrudan doğruya bir Meclis, bir şûra hükûmeti ile idare olunur ve ilelebet böyle idare olunacaktır. Türkiye Devleti'nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'nin mahiyet-i asliyesini anlayabilmek için, Teşkilâtı Esasiye'sini dikkatle mütalâa etmek lâzımdır. Bu hususta benim tarafından verilen bir nutku gözden geçirmek de muvafık (uygun) olur.''

''- Bunun için bir madde ilâvesine lüzum yoktur. Vaziyeti hakikiye muvacehesinde Meclis buna dair usûlü dairesinde bir karar ittihaz edecek mevkidedir.

''- Şüphesiz şayan-ı kabul göreceği sulh şeraitini tasdik ettiği gün, hikmet-i mevcudiyeti olan vezaif-i milliyeyi ikmal etmiş olacaktır ve Teşkilâtı Esasiye kanununda musarrah olduğu üzere iki sene devam etmek üzere yeni intihabat icra olunacaktır.''

(Başbuğ Atatürk)

TÜRKÇÜ MÜLAKAT (5)

Kapitülasyonlar

''Lâkin şimdiye kadar Lozan, bize şayan-ı hayret ve taaccüb (şaşkınlık) diğer manzaralar da ihzar etmekten (hazırlamaktan) geri durmadı. Kapitülâsyonların konferansta birçok içtimaları (toplantıları) işgal etmiş olması sebebini bir türlü anlayamıyoruz. Bu meselenin mevzuubahs ve müzakere edilmesi bile izzet-i nefs-i millimize (millî izzetinefsimize) tevcih olunmuş bir hakarettir. Kapitülâsyonların Türk milleti için ne derece menfur (nefret edilecek) bir şey olduğunu size tarife muktedir değilim. Bunları diğer şekil ve namlar altında gizleyerek bize kabul ettirmeye muvaffak olacaklarını tasavvur ve tahayyül edenler bu bapta pekçok aldanıyorlar. Zira Türkler kapitülasyonların idâmesinin (devam ettirilmesi) kendilerini pek az bir vakitte ölüme sevkedeceğini pek iyi anlamışlardır. Türkiye, esir olarak mahvolmaktansa son nefesine kadar mücadele ve mücahedede bulunmaya azmetmiştir.
Ümit ederim ki bizimle sulh yapmak istediklerini beyan edenler nokta-i nazarlarında ısrar etmeyerek, bu meselede Türk milletinin azim ve iradesi aleyhine yürümek kaabil olamayacağını anladıklarını yakından göstermeye cesaret edeceklerdir.
Bir fesat ve hiyanet ocağı bulunan, memlekette tohm-ı nifak (ayrılık) ve şikak (uyuşmazlık) saçan, mucib-i şeamet (uğursuzluğa sebep olan) ve felâket olan Rum Patrikhanesini artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilâtı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler irâe olunabilir (gösterilebilir?)
Türkiye'nin Rum Patrikhanesi içini arazisi üzerinde bir melce (sığınılacak yer) göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakikî yeri Yunanistan'da değil midir?
Âlem-i medeniyetin unutmaması lâzım gelen bir mühim nokta daha vardır: Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıâlinin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye ilka etmeye (atmaya) de hazır ve âmâdedir.''

(Başbuğ Atatürk - Ocak 1923)

TÜRKÇÜ MÜLAKAT (6)

''- İstanbul'un saf, samimî ve mütevazi kütlesine minnettarım. En müşkül dakikalarımızda kalbimiz onlarla beraber çarpmıştır. İstanbul ahalisi son senelerde çok elemli ve felâketli dakikalar geçirmişlerdir. Her zaman mâsum insanları baştan çıkarmak için uğraşanlar olmuştur. Böylelerinin sözlerine kulak asmamak, onlara tertip olunacak en iyi cezadır. Mücadele hayatımızda elim dakikalar yaşadık. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olmazı lâzımdır.
Memleketimize şöyle pamuk ipliğine bağlanmış bir intizam ve âsâyiş değil, en müterakki (gelişmiş) addolunan memleketlerdeki sükûn gelecektir. Bu noktada Fransa'ya veya İngiltere'ye gıpta etmeyecek bir hale behemehal geleceğiz.
Memleket behemehal asrî, medenî ve müteceddit (yenilik taraflısı) olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır. Bütün fedakârlığımızın semere vermesi buna mütevakkıftır (bağlıdır). Türkiye ya yeni fikirle mücehhez (donanmış) namuslu bir idare olacaktır veyahut olamayacaktır. Millet ile çok temasım vardır. O saf kütle bilmezsiniz, ne kadar tecerrüd (yenilik) taraftarıdır. İcraatımızda hiçbir zaman, menavi (engeller) bu kesif tabakadan gelmeyecektir. Millet müreffeh, müstakil, zengin olmak istiyor. Komşularının refahını gördüğü halde fakir olmak pek ağırdır. İrticakâr fikirler perverde edenler (besleyenler) muayyen bir sınıfa istinat (dayanabileceklerini) zannediyorlar. Bu, katiyyen bir vehimdir, bir zandır. Terakki yolumuz önüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceğiz, teceddüt vâdisinde duracak değiliz.''

(Başbuğ Atatürk - Aralık 1923)

Derleme: Türkiye Atatürkçüler Birliği Teşkilatı
Savaşan Atsız
Kaynak: [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

(ALINTIDIR)

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver