Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Haziran 2006, 10:38   #4
Maniack
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Yanıt: İllerin Tarihcesi




Batman

Batman Tarihçe Batman'ın tarihi hakkında en eski bilgiler halk hikayeleri, mitler ve Heredot tarihinde verilmektedir. Ortak verilere göre MED kralı Abtyagestin'in torunu Kyros karşıtı Erpagazso M.Ö. 550 yılında yenilinceMED asilzadeleri arasındaki utancından dolayı MED'lerin yaşadığı Media bölgesinin kuzey batı ucundaki topraklarına çekilmek zorunda kalmış. Başka bir görüşe göre de Kyros pres egemenliği altında kalmamak için bu bölgeye yerleşmiştir. Karaçalı, sazlık ve bataklıktan oluşan bu bölgenin ortasında yapay bir adacık oluşturup, adına han obası anlamında olan "ELEKHAN" denilmiştir. ( M.Ö. 546 ) ELEKHAN 194 yıl bağımsız ve mutlu bir dönem geçirerek 352 yılında Büyük İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonra Lesepkoslar, Partlar, Romalılar, Sasani ve Bizansın hakimiyetine girmiştir. Artuklular, Moğollar, İlhanlılar, Celaliler, Karakoyunlu (Pezreşe) Akkoyunlular ve 1500 yılında Sevafilerin eline geçmiştir.
1515 yılında, 4. Murat'ın Bağdat seferi sırasında kendisine büyük yararlıklar gösteren Turhan oğlu Mahmut Paşa'ya ELEKHANI içine alan Batman suyu ile Botan suyu arasında kalan bölgenin tamamını vermiştir. Bu gelişmeden sonra ELEKHAN talafuz değişikliğine uğrayarak halk dilinde ELAH zamanla "İLUH" ismini almıştır. İluh köy birimi olarak kayıtlara geçmiş ve Siirt vilayeti, Elmedin kazasına bağlı olarak benliğini sürdürmüştür.
Elmedine yerleşim birimi 1926-27 yılı ilkbaharında bugünkü Batman çayının taşması nedeniyle haritadan silinmiş ve İluh köyü Beşiri (Kobin) ilçesine bağlanmıştır. Batman isminin nereden geldiği hakkında gürüşler olmayıp, bir görüşe göre bugümkü Batman çayının adı 1950'li yılların başında İluh köyüne verilmiştir. Yaygın olan görüşe göre de İluh köyünün aşağı kısmında ilk deneme kulesi kurulduğunda TPAO'nun tesislerinin bulunduğu bölgeye bakmaktan gelen Batman adı verilmiştir.
1937 yılında bucak haline getirilen İluh, 1940'lı yılların sonları ile 1950'li yılların başlarında bölgede varoaln petrol filizlerinin değerlendirilmesi sonucunda İluh bucağında her alanda büyük gelişme sağlanmıştır. Bu gelişmeler üzerine 2 Eylül 1957 tarihinde ilçe teşkilatı olarak kabul edilmiştir.
1955 genel nüfus sayımında İluh nüfusunun 4713 olarak kaydedilmesiyle 2 Kasım 1955 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılına kadar çok hızlı bir gelişme yaşayan Batman, 16 Mayıs 1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Türkiye'nin 72. ili olma ünvanına kavuşmuştur

Bayburt

Bayburt Tarihçe Eski çağlarda halcilerin yaşadığı sahada yer alan Bayburt'un bir müddet Roma İmparatorluğu hakimiyetine girdiği ve bu imparatorluğun ikiye ayrılması üzerine Doğu Roma toprakları içinde kaldığı bilinmektedir. Bizans İmparatorluğu teşkilatına göre ülke, bugünkü eyaletlere benzer bir takım temalara ayrılmıştı. Bayburt Heldia temasına bağlıydı ve bu eyaleti meydana getiren yedi piskoposluğun dördüncüsünü meydana getiriyordu. İmparator Justinianus tarafından kalesinin tahkim ve tamir edildiği bilinen Bayburt, Arap fetihleri sırasında Bagrat sülalesinin hakimiyeti altında bulunmaktaydı.
Bayburt ve yöresi, Türklerini Anadolu'da ilk yerleştikleri bölgelerdendir. Tuğrul Bey'in Anadolu seferi (1054) sırasında Bayburt, Çoruh nehri ve Karadeniz dağlarına (Parhar) uzanan sahalara akınlarda bulunan Selçuklu kuvvetlerinin hücumlarına maruz kaldı ise de fethedilemedi. Kesin Türk hakimiyeti Malazgirt zaferinden sonra gerçekleşti. Şehir 1072'den 1202'ye kadar bazen Erzurum yöresinde hüküm süren Saltuklar'ın bazen de Danişmendiler'in hakimiyetinde kaldı. Bir ara Trabzon imparatoru I.Alexis Comnen'in kumandanı Theodore Gabras tarafından işgal edildiyse de, kısa süre sonra yeniden Danişmendli hakimiyetine girdi. (1098) Selçuklular 1202'de Saltuklu Devletine son verince Bayburt'u da ele geçirdiler.

Bayburt'un asıl gelişmesi, Süleyman Şah'ın kardeşi Erzurum Meliki Mugisuddin Tuğrul Şah ve oğlu Cihan Şah (1020-1230) döneminde oldu. Tuğrul Şah Bayburt kalesini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. I:Alaeddin Keykubad tarafından Moğollara karşı sınırlar kuvvetlendirilirken Bayburt da Erzurum ile birlikte Konya'ya bağlandı. 1243 Kösedağ savaşının ardından Moğolların Anadolu'yu istilası esnasında yapılan anlaşma gereği Baybırt Selçukluların kontrolünde kaldı. Bu durum 1291'de burada Giyaseddin Mesud tarafından para bastırılmasından anlaşılmaktadır.
İlhanlılar devrinde Tebriz-Trabzon yolu üzerinde bulunması sebebiyle daha da gelişen Bayburt, Ceneviz ve Venedik kervanlarının konakladığı bir yerdi. Moğolistan'a giderken buraya uğrayan Marko Polo şehirde zengin Gümüş madenlerinin bulunduğunu belirtir. Hatta İlhanlılar buradan yüklü bir vergi geliri temin ediyorlardı. Bu dönemde Darül Celal adı ile anılan ve iktisadi bakımdan canlılık kazanan şehir aynı zamanda bir kültür merkezi durumundaydı. Burada Mahmudiye ve Yakutiye medreseleri kurulmuş, Mevlevilik gelişme göstermiş, ayrıca ahilik teşkilatı da yayılmıştı.

Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonra (1334) Bayburt, Eretnaoğulları'nın eline geçti. Zaman zaman Erzincan Beylerinin hücumlarına uğrayan şehir, bir ara Mutahharten'in idaresine girdi. Fakat çok geçmeden Kadı Burhaneddin zamanında Akkoyunlu beylerinden Kutlu Bey oğlu Ahmet Bey'in yardımı ile alındı ve Ahmet Bey'e ikta olarak verildi. Bir ara Karakoyunluların da eline geçen şehir sonra tekrar Akkoyunluların eline geçti ve uzun süre öyle kaldı.
Bayburt yöresi 1501'de bir ara Safeviler tarafından alındı. Bu dönemde Trabzon valisi olan Yavuz tarafından bun bölgeye akınlar yapıldı (1507). Yavuz tahta çıktıktan sonra da çıktığı İran seferinde bir kısım kuvvetlerini Bayburt üzerine gönderdi. Ekim 1514'te Bayburt Şah İsmail'in elinden alındı. Bundan sonra Bayburt Erzincan ile birlikte Trabzon Beyi Bıyıklı Mehmet Paşa'ya verildi ve Sancak merkezi ilan edildi.
Kanuni'nin İran seferi sırasında önemi daha da artan Bayburt kalesi 1541'de esaslı bir tamir gördü. 1553'te Şah Tahmasb'ın akınlarına şahit olunduysa da, bundan sonra XIX. Yüzyıla kadar önemli bir olay yaşanmadı. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı esnasında Rus birliklerinin işgaline uğradı. 1878 ve 1916'da Ruslar tarafından yeniden işgal edilen Bayburt bu işgaller sırasında önemli oranda tahrip edildi.
1927'ye kadar Erzurum'a bağlı olan Bayburt bu tarihte Gümüşhane'ye bağlandı. 21.06.1989 tarihinde 3578 sayılı yasa ile il statüsüne kavuştu.

Bilecik

Bilecik Tarihçe Osmanlı imparatorluğunun temellerinin atıldığı Bilecik bir süre de imparatorluğa başkent olmuş.

İstanbul-Antalya yolu, Bilecik kent merkezinin tam ortasından geçiyor. Mola için çıkışta, vadiye hakim konumdaki çay bahçesini ve büfeleri değerlendirebilirsiniz. Ama daha fazla zaman ayırırsanız Bilecik’te sizi memnun edecek tarihi ve doğal zenginlikleri fazlasıyla bulacaksınız. Kent neredeyse tümüyle SİT alanı’dır.
Osmanlı imparatorluğunun temellerinin atıldığı ve bir süre de imparatorluğa başkent olmuş Bilecik’te çok sayıda cami, türbe ve kervansaray göreceksiniz.
Bilecik’in tarihi Osmanoğullarıyla başlamıyor. Bu bölgede, M.Ö. 3000’li yıllara ve ilk tunç çağına ait buluntular ele geçirilmiş. Sakarya ırmağı kıyısında kalaydan tunç elde edilmiş. Yazılı tarih döneminde de Frigler ve Persler’den başlayarak bir çok uygarlığa yurt olmuş Bilecik.
İmparatorluğun kurucusu Osmangazi’nin kayınpederi, Anadolu’daki ilk ahi şeyhlerinden bir din büyüğü olan Şeyh Edebalı’nın türbesi Orhangazi Camiinden 50 metre uzakta, bir kayanın üzerindedir ve Orhangazi tarafından yaptırılmıştır.
Bilecik’teki en eski cami, dik bir tepenin yamacındaki Orhan Gazi camiidir. Bu caminin ilginç yanı minaresinin ana binadan 30 metre uzaklıkta küçük bir kayanın üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Kent merkezinde, tarihi ipek yolu kenarında 2. Abdülhamit tarafından yaptırılan Tarihi saat kulesi de görülmeğe değer.
SÖĞÜT
Bilecik’e gelmişken, 28 km içerideki Söğüt ilçesine kadar gitmekte yarar var. Söğüt, Ertuğrul Gazi’ye yurtluk olarak verilmişti. Ölümüne kadar burada yaşadı. Daha sonra da Kayı beyi Osman Gazi’nin mülkü oldu. Osman Gazi Bilecik’i de alarak Osmanlı beyliğinin bağımsızlığını ilan etti.
Söğüt’te görülebilecek en görkemli tarihi eser Ertuğrul Gazi Türbesi’dir. 1281 tarihinde ölen Ertuğrul Gazi için önce açık mezar yaptırılmış, daha sonra Çelebi Mehmet tarafından türbe haline getirilmiş ve en son 2. Abdülhamit döneminde restore edilmiş. Bahçe içerisinde türbenin hemen dışında Ertuğrul gazinin karısı, oğulları ile Osmangazi’nin geçici kabri ve silah arkadaşlarının mezarları bulunuyor. Türbenin yakınında ise bugüne kadar kurulmuş Türk devletlerinin kurucularının büstlerinin yer aldığı platform görülebilir.
Türbe yakınındaki Söğüt Müzesi’nde de Ertuğrul Gazi’ye ait belgeler ve çevreden toplanan etnografik eserler sergileniyor.
Söğüt’te ayrıca Çelebi Mehmet Cami (1420), Hamidiye camii (1915), Kütahya çinileriyle bezeli Kaymakam Çeşmesi (1919) ve Kilise görülebilir. İnönü Savaşları Zafer anıtı ise Söğüt Metristepe’de bulunmaktadır.
Söğüt her geçen gün büyüyor, seramik ve mermer fabrikaları, atölyeleri kuruluyor. Ama köylerinde yaşam eskisi gibi, sanki zaman donmuş. Söğüt’ün en yakın köylerinden biri Borcak. 2 yıl önce küçük bir derenin önüne set çekilerek yaratılmış gölet, tarihi köye yeni bir kimlik kazandırmış. Göle atılan aynalı sazan türü balıklar, oltaya gelecek büyüklüğe ulaşmış.
Bilecik çevresi
Bilecik yalnızca tarihi eserleriyle ilgi çekmiyor. Doğal olarak ta çok güzeldir Bilecik çevresi. Ormanlarla kaplıdır. Çok sayıda piknik alanı bulunmaktadır.
Bir bölüm şöyle: Yediler Ormanlığı (Bilecik’e 2 km uzaklıkta; ocak, bank ve masalar bulunuyor), Abbaslık Köyü Ormanlığı (5 km uzaklıkta, Abbaslar köyü yakınında), Çavuşköy göleti çevresi (merkeze 18 km uzaklıkta, göl çevresinde mesire yeri), Bozcaarmut Göleti (Pazaryeri ilçesi, Bozcaarmut köyü yakınında ve Eskişehir-Bursa asfaltına 15 km mesafede çam ormanlarıyla kaplı piknik alanı).
Bilecik-Bozüyük arası
Bilecik ile Bozüyük arasındaki yol yeşillikler içindeki bir vadiden kıvrıla büküle geçer. Dere kenarında çok sayıda lokanta ve piknik yeri göreceksiniz. Bunlardan biri de 246. km’deki Şelale Et Mangal tesisleridir. Suların çağıltısı eşliğinde bir öğle yemeği için konaklayabilirsiniz.
Pazaryeri-Kınık
Pazaryeri Bilecik’e bağlı çok şirin bir ilçe. Bilecik-Bozüyük yolu üzerindeki Pazaryeri sapağından 11 km içeridedir ilçe merkezi. Hemen tümü 2 katlı ve eski evlerden oluşmuş Pazaryeri, doğal bir film platosu gibi sanki. Parke taşlı sokakları son derece düzenli bir yerleşim izlenimi veriyor.
Hem bu şirin ilçeyi görmek hem de biraz ötedeki Kınık köyüne gidip atölye haline getirilmiş evlerde üretilen toprak kap, kaçak saksı, vazo, testi, kül tablası ve çeşitli biblolardan hediyelikler almak için mutlaka zaman ayırın. Son derece ucuza alınabilen toprak ürünler, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin, hatta dünyanın dört bir yanına gönderiliyor.
Pazaryeri’nde bir şeyler yemek isterseniz, Elibol Lokantası en uygun seçenek. Mönüde yöreye özel yemekler bulabilirsiniz. Yoğurduna ise doyum olmuyor.
Pazaryeri çevresinde çok sayıda küçük gölet var, orman içinde saklanmış, piknik yapılacak ve suyuna olta atılabilecek olan.
Pazaryeri’nden çıkıp İnegöl Bursa yoluna girildiğinde solda Dereköy tabelasını göreceksiniz. Dereköy göleti Dereköylülerin girişimiyle yaratılmış. Çevresi ağaçlandırılmış, küçük de bir kamelya yerleştirilmiş suyun yanıbaşına. İçine da balık atılmış, yetişsin de oltaya, ağa gelsin diye.
Kınık’ı geçtikten sonra ileride Küçük Elmalı Baraj Gölü’nü göreceksiniz. Çevresi çam ağaçlarıyla kaplı gölün. 2 yıl önce de Milli Park haline getirilmiş. Pazaryeri’ne uzaklığı da hepsi 10 km.
Biraz daha ileride ise Bozcaarmut Göleti bulunuyor, hemen Bozcaarmut köyü’nün ötesinde. DSİ tarafından yapılmış göletin içerilerine doğru bir demir iskele uzatılmış. Üzerinde yürüyebilmek ve balık tutmak için.
BÖZÜYÜK
Antik adı Lamunia olan Bozüyük, Frig, Pers ve Roma dönemlerinde gelişi. Ancak kentte görülebilecek tarihi eserlerin tamamı Osmanlı dönemine ait. Cumhuriyet meydanındaki Kasım Paşa Camisi ve Külliyesi bu yapıların en önemlisidir.
Bozüyük çevresinde çok sayıda mesire yeri ve gölet bulunuyor. İlçe merkezine 7 km uzaklıktaki Türbin mesire yeri, gerek Bozüyük’lülerin, gerekse Eskişehir’lilerin başlıca piknik alanları arasında bulunuyor. Mesire yerine 2 km uzaklıktan çıkan Karasu çayı, yeşillikler içindeki mesire yerinden geçiyor. Çevrede piknik masaları ve iki de salaş lokanta bulunuyor. Biraz ötedeki alabalık çiftliğinde yetiştirilen alabalıklardan satın alabilir, kendiniz pişirebilir ya da lokantalarda yiyebilirsiniz.
Dodurga kasabasına 2 km uzaklıktaki Dodurga Baraj gölünün çevresi de piknik ve kamp için uygundur. Gölde tatlı su sazanı ve aynalı sazan yetiştiriliyor.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet