Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Yanıt: Samimi bir dindar ; Atatürk.
Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve doğru yolun gösterilmesidir. Başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanları cehl ve gaflet içinde bırakmak demektir. Hutbeyi okuyanın her halde halkın kullandığı dili kullanması lazımdır. Geçen sene BMM'de irad ettiğim bir nutukta demiştim ki: 'Minberler halkın dimağları, vicdanları için bir feyz menbaı, bir nur menbaı olmuştur.' Böyle olabilmesi için minberlerde aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, fenni ve ilmi hakikatlere uygun olması lazımdır. Hatiplerin siyasi, içtimai ve medeni ahvali her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinler verilmiş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve zamanın icaplarına uygun olacaktır.
İslam yurdu olan güzel vatanımızın düşmanın eline geçmemesi için herşeyi göze almış ve yıllarca mücadele etmiştir. Atatürk'ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı'nı büyük bir inançla gerçekleştiren Türk Milleti'nin tavrı, aşağıdaki Kuran ayetiyle büyük bir uyum içindedir: Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190) Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Mücadelesinde destek ve yardımı her zaman Allah'tan isteyen Atatürk, her fırsatta Kuran okutup dua etmeye önem vermiştir. Resimde ordularımızın muzafferiyeti için TBMMönünde Abdullah Azmi Efendi tarafından okunan dua görülüyor. (28 Mayıs 1922)] Atatürk Dini Eğitime Büyük Önem Vermiştir Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Atatürk bir konuşmasında şunları söylemiştir: Bizde ruhbanlık sistemi yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin buyruklarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert; dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur... Nasıl ki, her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahiplerini yetiştirmek lazım ise, dinimizin gerçek felsefesini tetkik ve bilimsel ve fenni telkin kudretine sahip olacak güzide ve gerçek büyük alimler dahi yetiştirecek yüksek kurumlara malik olmalıyız. 50
Sivas'ta, eğitim görmek isteyen bir gencin dilekçesini alıp derdini dinlerken
Dinimizin çok üzerinde durduğu konulardan olan bilim ve eğitim Atatürk'ün de en çok önem verdiği kavramlardandır. Peygamberimiz (sav) de bilimle ilgili görüşlerini aşağıdaki hadislerinde açıkça belirtmiştir: "İlim Çin'de de olsa alınız."
"Bilim Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa oradan alır."
"Hikmeti al, herhangi bir kaptan çıkmış olmasının sana zararı olmaz."
Bu hadislerin de gösterdiği gibi, bilim ve medeniyet, Allah'ın insanla bahşettiği bir nimettir ve Müslümanlar herhangi bir tutuculuk göstermeden bu nimetleri en etkili şekilde öğrenmeli ve kullanmalıdırlar. Bu açık fikirli yaklaşımı benimseyen Atatürk de, bilim Çin'de bile olsa onu almayı, diğer bir deyişle Türkiye'yi muasır medeniyetler arasına sokmayı en önemli hedef olarak kabul etmiştir: Evlatlarımızı o suretle talim ve terbiye etmeliyiz, onlara o suretle ilim ve irfan vermeliyiz ki, ticaret, ziraat ve sanat aleminde ve bütün bunların faaliyet sahalarında faydalı olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar. Binaenaleyh maarif programımız, gerek ilk tahsilde, gerek orta tahsilde verilecek bütün şeyler bu görüşe göre olmalıdır. 51,
Atatürk, okulların toplum hayatındaki önemiyle ilgili olarak da şunları dile getirmiştir: Mektep namını hep beraber hürmetle, tazimle zikredelim. Mektep genç dimağlara, insanlığa saygıyı, millet ve memlekete sevgiyi, istiklalin şerefini öğretir. İstiklal tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en salim yolu belletir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde namuskar mütehassıs ve birer alim olmaları lazımdır. Bunu temin eden mekteptir. 52 'Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve halka yol göstermektir'53 diyen Atatürk aydın, hem çağdaş medeniyeti özümsemiş, hem de dinine samimiyetle bağlı bir millet istemiştir. Onun gerçek amacı ve bizlere bıraktığı miras budur. 50 Atatürk'ün SD, c. II, s. 90 (Türk Tarihi TSK ve Atatürkçülük, s. 318)
51 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 111
52 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 43
53 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 93 Ülkü Şüküllüoğlu (Manevi Kızı) Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme anlattığı bir anıyı aktarayım; Atatürk, 25 Ağustos'ta Kocatepe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor: "Allah'ım, senin bana verdiğin fikir ve zekayla ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın…"
O, Allah'ına inanan bir insandı. Paşa, Ramazan'da Dolmabahçe'de veya Çankaya'da olduğunda anneme, 'Vasfiye, oruç tutuyor musun?' diye sorar, annem "tutuyorum"dediğinde de çok memnun kalırmış. Bana hastalandığımda dua ettirirdi, kendisi de ederdi. Çok iyi hatırlıyorum; paratifo geçiriyordum, çok üzülmüş ve beni kurtarması için Allah'a dua etmiş.
Annesi Zübeyde Hanım da çok dindarmış. Anneme daha yedi yaşındayken Kuran dersleri aldırmaya başlamış. Kız kardeşi Makbule Hanım'ın da namazını devamlı kıldığını biliyorum. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. |