Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 Ağustos 2006, 13:12   #1
NaTSuKa
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Atatürk'ü Masonlar'mı öldürdü !?!?!?!?




BAŞLIĞIN SİZİ ŞOKE ETTİĞİNİ BİLİYORUZ!..

AMA NE YAZIK Kİ BÜYÜK BİR İHTİMALLE BU SÖYLEDİĞİMİZ GERÇEKTİR!

ŞÖYLE BİR HATIRLAYIN... CUMHURİYET'İN 75. YILINI KUTLADIĞIMIZ GÜNLERDE, 10 KASIM 1998'DE CAN DÜNDAR TELEVİZYONDA BİR PROGRAM SUNDU.

PROGRAMIN ANA FİKRİ ATATÜRK'ÜN SİROZDAN ÖLMEDİĞİ, YABANCI DOKTORLARIN KOYDUKLARI TEŞHİSİN TÜRK DOKTORLAR TARAFINDAN REDDEDİLDİĞİ, VE ISRARLA SİROZ TEDAVİSİ UYGULANDIĞI İDİ!..

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNDEN SONRA HAZIRLANAN RAPORDA DA BAZI GERÇEKLERİN GİZLENDİĞİ, HATTA YANLIŞ BEYANDA BULUNULDUĞU BİZZAT O GÜNLERİ YAŞAMIŞ OLANLAR TARAFINDAN BELİRTİLİYORDU!..

EVET... GERÇEKTEN DE ATATÜRK SİROZ'DAN ÖLMEMİŞTİ!..

EN AZINDAN CAN DÜNDAR'IN BELİRTTİĞİ GİBİ, YANLIŞ TEŞHİS VE YANLIŞ TEDAVİDEN ÖLÜMÜNE SEBEBİYET VERİLMİŞTİ!

AMA BİZ DERİZ Kİ, ATATÜRK TIPKI FATİH SULTAN MEHMET GİBİ, YAVAŞ YAVAŞ ZEHİRLENEREK ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ!.. CASTRO'NUN PUROLARIN ARASINA ZEHİRLİSİ KOYMAYI PLÂNLIYANLAR, ATATÜRK İÇİN DE BİR ŞEYLER DÜŞÜNMÜŞLERDİ MUHAKKAK Kİ!

BAZI DOKTORLAR BUNU SEZEMEMİŞ, BAZISI ŞÜPHELENMİŞ FAKAT SUSMUŞ, BAZISI DA BU OLAYDA BİLEREK VEYA BİLMİYEREK ROL ALMIŞTI!..

ATATÜRK 1935 YILINDA MASON LOCALARINI KAPATMASINDAN DOLAYI, BİLHASSA DIŞ MASONLARIN TEPKİSİNİ ÇEKİYORDU!..

ÜSTELİK SON YILLARINDA KENDİNİ TAMAMEN TÜRK TARİHİNE VERMİŞ, TÜRK'ÜN MEDENİ VASFININ BATILILARDAN ÇOK ÜSTÜN OLDUĞUNU ORTAYA KOYAN ÇALIŞMALAR YAPTIRMIŞTI...

ATATÜRK DIŞ TÜRKLERE İLGİ DUYUYORDU!.. VE HATAY KONUSUNU MUTLAK ŞEKİLDE ÇÖZMEYE KARAR VERMİŞTİ!..

HATAY'DAN SONRA MUSUL,KERKÜK, HALEP, BATI TRAKYA, KIBRIS, 12 ADA'YA DA EL ATACAKTI!..

ATATÜRK TUTTUĞUNU KOPARAN BİRİYDİ!.. BU YÜZDEN BATILILAR'A KORKU SALIYORDU!..

ATATÜRK MUTLAKA BERTARAF EDİLMELİYDİ!..

İŞTE BU PLAN YABANCILAR TARAFINDAN HAZIRLANDI... VE ONLARIN TÜRKİYE'DEKİ İŞBİRLİKÇİLERİ VASITASIYLA, YANİ MASONLAR ELİYLE UYGULAMAYA KONULDU!..

ATATÜRK GECE GEÇ YATAN, ÇOK SİGARA VE KAHVE İÇEN, ALKOL KULLANAN BİRİ OLDUĞU İÇİN HAİNLERİN İŞİ KOLAYDI... ZATEN UZUN SÜREDİR BÖBREK SANCILARI DA VARDI!..

BU YÜZDEN ONU ZEHİRLEMEK ZOR OLMADI... YEMEĞİNE AZAR AZAR KARIŞTILILAN GEÇ TESİRLİ FAKAT TESBİTİ ZOR BİR MADDEYLE YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜME YOLLANDI!..

KARNININ SU TOPLAMASI İŞİ KOLAYLAŞTIRDI!.. HEMEN SİROZ TEŞHİSİ KONDU...

YABANCI DOKTORLARIN ALEYHTE GÖRÜŞ BİLDİRMELERİ KÂR ETMEDİ!.. ORTAYA BİR ÇELİŞTİ ÇIKINCA ATATÜRK, "BENİ TÜRK HEKİMLERİNE EMANET EDİNİZ!" DEDİ... BÖYLECE ONLAR DA DEVRE DIŞI KALDI!..

ATATÜRK BU YANLIŞ TEŞHİS VE TEDAVİ SONUCU 57 YAŞINDA HAYATA GÖZLERİNİ YUMDU!..




ÖLÜM SEBEBİ ALKOL DEĞİL!

Atatürk’ün ölümünden sonra düzenlenen birinci raporda ölüm sebebi karın içinde sıvı, asit toplanması olarak gösterilirken, ikinci raporda ise alkolle ilgili karaciğer iltihabı neden olarak gösterilmiştir.
Bu çelişkiye rağmen Atatürk’e biopsi de otopsi de yapılmamıştır.
Alkole bağlı siroz olabilmesi için en az 15 yıl süre ile günde en az 3 kadeh alkol alınması gerektiği bilinirken, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmediği, daha sonraki yıllarda da aşırı içki içmediği, karşısındakilere içirdiği söylenmektedir. Salyrgan (civalı ilaç)’ın Atatürk’ün tedavisinde “ajan tedavi ilacı” olarak kullanıldığı, aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ilaçla ağır ağır zehirlenerek öldürüldüğü ortaya çıkmıştır.
Öte yandan Atatürk’ün daha evvel sıtma geçirdiği bilinmesine rağmen karaciğer ve dalağı yıpratan Kinin ve Atebrin gibi ilaçlar bol miktarda kullanılarak ölüm çabuklaştırılmıştır. Sadece 1937 yılında İstanbul Eczanesi’nden Atatürk için 43 kutu kinin ilacının alınmış olması buna iyi bir örnektir.

Atatürk’ün hastalığı, konan teşhis ve uygulanan tedavi

Varnalı Yahudi Farmason Acram Benaroyas, Atatürk’e ilk darbeyi 1937 yılı ortalarında indirdiklerini söylerken, bundan birkaç ay sonra Aralık 1937’de Yalova’da Atatürk’ü resmen muayene eden Prof. Dr. Nihat Reşat Belger ilk teşhisi “karaciğer üç parmak kadar büyümüş ve sertleşmiştir” diyerek koydu. Oysa, Benaroyas’ın söylediği aylarda Atatürk kaşıntıdan muzdaripti. Çankaya’da bir akşam doktorun biri kaşıntıların karınca ısırması sonucu olduğunu söyledi. Atatürk, “Ben geceleri kaşınıyorum, karınca yatak odama kadar girer mi?” diye sorunca, aynı doktor “evet” cevabını verdi. Köşkte et yiyen cinsten küçük kırmızı karıncaların varlığı söylentisi yayıldı. Hatta böyle karıncalardan bulunduğu tesbit edildi. Atatürk’ün İstanbul ve Yalova’da olduğu bir sırada Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Asım Arar’a telefon ederek “Köşkü karıncalar bastı, Atatürk kaşıntıdan şikayetçi, bir çare bulun.” dedi.Doktor ve diğer sıhhı personelden oluşan 8 kişilik karınca arama ekibinin çalışmalarını Dr. Nuri Refet Korur “evet kırmızı renkte küçük karıncalar gördük” diye açıklamıştı. İlgili mütehassıslar da; bu tip karıncaların Çin’den Avrupa’ya geldiğini ve etle beslendiklerini söylemişlerdi. Karınca hikayesini bilen Atatürk, Dr. Velger’in karaciğerle ilgili teşhisini ve kaşıntının sebebinin bu olduğunu duyunca şaşırmış, ama belli etmemişti.
Atatürk’ü yavaş yavaş öldürme planı hızla işliyor, Atatürk’ün hastalığının teşhisi ile ilgili farklılıklar Atatürk’ün ölüm raporlarına bile yansıyordu. Atatürk’ün fenni rapora geçen hastalığı “Alkole bağlı siroz” olarak tanımlandı. Oysa aynı rapora imza atan doktorlardan Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, daha sonra “ bunu kati olarak kestirmek mümkün değil” diyerek “hipertrofik siroz” tanısına yöneliyordu. Yani alkole dayanmayan (sıtma) siroz,. 30 Temmuz 1938 Cumartesi günü Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Atatürk’ün kalbinin kuvvetli olduğunu düşünürken, 4 gün sonra kalbi kuvvetlendirici iğne yapılmasına karar veriyordu. Dr. Asım Arar ise, Dünya Gazetesi’ndeki mülakatında Atatürk’ün hastalığı ile ilgili olarak “karaciğer kifayetsizliği”nden şüphelendiğini bu şüphesini “söylenmesi icap eden” kişilere söylediğini, bu kişilerinse, böyle bir ihtimalin mevcut olmadığını söylediklerini bunu üzerine ise kendisinin daha ileri gidemediğini söylüyordu. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak da, Dr. Arar’ın söylediği türden birinin Atatürk’ün çevresinde bulunabileceğine inanmanın kendisi için güç olduğunu söylüyordu. 31 Temmuz 1938 günü Viyana’dan gelen Prof. Dr. Eppinger Atatürk’e çiğyemiş kürü uygulayarak bol bol kavun karpuz yedirmiş, ertesi gün Almanya’dan getirilen Prof. Dr. Bergman’da Atatürk’e rendelenmiş elma yedirtmiştir.
Daha sonra da bu iki doktor bir araya gelerek damar tıkanıklığını düşünerek Atatürk’e Salygran şırıngası uygulamaya karar vermişlerdir. Aynı gün yapılan konsültasyonda bu Alman ve Paris’ten getirilen Prof. Dr. Fissinger ise yukarıdaki doktorlardan farklı olarak afyon mürekkepleri ile şibih kalevilerin (alkoloid) verilmesini uygun görüyordu.

‘Sarı Lider’i öldürme kararı alınıyor

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet