Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Haziran 2006, 10:47   #9
Maniack
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İllerin Tarihcesi




Bolu - 4 ( Devamı )

KLAUDİOPOLİS / BOLU ÇEVRESİNDE TÜRKLER
XIV.yy başlarında, Bolu'yu da içine alan kuzeybatı Anadolu'nun görünüşü şöyledir. Merkezi Kastamonu olan Candaroğulları, Ankara'da Ahiler, Söğüt ve civârında Kayılar, Sakarya'nın doğusu ve batısında, sahillerde Bizanslılar veya Palaiologoslar. Ancak, Göynük, Gerede ve Bolu'da da tampon küçük beylikler de mevcuttur. Ertuğrul Gazi ile birlikte Söğüt taraflarına göç eden Samsa Çavuş Kabilesi de sonunda Sakarya nehrinin kuzey tarafına geçerek, ormanlık, çam ağaçları ile süslü yaylalara yerleşmiş haldedir.
Kayılar, Oğuz Kabilelerinden olup, Cengiz istilası ile Anadolu'ya göç etmiş, Sürmeli, Pasin, Erzurum ve Erzincan taraflarında dolaşmışlardı. Ertuğrul Gâzi, tarihi bir karar vererek, Anadolu'ya gitti. Selçuklu Sultanının izni ile gaza ucu olan Bithynia sınırlarına yerleşti.
Bizans tarihçileri Sakarya ile Paphlagonia arasında Amurios Oğullarından bahsetmektedirler. Ancak bunların kimlikleri kesin olarak aydınlatılmış değildir.
Mudurnu Dağlarında işaret edildiği gibi Samsa Çavuş ve kardeşi Sülemiş vardı. Aşıkpaşazade ve Mehmed Neşri Efendi, ondan kısaca bahsederler ve Osman Gazi'nin çağdaşı olduğunu vurgulamaktadırlar. Samsa veya Samsama Türk-İslâm dünyasında kullanılan önemli isimlerden, unvanlardandır. Sülemiş isimli kardeşi de kendisine yardımcı olmuş, Osmanlı Beyliği ile ilk temaslarda rol oynamıştır. Bunların İlhanlılarla teması olduğu da ileri sürülmektedir.
El-Ömeri ve İbn Battuta'nın kaydettiği Göynük, Gerede ve Bolu Ahileri hakkında bilgiler de azdır.
Şihâp ed-Din el-Ömerî, Anadolu Beylikleri hakkında İbn Battûta gibi, önemli bilgiler vermektedir. Mesâlik el-Ebsar fî Memâlik el-Emsâr'ında, Göynük, Gerede ve Bolu hakkında yazdıkları da Anadolu'lu Sabar Hasr (?) kasabası ahalisinden Şeyh Haydar Uryan'ın İfadelerine dayanmaktadır:
"Haydar el-uryan'ın haber verdiğine göre; Anadolu'da Cengiz Han'a ait olan ülkelerden başka sadece Türk elleri altında mevcut ülke ve memleket sayısı onbirdir. Bu sıralamada 8. olan Gerede memleketidir ki, Şâhin İlidir. Askeri beşbin atlı kadardır. Göynük Hisar memleketidir ki, Emir Umur İlidir. Askeri üçbin kadardır... Gelelim Cengiz Han ailesine ait yerlere; .... Bolu Sultanının ilidir. Burada uygur şehirler yoktur. Köylerden meydana gelen, çayır ve otlaklarla uzayıp giden bir çayırlıktan ibârettir. Burası Germiyan ülkesi ile Süleyman Paşa İli'nin arasında, yani Germiyan'ın doğusunda Süleyman Paşa'nın batısındadır..."
XIV. yy.ın ilk yarısında, 1333 yılında Tancalı Arap Gezgini İbn Battuta, Orhan Gazi ve Candaroğlu I. Süleyman Paşa zamanında Göynük, Mudurnu, Bolu, Gerede'den geçti. Bu kasabalar hakkında önemli bilgiler veren İbn Battûta, Göynük'ün Orhan Gaziye bağlı olduğunu, safran üretiminin yapıldığını yazmaktadır. Kış aylarında karlı bir zamanda Mudurnu'ya seyahat etmiş, Cuma namazı sırasında kasabaya varabilmiştir. Mudurnu, Bolu'ya bağlı ve o günün şartlarına göre de Kastamonu'ya on günlük uzaklıktadır. Bolu'ya yolculuk ederken, Büyük Su'dan geçmiştir. Gezgin'in Bolu'ya ait yazdıkları şöyledir: "Bolu şehrinde, Ahîlerden birinin tekkesine indik. Buradaki adetlere göre, tekkenin bir bölümündeki ocaklar, kış müddetince aralıksız yakılmaktadır. Dergâhın her bölümünde ayrı ayrı ocaklar da vardır. Ocağın bacası mevcut olup, duman oradan çıkmaktadır. Odaları gayet güzel şekilde ısıtır. Buna çoğul şekli ile Bahari derler. Tekili Buhayrî'dir. Burada, İbn Cuzey Buhayrî'yi hatırladım. Ona ait bir de beyit aklımdan geçti. "Buhayri'den ayrıldığımızdan beri dağın üzerini toz kapladı. Onun geceleri alev saçmasını dilersen, katırların, yük yük odunlarla gelmesi gerekir. Tekkeye girdiğimizde, bütün ocakları yanar hâlde bulduk. Üstümüzdekileri çıkarttık. Sadece tek kat giyimle kaldık. Öylece ateşin karşısına geçerek ısındık. Ahi, hemen çeşitli yemek ve meyveler getirdi. Allah, kerem sahibi ve cömert olan, yabancılara gariplere büyük şefkat ve sevgi gösteren, gelene geçene yardımlarını esirgemeyen bunları en güzel şekilde, sonsuz bir sevgi ile karşılayan bu dervişleri hayırlarla mükâfatlandırsın... O geceyi çok güzel bir şekilde, müsterih olarak geçirdik."
İbn Battûta, Bolu'da fazla kalmadı. Ertesi günü, yine soğuk bir havada yola koyuldu. Gerede-i Bolu yâni Bolu'daki Gerede'ye hareket etti. Bu söyleniş devrin doğulu kaynaklarına uygunluk arzetmektedir. İlhanlıların mali defterlerinde Gerede'den Gerede-Bolu diye bahsedilmektedir. İbn Battûta, Gerede için şunları yazmaktadır: "Gerede-Bolu'ya vardık. Burası bir ovada kurulmuş, güzel ve büyük bir kasabadır. Çarşısı ve caddeleri geniştir. Dünya'nın soğuk yerlerindendir. Ayrı mahallelere bölünmüş olup, her mahalle kendi aralarında yaşamaktadır. Kasabanın hakimi Şah Bey'dir Orta derece sultanlar arasındadır. Bedeni, boyu, bosu, huyu itibari ile yakışıklı, güzel bir adamsa da yeteri kadar eli açık değildir. Namazı burada kıldık. Sonra, zâviyeye misafir edildik. Orada, Hatib el-Fatih Şems ed-Din eş-Şami ile tanıştık. Adı geçen; yıllardan beri burada yaşıyormuş. Çoluk-çocuğa karışmış ve kasabanın hâkimi olan Şah bey'in hem kâtibi ve hem de hocası olarak sözünü geçirecek kadar nüfuz sağlamıştı. Bir gün, yanımıza geldi. Gerede Hakiminin bizi ziyaret edeceğini haber verdi. Kendisine bu buluşmayı temin ettiği için teşekkür ettim. Şâh Bey, bizim yanımıza geldi. Kapıda karşılayarak, selâmladım. Bizimle birlikte oturdu ve bana sağlığımı, gezinin nedenini, şimdiye kadar hangi hakimlerle görüşebildiğimi öğrenmek istedi. Ben de başımdan geçenleri bir bir anlattım. Bir saat kadar süren görüşmeden sonra yanımızdan ayrıldı. Bizim için tam hazırlanmış bir binek atı ile bir kat elbise gönderdi."
İbn Battûta, Gerede'den sonra Kastamonu yolu üzerindeki Safranbolu'ya hareket etti. Burası Candaroğlu sultan el-Mükerrem Süleyman Paşa oğlu Ali Bey'in yönetiminde idi.
Son devir Bizans tarihçileri, İslam kaynaklarından aynı şekilde, Kuxim Paxis'den de bahsetmektedirler. Bu şahıs, Nogaylardandı. Bağlı olduğu Han'ın ölümü üzerine Dobruca'dan ayrılmış, çoluk-çocuk ve adamları ile yelkenli ile Trabzon'a hareket etmişti. Niyeti Tebriz'deki İlhan'a sığınmak ve maiyetinde yer almaktı. Ancak, Karadeniz'in meşhur fırtınalarından birine tutularak, Herakleia iskelesine sığındı. Buranın tekfuru, durumu İstanbul'a, İmparatora bildirdi. Kuxim Paxis, hrıstiyan olmak ve Bizans ordusunda çalışmak kaydı ile ülke topraklarına kabul edildi. Bir müddet sonra da İstanbul'a gitti. Saray ile tanıştı. Kızı kendisi gibi aynı milletten olan Solyman Paxis ile evlendirildi. Damad, Bithynia'nın merkezi Nikomedia'da (İzmit) oturdu. Sangarios boylarından gelecek tehlikelere karşı tedbirler aldı.
Paphlagonia'nın hakimi ise Candaroğulları idi. Onlardan önce de yöreye Çobanoğulları hakimdi. Hüsâm ed-din Çoban, Alp Yürek Muzaffer ed-Dîn Yavlak (Yölük) Arslan devirleri kaynakların yetersizliği nedeni ile karanlık kalmaktadır. Pachymeres'in bahsettiği Nâsır ed-Dîn'in Mahmut olduğu bilinmektedir. Bu şahıs son Çobanlı beyidir.
Candaroğulları ise XIII. yy sonlarında tarih sahnesine çıkmaktadır. Kurucuları Şems ed-Dîn Yaman Candar'dır. Y. Yücel, bu sebeple ondan bahsederken, "...Bu emir hakkında P. Wittek, Pachymeres'de beyliklerin sayılması sırasında geçen Amiramini, Emîr Yaman'la izâh edilebilir ki, bu da Candaroğulları Beyliğinin kurucusu Şemseddin Yaman Candar'dır" demektedir. Candaroğullarının, bu tarihdeki batı sınırı Safranbolu/Taraklıborlu'da idi. XIV. yy başlarındaki duruma göre Bolu, üç taraftan Türk Beylikleri ile çevrili idi. Denizde ise Ceneviz hakimiyeti sürüyordu. Daphnusia, Diospolis, Herakleia Pontika ve Amastris ise sözde Bizans ama ticari alanda ise Cenova şehir ve kaleleri idiler.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet