Devamı...
İstiklal Marşı, Maarif Vekaletinden gönderilen bir Tezkereyle, TBMM'nin 26 Şubat 1921 tarihinde gündeme alınır. Meclis'in Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında yapılan 1 Mart 1921 tarihli oturumunda söz alan Hamdullah Suphi, yarışmaya katılan şiirlerden yedisinin vekaletçe istenen şartlara uygun görüldüğünü, ancak kendisinin Mehmet Akif'in şiirini beğendiğini söyleyerek tamamını okumuş ve her kıtanın arkasından alkışlanmıştır.
Mehmet Akif'in şiiiriiinin Milli Marş güftesi olması, Meclis'in 12 Mart 1921 tarihli oturumunda kanunlaşmıştır. Bu tarihte Abdulhak Adnan (Adıvar) başkanlığında yapılan oturumda Meclis'e sunulan altı takrir arasından "Hasan Basri'nin Mehmet Akif'in şiirinin tercihan oylanarak kabulü" teklifi oylanarak, büyük çoğunlukla kabul edilmiştir. Resmi Marş güftesi olarak kabul edilen şiir, Hamdullah Suphi tarafından tekrar okunmuş ve bütün mebuslarca ayakta alkışlanmıştır. Milli Mücadele yıllarında Türk Milleti'nin haklarını savunan en hür ve sürekli yazıların yayınlandığı Ses Gazetesini çıkaran edebiyatçı Hasan Basri (Çantay), Mustafa Kemal Paşa'nın Marş okunurken sıraların önünde ayakta dinlendiğini ve alkışlandığını ifade eder.
İstiklal Marşı, gerek nazım tekniği, gerekse içerik bakımından herhangi bir Milli Marş güftesinin çok ötesinde, Türk Edebiyatının seçkin lirik-hamasi şiirlerindendir. Son kıtası beş mısra olmak üzere, dörder mısralık 10 kıtadan oluşur ve aruz vezniyle yazılmıştır. Her kıtasının bütün mısraları tam kafiyelidir.
İstiklal Marşı ile ilgili olarak bakın neler söylüyordu, İstiklam Marşı Şairimiz:
"O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Binbir fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o Marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır...
O şiir bir daha yazılamaz, o'nu ben de yazamam. O'nu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değil, milletin malıdır. Benim, millete en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın."
Değerli yazar ve fikir adamlarımızdan Peyami Safa ise İstiklal Marşı hakkında şöyle der: "İstiklal Marşının her mısrası, milletin hafızasına atalar sözü haysiyetiyle mal olmuştur. Sözleri, milletin büyük günlerinde bir ağızdan haykırılan, perakende ve şaşkın ruhları bile tek bir müdafaa aşkı ve iradesi içinde bir araya devşirerek ayağa kaldıran Mehmet Akif ölçüsünde milli vasfa tam layık bir şairimiz çıkmadı. Sadece eseriyle değil, hayatı ile de bir fazilet abidesi halinde yükselen, büyük feragatiyle bütün ömrünü Türk Bayrağındaki hilalin şerefini müdafaaya tahsis eden arkasından kendi mısraı tekrar edilebilir: Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor."
Şiirinde milli ve ulvi değerler vatının bütünlüğü, Türk'ün vatanperverliği ahenkli bir şekilde vücut bulmuştur. Bunun içindir ki, Anayasanın 3. Maddesinde "Türkiye Devletinin Milli Marşı İstiklal Marşıdır" bendi eklenmiştir.
İstiklal Marşının kabulünün 82. yıldönümü TBMM tarafından ilk defa bu kadar geniş bir etkinlikle anılmaktadır. Geçmiş yıllarda yapmış olduğumuz konuşmalarda İstiklal Marşı'na ve Akif'e Meclis'in ilgisizliğinden yakınır, bu kayıtsızlıktan vazgeçilmesini isterdik. Hamd olsun bizim yönetimimiz ilk defa bu konuda ciddi bir çalışma ortaya koymuştur. Çünkü bu hafta boyunca değişik platformlarda konuyu enine boyuna irdeleme, değerlendirme fırsatı oluşturuyoruz. Bu konudaki çalışmalara verdiği katkılardan dolayı başta Meclis Başkanvekilimiz Sayın Nevzat Pakdil olmak üzere ilgili tüm arkadaşlara teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunuyorum.
Değerli dostlar, Böyle zenginlik katmanın önünde TBMM'de merhum Akif'i anmanın ne büyük bahtiyarlık olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yüksek mahkemelerimizin başkanları, rektörlerimiz, çok değerli bilim adamları, parlamentomuzda çok büyük hizmetlerde bulunmuş milletvekili arkadaşlarımız -geçmişiyle bugünüyle- ve Akif'e olan sevgilerini böyle bir panele koşarak gidermeye çalışan sevgili dostlar, TBMM bu ve her konuda elbette güzel çalışmalar yapacaktır. Şimdiden müjdeliyorum ki, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramımızı da kutlarken bir önemli gelişme ve yenilik yaşayacağız. İki gün sürecek uluslar arası bir sempozyumla 'egemenlik' kavramını Meclisimiz'de, hem Avrupa'dan gelecek parlamenterlerle hem Türkiye'den katılacak parlamenter ve bilim adamlarıyla değerlendireceğiz.
Yine Meclisimizde her ulusal konuda en büyük katkıyı sizlerle birlikte yapmaya çalışacağız. Şüphesiz biraz sonra kendilerini zevkle dinleyeceğimiz değerli siyasetçi, bilim adamı ve sanatçı arkadaşlarımız hem milli marşımızın değişik yönlerini hem de Akif'in değişik yönlerini sizlere takdim edecek. Yazıya bağlı olduğum için hitabet noktasında kısır olduğumu düşünüyorum. Akif, gönülden konuşulacak bir insandır ve sadece Milli Mücadelenin etkin bir hatibi ve şiir yazarı olarak değil bu sosyal adaleti de içinde yaşayan çok değerli bir insandı. Hep fakirlerin ve yoksulların yanında idi. Onların ızdıraplarını terennüm etmişti. Hatırlarsınız, şimdi var mı bilmiyorum, lise ketiplarında bize onun 'Seyfi Baba' şiiri okutulurdu.
"Geçen akşam eve geldim, dediler ki, Seyfi Baba hastanmış yatıyormuş, Nesi varmış acaba..." diye başlar. Uzun mısralardan sonra hepimizin gözleri yaşarırdı. Evinde kandili yanan fakir bir adamı ziyarete gitmişti.
Yüreği parçalanmıştı. "Şuna birkaç kuruş bıraksam da, ihtiyaçları giderse" diye düşünmüştü. Cebinden kesesini çıkartıp baktığında, bir akçe bile bulamamıştı. Ondan sonra Akif, şu güzel şeyi söyler:
"Ya hamiyetsiz olsaydım, ya param olsaydı."
Rahmetli Mahir İz'i ben tanıdım. 1970'de İstanbul'da yedek subaylığımızı yaparken bazen O'nun Erenköy'deki evine bazen de Arnavutköy'deki sohbetlerine katılırdık. O, rahmetli Akif ile arkadaş olan bir insandı. Hem Meclis'te hem de Meclis dışında.. Bize Safahat'dan okumasını isterdik. Bizim okumamız ile o eski eski dostların okuması arasında çok farklıydı. "Biliyormusunuz" dedi, "Belki sizin hiç dikkat etmediğiniz bir şiir okuyacağım. Çanakkale Şehitlerini, İstiklal şiirini çok iyi bilirsiniz. Safahat'da çok okunan şiirler vardır. Ama ben size Sait Paşa şiirini okuyacağım"dedi. İlk defa orda duydum. Orda dikkatimi çekti. Sonra da Safahat'ı karıştırınca yine bir sosyal faciayı ne güzel ortaya koyduğunu hep beraber dinlemiştik. Safahat her zaman karıştırılacak, okunacak, ibret alınacak bir büyük eserdir. Akif'in ırkçılığa ne kadar düşman olduğunu, bizi parçalayan, un ufak eden, yok eden bu sinsi hastalığın düşmanlığını şiirleriyle de aktarmıştı.
Milli marşımızın şairi merhum Akif'i ve onunla birlikte ilk Milli Mücadele günlerinde, en azından o kısmıyla söyleyeyim, Büyük Millet Meclisimizin kurulduğu, mücadelenin yürütüldüğü, başarının kazanıldığı, Cumhuriyet'in ilan edildiği, ve bugün bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmanın sevincini yaşadığımız bugünlere kadar gelirken hem O'nu rahmet ve minnetle anıyoruz, hem de TBMM'ye ilk harcı koyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun sevgili silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.