Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Haziran 2006, 12:14   #60
Maniack
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İllerin Tarihcesi




Mardin

Mardin Tarihçe
Katkılarından dolayı Sn.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
a teşekkürler
Anadolu'yu Mezopotamya'ya bağlayan Mardin yöresi; tarihsel gelişim içerisinde, onlarca uygarlığa ve onlarca değişik din, etnik grup ve mezheplere ev sahipliği yapmış ve birbirinden farklı bu kültürler,sevgi ve hoşgörüyü bir potada harmanlayarak ve farklılıklarını koruyarak , yüzlerce, binlerce yıl bir arada ve dayanışma içerisinde yaşamasını bilmiştir.
Müslüman, Süryani, Yakubi, Keldani, Nesturi, Yezidi, Yahudi,Kürt.Arap,Çeçen,Ermeni vs. gibi farklı din ve farklı etnik kökenden gelen topluluklar; "doğal toplumsal hoşgörü" ve uzlaşma ile, "barış ve kardeşlik içerisinde" bir arada yaşamışlardır. Mardin, bu özelliklerinden dolayı, "değişik kültürel yapıların barışçıl bir sentezini oluşturmuştur".
Zarathustra'nın, Mani'nin yaşadığı; kültürel ve felsefi yoğunluğun tarih boyunca damgasını vurduğu barış, kardeşlik ve hoşgörü kenti Mardin...
Mardin, adını Plinus'a göre , Nusaybin civarında yaşayan Mardanî adlı Arap kabilesinden almıştı. Ortaçağ'ın ünlü yazarı Prokopios kenti, bir kale-kent olarak Margdis diye anıyordu. Daha sonraki dönem Bizans yazarlarına göre, kentin adı Mardes'ti. Diğer kaynaklara göre Persler Marde, Ermeniler Mardi, Araplar Maridin demişlerdi. Bir başka kaynakta da kentin adı, Süryanî dilinde kaleler kenti demek olan Marde'den geldiği yazıyordu.
BEŞ BİN YILLIK TARİH
Verimli Mezopotamya ovasının ortasında yükselen, kalker ve lavlarla örtülü bir dağın yamacındaki kent, neredeyse bütün kültürlerin uğrak yeri olmuştur. Kentin doğum tarihi İÖ 3000 yılına dayanıyor. İlk konuklar ise şöyle sıralanıyor: Subarular, Sümerler, Akadlar, Hititler, İran'dan gelen Midiler. Daha sonra Asurlar, Urartular, Mitannîler, Aramîler, Persler...2 bin yıl sonra Büyük İskender. İlk Hıristiyanlar, II. yüzyılda Romalılar, Sasanîler, hemen ardından Bizanslılar. Araplar, IX. yüzyılda Hamdanîler, X. yüzyılın sonunda Mervanîler, XI. yüzyılda Türkmenler, XII. yüzyılda Artuklular. Haçlıların kılıç sesleri, ardından Eyyubîler sonra İlhanlılar. Karakoyumlu ve Akkoyumlu beylikleri. XVI. yüzyılda Safevîler, Osmanlılar ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti.
Bir zamanlar birçok kültüre ve dine ev sahipliği yapmış olan bu yaşlı kentin tarihî dokusu; böylesine renkli, zengin ve karmaşık ...
Değişik kültürlerin mirasçısı Mardin'i tanımak ve görmek gerek; anlatmak bu kenti tanımlamaya ne yazık ki yetmiyor...

Tüm haşmetiyle,ve bir kartal yuvası görüntüsü ile, dağın tepesindeki Mardin; yontma taştan yapılmış, taş ustalarının göz nuru döktükleri, ünlü Mardin evlerinin güzellikleri ile daha da belirginleşiyor ve zamana meydan okurcasına "buradayım, beni görün ve koruyun" dercesine mağrur ve ihtişamlı .
Birbirinin üstüne yığılmış gibi duran, bu muhteşem yapıların arasına kondurulan yeni evler, adeta çürük bir diş gibi sırıtıyor ve bir an önce içinde yaşayan insanlarının kendisinin farkına varmasını ve anlamasını istiyor.
Mimarisi kurulduğu günden bugüne ve herşeye rağmen, en az bozulan illerden olan Mardin'de, yerleşik ahali; yüzyıllar boyu oturacakları evleri yaparken; dayanıklılık, iklim koşullarını ve mimari estetiği dikkate alarak, inşaa etmişlerdir. Ve bir sonraki kuşağa gururla taşıyabilecekleri birer sanat şaheserleri olan bu yapıları devrederken; kıymet ve değerinin unutulacağının hesabını yapmamışlardı...

İki yanı yüksek duvarlarla çevrilmiş, güneşsiz, dar ve baharat kokulu sokaklarda araç girmediği için çöplerin eşeklerle toplandığı bu güzelim sokaklar, ve Abbara denen geçitlerle birbirine bağlanan sokaklarda, bugün değil de geçmiş yaşanıyor sanırsınız. Küçücük dükkanlarında ter döken ustaların ürettikleri eşyalar, büyük kentlerde çoktan kullanımdan kalkmıştı. Örneğin semerler, keçeler, bakır kovalar, çeyizlere konacak oymalı dolaplar... Her köşeyi dönünce değişik bir görüntü : Sakatat satan dükkánlar, baharatçılar, kuruyemişçiler, kalaycılar, eskiciler. Küçük mangalların etrafında toplanmış olan müşteri bekleyen esnaf...

ÇAN VE EZAN SESİ

Mardin'de hiçbir sokağa araba girmediği için, sırt hamalları çok rağbettedir. Kentteki her türlü taşıma işini bu hamallar gerçekleştirir. İnsanın elimi kolunu sallayarak çıkmakta zorlandığı dik yokuşları, onlar sırtlarında onlarca kilo ağırlıkla, hem de türkü söyleye söyleye tırmanıyorlar.
Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı bu sokaklara, birçok tarihî yapının kapısı açılıyor; bir yanda Ulu Cami'nin ulu minaresi, bir yanda Latifiye Camii'nin daracık bir kapıdan girilen avlusu görüntüye giriyor. Taşın şiire dönüştüğü Zinciriye Medresesi'nin kapısı, daha aşağıda Mar Mihail Kilisesi'nin çan kulesi, kentin kültürünün renklerini simgeliyor. Gezilecek görülecek o kadar çok tarihî mekán var ki: Kasımiye Medresesi, Şah Sultan Hatun Medresesi, Firdevs Köşkü, Şehidiye Medresesi, Revaklı Çarşı, Deyrülzafaran Manastırı...
Telkári ustalarının atölyeleri . Tahta çekiçleri, körükleri ve parmakları ile gümüş tellerle şahaserler yaratan ustalar. XIV. yüzyıldan beri babadan oğula, nice güzelliklerin üretildiği mekanlar.
KAYBOLAN BİR RENK
Kente 3 kilometre mesafedeki Deyrülzafaran Manastırı . Bu kutsal mekánda, bu topraklarda doğup buradan bütün dünyaya yayılan Süryanîler.
Doğduğu topraklarda parmakla sayılacak kadar az Süryanî cemaati kaldığını görmek, ülkenin bir renginin daha kaybolduğunu düşünüp üzülmemek elde değil.
Mardin'in taş binaları kadar yemekleri de çok meşhur ve lezzetli.
XII. yüzyıl başlarında Artuklular zamanında yapılan Ulu Cami'nin bezemeli minaresini kentin her yanından görmek mümkün.
Mardin, Güneydoğu'nun bu renkli kentinde , kültürler arasında dolaşabilirsiniz. Kentin içindeki tarihî eserleri, Süryani kültürüne ait yapıları, baraj sularının tehdit ettiği Hasankeyf Köprüsü'nü ve Kalesi’ni görmek, yörenin lezzetli yemekleri, el sanatları ve misafirperver insanları ile tanışmak size başka hazlar verecektir...

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet