Half-Life 2: Episode One Tell me Dr. Freeman, if you can. You have destroyed so much. What is it, exactly, that you have created? Can you name even one thing? I thought not." --> Hatırlarmısınız biLmem ?
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.Şöyle bir geçmişe dönüp baktığımızda Citadel'de ki son randevudan sonra yaklaşık iki yıl geçtiğini görüyoruz. HL2 Episodes için verilen bu uzun aranın ardından eski dostları tekrar görmenin verdiği hoşnutlukla hepinize merhaba diyorum arkadaşlar. Oyun dünyasının son dönem kilometre taşlarından Half Life'ın yıllar sonraki dördüncü devam oyununda yeniden birlikteyiz. Şuan içerisinde bulunduğum memnuniyet duygusunu sizlere klavye aracılığıyla aktarırken gerçekten zorluk çekiyorum. Duygularımı ifade edemediğimden değil yanlış anlamayın. Uzun yıllardır "en sevdiğim" diye ifade ettiğim bir serinin son oyununu yazarken insan haklı olarak biraz tedirgin oluyor. En sevdiğim oyunun devamını yazmanın üzerime yüklediği sorumluluğa, HL2 gibi "en iyi FPS" tahtının üzerinde oturan bir yapımın ikinci halkasını yazıyor olmanın sorumluluğu daha ağır basıyor. Bir yandan da oyunu bitirmiş olmanın üzüntüsünü hissediyorum. Ama neyse ki Episode Two için yıllar süren bir ara verilmediği birden aklıma geliyor. Sağlıklı düşündüğümde oyun hakkında kafamda soru işareti kalmadı gibi. Kendimi Episode Two için hazır hissediyorum. Ama şuan için EPO'ı(Episode One'ı kısaltıyorum) tekrar bitirmekten başka çarem yok. Neyse bunları bir kenara bırakalım. Artık sanırım oyunun asıl incelemesine geçebiliriz. Fakat her şeyi tek tek ele almadan önce inceleme için nottan sonra özet bir cümle söylemek istiyorum. "Gabe Newell buraya yumruk havaya"
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
—We'll see about that
Direk grafiklere geçmek yerine bence ilk olarak senaryo ne âlemde, ona bir bakalım. Hatırlarsınız HL2'nin sonunda kahramanlarımızı Citadel'in tepesi havaya uçarken bırakmıştık. Burada aynı HL'nin sonunda olduğu gibi G-man ile tekrar bir görüşme yapılmış, Dr. Wallace Breen elimizden kurtulmayı başarmıştı.(her ne kadar ölmediğine dair elimizde yeterli kanıt olmasa da ben böyle düşünüyorum.) Tam bu noktada Episode One başlıyor ve Vortigaunt'ların yardımıyla patlamadan kuruluyoruz. Vortigaunt'lar ne arıyor demeyin Gordon, G-man ve Vortigaunt'lar hep birbirine girmiş durumda. Ayrıca Vortigaunt'lar ve G-man arasındaki ilişki ise tam bir sır perdesi altında. Bu konuda adam gibi bildiğimiz tek şey "we’ll see about that" gibi bir cümle. Daha sonra gözümüzü açtığımızda Dog yardımıyla yıkıntıların altından kurtuluyoruz ve Alyx'le karşılaşıyoruz. Güç bela Alyx'in babası Dr. Eli Vance ve Dr. Alex Kleiner ile bağlantı kurduğumuzda anlıyoruz ki Citadel'de şehri kurtarmak için yaptığımız girişim ters tepmiş, bu sefer şehir daha da içinden çıkılmaz bir tehlike içine sokulmuştur. Bu sebeple Alyx ve biz tekrar Citadel'e dönüp yaratmış olduğumuz karışıklığı düzeltmeye çalışıyoruz. Senaryo konusunda daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Geri kalanı sizin keşfetmeniz daha doğru olacaktır. Episode One'da HL2'den farklı olarak oyun boyunca Alyx bize eşlik ediyor. Ama kendisi sadece senaryo gereğince yanımızda bulunan bir fazlalık olduğunu düşünmeyin bazı yerlerde inanılmaz yardımı dokunuyor. Özellikle karanlık bölümlerdeki yardımını göz ardı edemeyiz. Kısaca senaryo konusunda şunu söyleyeyim. Ben oyunun başından da sonundan da gayet memnun kaldım. Diğer ayrıntılarını da birazdan açıklayacağım. Ama senaryo özet olarak "olmuş".
"Next gen" diye dolaşın bakalım ortalarda...
Ek paket olmasına (veya sayılmasına) rağmen Episode One'ın grafikleri için kaydedilen gelişmeyi görmek gerçekten harika bir şey. Yıllar önce Source motorunun ne kadar muhteşem olursa olsun eksikliklerinden dolayı eleştirdiğimiz kısımlarının tamamen gidermiş olduğunu söyleyebilirim. Mesela önceleri Valve'nin "keşke" dediği saçlar şimdi inanılmaz bir durumda. Aynı şekilde Combine askerlerinin kıyafetleri üzerindeki yapaylıkta tamamen giderilmiş. Ortaya çıkan sonuç cidden göz kamaştırıyor. Source motoru yapılan modifikasyonlar sayesinde yapımı üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen piyasadaki en iyi motor bence. Çünkü şuan üstün kabul edilen motorlar arasında görüntü kalitesi / performans uyumunu yakalamayı başarabilen yegâne Engine kendisi. İlk Half Life ile beraber gelenek haline gelen oyunun her makinede çalışması olayı motor üzerine daha fazla grafik yükü binmiş olmasına rağmen etkilerini belli ediyor. Episode One'ı oynayabilmek için öyle aşırı bir ekran kartına falan ihtiyacınız yok. Normal bir sistemle bile çok iyi görüntü kalitesi alabilirsiniz. Kısaca şunu söyleyeyim. Half Life 2'yi nasıl bir sistemle oynadıysanız Episode One'ı da aynı sistemle hemen hemen eş değer bir grafik kalitesinde oynayabilirsiniz. Ben mesela her şeyi maksimum yapamasam da (yapılır ama bazen yavaşlamalar oluyor) her şey açık bir şekilde 1280*1024 çözünürlükte oynadım. Ayrıca çok fazla efekt yüküyle dolu ekranlarda ciddi bir yavaşlamayla karşılaşmadım. Kısacası sizde ayarları köklemekten çekinmeyin.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
İsterseniz grafikler konusundaki abartılarımı bir kenara bırakıp objektif olarak bahsetmem gereken yeni eklenmiş özelliklerden bahsedelim. Oyunu açtığımız anda grafikler üzerine yapılan rötuşların karşısında gözümüz kamaşıyor. Hatırlarsınız HL 2'de gördüğümüz zaman bizi ağzı açık bırakan bütün o dokular gelebilecekleri en detaylı hale gelmişler. Işıklandırmaların etkisiyle öyle bir hal alıyorlar ki, söyleyecek bir şey bulamıyorum. Anti Alliasing de açıkken grafikler konusunda kusur bulmak imkânsıza yakın. İnanın bütün bu söylediklerim düşüncelerimin tarafsızlık için ehlileştirilmiş halleri. Karakterlerin yüzlerindeki animasyonların daha iyisi olur mu, olmaz sanırım. Şaşırma, korku hatta utanma eylemleri o kadar belli ve güzel ki, zaten hepiniz ekran görüntülerinde görmüşsünüzdür. Yalnızca karakterlerimizin yüzleri değil bütün modellemeleri üzerinde yapılan yenilikler Half Life 2 ile Episode One arasındaki büyük farkı ortaya koyuyor.
Artık HDR'nin etkileri bir sınıf başkanı gibi kendini belli etmiş. Ayrıca diğer bütün eşya modellemeleri ve yer şekilleri elden geçirilmiş. Artık daha pastel daha belirgin olan renkler Bump Mapping ile birleşince zaten iyi olan çevre grafikleri çok çok çok iyi klasmanına erişmiş. Yeni eklenen karakter tipleri de eskileri (onlarda halen mevcut) aratmayan cinsten. Eminim hepimizin HL 2'den kalma gölge animasyonları konusunda bilgisi vardır. Çünkü vakti zamanında "daha iyisi olabilir mi acaba?" diye tartışmıştık uzun uzun. Sanırım Valve'deki programcılar bu tartışmaların olumsuz yönde olduğunu fark etmiş olacaklar ki Episode One için resmen "gölge show" bölümleri koymuşlar (yanlış anlamayın tabi biz tartıştık diye koymamışlardır, yakışıklı olsun diye öyle garip bir yere bağladım). Oyunun bir bölümünde tamamen karanlık otobanlarda ilerliyoruz. Sahip olduğumuz tek ışık kaynağı HEV Suit'imizdeki fener. Bu bölümlerde gün ışığına ulaşıncaya kadar geçen sürede alev animasyonlarını ve gölgeleri çok rahat test edebiliyoruz. Sürekli tetikte olduğumuz bu kısımlara Alyx'in değimiyle zombine elemanları da katılınca tempo bir an bile düşmüyor. Neyse sonuç olarak gölgeler konusunda sorun kalmamış. Diğer su animasyonları ve yansımalar özellikle su animasyonlarının yansımaları Next Gen konsollara gövde gösterisi yapıyor. Zaten Lost Coast dalgasından sonra durumun böyle olacağını biliyorduk. Fakat alev animasyonlarını çok fazla abartamayacağım. Çünkü ne kadar geliştirilmiş, ne kadar renklendirilmiş olurlarsa olsunlar F.E.A.R'dakilerin daha iyi olduğu iddia ediyorum. Ancak onun dışında bir problem yok. Zaten bu durumda problem değil kesinlikle. Nesnelerden ve silahlardan çıkan kıvılcımların, patlamaların ve diğer efektlerin göze hitap etmeyen bir kusuruyla karşılaşmadım. Ama özellikle bir konuyu en sona bıraktım.