Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Ekim 2006, 23:24   #3
Çevrimdışı
Mlock
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Gamzesini Kaybeden Adam.




Her sabahki gibi bir sabahtı. Kış mevsiminin getirdiği soğuk ve tuhaf hüzne evin serin cansızlığı eslik ediyordu.. Uykusunun hemen dağılması için bir sese ihtiyacı vardı. Uzanıp radyonun düğmesini cevirdi yorganı tekrar başına çekti beş dakika daha uyumak için. Bazen kedisi KIYMIK yatağına gelir uyandırırdı ama bu sabah o da uykuya yenik düşmüştü. Adam kalktı, Kıymık’ın tabağına biraz sut koydu. Kedi sütün kokusunu alır almaz gerinerek sahibine uykulu bir bakış fırlattı ve tabağının başına koştu.

Pek çok arkadaşının yaptığı gibi koyu bir kahve içip işin yolunu tutanlardan değildi. Hassas bir yapısı vardı. Çok içki içemez, uzun süre uykusuzluğa katlanamazdı. Çay hazır olana kadar tıraş olmak için banyoya geçti. Elini dünden uzamış sakalı üzerinde gezdirdi. Tıraş makinesinin sesi radyonun sesini bastırdı. Kedisi Kıymık ayaklarının arasında dolaşıp duruyordu. Kedi yere düşmüş bir tuvalet kağıdı rulosu ile oynarken birden dengesini kaybedip takla atarak yuvarlandı. Adamın göz ucuyla tanık olduğu bu hareket, ruhsuz donuk ev atmosferi içinde sıcak bir neşe dalgası yaratmıştı. Birden gülmeye başladı. Bir yandan da tıraş olmayı sürdürüyordu. Ama bir anda aynadaki görüntüsünde bir değişiklik dikkatini çekmişti. Sol yanağındaki gamzesi yerinde yoktu. Yüzünü aynaya biraz daha yaklaştırdı, biraz daha gülmeye sırıtmaya çalıştı ama gamzesi yerinde yoktu işte. Garip dedi kırk yıldan beri sol yanağında durup duran gamze birdenbire yok olmuştu. Belki uzun zaman önce yok olmuştu da ben yeni fark ediyorum diye düşündü. Çaldırdım herhalde dedi kendi kendine gülerek kahvaltı masasına doğru yürürken. Bir gamze kim tarafından ne için çalınabilirdi ki? Kahvaltısını hızla geçiştirdi. Çalışan pek çok insan gibi hafta içi günlerde kahvaltı keyfini uzun tutamıyordu. Hafta sonlarında ise uzun uzun kahvaltı masasında oturur, gazeteleri okur, öğlene kadar tembellik yapardı. Çayını yudumlarken günlük gazetesine hızlıca göz gezdirdi. Saatine baktı, gitme vakti gelmişti. Kıymık’la göz göze gelmek istemedi. Kıymık her zamanki gibi kapının yanına gelmiş, gözlerini kocaman kocaman açmış, yalnız bırakılacak olmanın hesabini sormaya çalışır ifadesini takınmıştı. Böyle anlarda ayrıldığı eşinin, unutmaya çalıştığı son telefon konuşması aklına geliyordu. "Kedini de al kendin bak!" demişti eşi.

Adam işine gitti, evine döndü, işine gitti evine döndü. Birbirine benzer günler, birbirine benzer yavaşlıkta ve hızlılıkta geçip gitti. Yine bir hafta daha bitmişti. Her sabah tıraş olurken aynaya baktığında kaybolan gamzesini düşünüyor ama kayboluşuna bir anlam veremiyordu. Bir zaman sonra belki de benim hiç gamzem yoktu, ben yanlış hatırlıyorum diye düşündü. Ama kitaplıktaki gençlik resmi onun yanılmadığının, eskiden gamzeli olduğunun bir kanıtıydı. Ayrıca sekiz yaşına basan ve annesiyle yaşayan kızının da gamzesi vardı ve herkes gamzesini babasından aldığını söylerdi. Öyleyse yanılmıyordu, vardı ama şimdi yok olup gitmişti. Hem nasıl unuturdu. Bir erkek olarak, gamzesini istediği zaman bir cazibe odağı olarak kullandığı çok olmuştu. Hoşuna giden kadınlara gamzeli bir gülücük attığında, bazı kadınların gözlerinin parladığını, bazı çekingen kadınların da bakışlarını kontrol altına almaya çabalayarak bu sevimli çukura fazla dikkat etmemeye çalıştıklarını çok iyi bilirdi. Gerçekten tuhaf geliyordu gamzesini kaybetmiş olmak. Aman son yıllarda o kadar çok şey kaybettim ki bir gamze kaybetmişim çok mu diye düşündü. Ama yine de kafasına takılıyordu. İnsan yaşlandıkça belki kasları falan eriyordu. O kadar yaşlı değilim ki. Belki doktorların bildiği bir şeydir. Doktor kuzenine sormayı düşündü. Şimdi kent dışındaydı. Haftaya gelirdi şundan bundan konuşurken lafı yerine getirip sorardı.

Ne iş yerindeki, ne de iş dışındaki arkadaşları gamzesizliğini fark etmişlerdi. Olsun o gamzesinin yokluğunu hissediyor ve neden yok olduğunu çok merak ediyordu. Mutlaka olağan bir açıklaması olmalıydı bu garip eksikliğin.

Sakin sayılabilecek bir iş gününün bitiminde metroya yetişti. İki durak sonra inecekti ki, onu gördü. İki daire üstte oturan, arada bir markette karşılaştığı, ama tanışmadığı, dalgın bakışlı kısa saçlı, esmer kadın karşısında oturuyordu. Çekimser bir gülümsemeyle karışık bir selamlaşma oldu. Yolda apartman sorunları üzerine yakınmalarla dolu, sıradan, çok mesafeli bir sohbet geçti aralarında. Oturdukları binanın önüne gelince, önümüzdeki hafta toplantıda biz de bulunalım diye sözleştiler. Ortak sorunlarımız için güç birliği oluşturalım diyerek, birbirlerine iyi akşamlar dilediler, aralarında ayrılmalarına yakın tatlı bir sohbet başlamak üzereydi sanki, ya da adama öyle gelmişti ki, binada oturanlardan biri iyi akşamlar diyerek onların sohbetini sonlandırıp geçip gitmişti.

Nefret ettiği, katılmamak için bin bir türlü mazeret bulduğu, apartman toplantılarının bu defakisine kendisini apartman sorunlarıyla çok ilgiliymiş gibi hissederek gidiyordu. İyi ısınmıyorlardı ve o esmer kadın da kendisi gibi sabah ayazında üşüyüp duruyordu herhalde. Kendisinden çok, onun ısınmasını sağlamak için bu soruna parmak basacaktı. "Yaaa bana ne onun dairesi çok soğuk oluyorsa, ben de pazar günleri çamaşır bulaşık yıkayan, elektrik süpürgesini çalıştıran, sarışın sıskanın gürültüsünü çekiyorum," diye düşünüyordu. Bir yandan da sivil dayanışma, toplumsal görevlerin yerine getirilmesi v.s gibi kendisinin toplantıya içtenlikle katılmasını sağlayacak çağdaş nedenler bulmaya çalışıyordu..

Esmer kadın ondan önce gelmiş etrafındakilerle sohbet etmekteydi. Bekledikleri bir kaç kişi daha gelince toplantı başladı. Gizlice birbirlerine destek veriyor, hemen hemen her konuda esmer kadınla görüş birliğine varıyorlardı. Saatler çabuk geçmiş toplantı bitmişti. Yine hiçbir sorun çözülememiş, herkes her şeyden şikayet etmiş, kafalar tartışmaktan, gözler uykusuzluktan şismiş olarak herkes dairesinin yolunu tutmuştu. Adam ve kadın herkesin kendi dairesine çekildiğini fark etmemiş hala daha bazı konularda ne yapılması gerektiği üzerine adamın dairesinin önünde konuşup duruyorlardı. En son yönetici de iyi geceler diyerek ayrıldığında, kadın da bu ayaküstü laflaşmaya son verip iki üstteki dairesine gitmek zorunda olduğunu hissetti.

Adam kapısını kapattı. Kıymık’ı kucağına aldı. Kıymık çok keyiflenmişti. Kedi uykusu kaçtığı için oyun oynamaya başlamıştı. Adam dişlerini fırçalamak için banyoya gitti kedi de pesinden koştu. Kıymık oynarken yine bir cambazlık yapmaya çalışmış, becerememiş, şampuan sabun gibi bazı araç gereçlerin bulunduğu raftan kutularla birlikte yuvarlanmıştı ve kendi yarattığı gürültüden ürkerek fırlamış kaçmıştı. Adam Kıymık’ın bu haline kahkahalarla gülmeye başladı. Gülmesi geçmemişti ki gözü aynadaki görüntüsüne takıldı ve şaşkın gözlerle aynaya bakakaldı. Kaybolan gamze yerli yerinde duruyordu. Hem de en belirgin haliyle. Işıl ışıl parlıyordu gamzesi, işte bak ben buradayım dercesine. Gamzesine kavuşmanın sevinciyle iyice gülmeye başlamış, yüzü gülücüklere boğulmuştu. Kendi kendine gülmek aptalca gelse de, durduğu anda gülmeye başlamanın önüne geçemiyordu. Gülmekten yorulduğunda yavaşladı, yatağının bulunduğu odaya geçti. Ev de eskisi gibi soğuk değildi sanki. Yatağa uzanıp biraz televizyon seyretmek istedi. Belki güzel bir film bulurum, bulsam iyi olur diye düşündü. Uykusu kaçmıştı ama olsun gamzesi yerine gelmişti.
Niye kayboldu ve sonra niye geri geldi acaba dedi kendi kendine.
Gamzesini çalanın hayat olduğunu düşündü, çalmıştı ama yine geri getirmişti. Hayatın bu hırsızlığını tahmin etmişti aslında ama hayatı kimseye şikayet edemezdi. Hayatın bir dokunulmazlık zırhı vardı ve herkesin üzerinde hüküm sürüyordu. Hayatla iyi geçinmenin, olur olmaz her şeyini kaptırmamanın bir yolunu bulmalıydı artık. Yoksa hayat acımasızca pek çok şeyini alıp götürebiliyordu. Yok yok bundan sonra sen beni değil, ben seni kullanacağım dedi. Bunu nasıl becereceğini bilmiyordu ama hayata kafa tutmak hoşuna gitmişti. Acaba esmer kadın sabahları evden kaçta çıkıyordu? Gece vakti niye aklına takılmıştı insanların kaçta evden çıkıp döndükleri. Elinde olmadan gülümsedi. Bir eliyle de sol yanağını yokluyordu gamze yerine duruyor mu diye...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver