Kendisini Tanıyın ki"
Çanakkale savaşı biteli 21 yıl olmuştu.
Çok şeyin unutulabildiği uzunca bir zaman…
O, bu kadar aradan sonra koca Seyid’i unutmamış,
Kaymakam’a ve mahalli idarenin başındakilere ilk sorduğu sorulardan birisi;
Koca Seyid’i tanıyıp tanımadıkları olmuştı.Orada bulunanların hepsi birbirlerinin yüzüne bakarak,
Tanımadıklarını ifade etmişlerdi. Mustafa kemal Atatürk; “Bana, O yiğidi bulup getirin…
Sizi, O’nunla tanıştırmak istiyorum. Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır…
Kendisini tanıyın ki, bu topraklar üzerinde yaşamanın bir bedeli olduğunu bilinsin… diyerek, Koca seyid’in getirilmesini emretti. Koca Seyid’i çok geç buldular. Havran’a getirdiler. Önce Kaymakamın karşısına çıkardılar.
O’na banyo yaptırdılar… Traş ettiler… Nahiye müdürünün elbisesini giydirdiler ve Paşa’nın karşınsa çıkarttılar.
Ama, paşanın beklediği insan değildi O… “Koca Seyid bu elbiseler sana çok yakışmış, onu nereden satın aldın?” diye sorunca (yalan söyleyemedim) demişti. “Paşam sizin geldiğinizi bana haber verdiler. Çok sevindim.
Beni aradığınızı da duyunca dünyalar benim oldu… Bana bu elbiseyi giydirdiler. Kaymakam Bey böyle uygun gördü…”
Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk, orada bulunanlara sitem ederek;
“Siz! Vatanı için, Milleti için, Namusu için, Canını ortaya koyan insanları bu kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımasanız ;
Geleceğinizi göremezsiniz.
Hedeflerinizi bilemesiniz.” der.
"Çanakkale Destanı"
Üçyüz otuz sözüm hakkın kelamı
Padişahın geldi büyük selamı
Enver Bey’in düşman kırmak meramı
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid, ordu gazi olacak
Euzü besmele çektim çıkarken
Köye baktım şöyle yüksek bir yerden
Karargaha koştum üç günde erken
Bugün bizden vatan razı olacak
Nefer şehid, ordu gazi olacak…
Çanakkale Masalı
Hilal şunu nakleder her göğe çıkışında:
Bundan yıllarca evvel İstanbul’un dışında
Üç denizi seyreden bir eski kale vardı.
Yalçın duvarlarını aydınlatırken gurub
Uzaktan bakılınca bu kale bağdaş kurup
Teperle oturan bir devi andırırdı.
En cesur yüreklerde korku uyandırdı.
Nur inerken semadan karanlık mazgallara
Yeşil sarıklı bir pir, bürünerek allara,
Göğsünde bir ay yıldız her geze zikrederdi
“Burası mukaddestir kimse giremez!” derdi
Velinin kudretine inanmayan dört çapkın
Bu kale ettiler köleleriyle akın
Sanki bir an içinde çalkalandı deniz;
“Göster bu kafirlere kudretini ya Rabbi!”
Birden bire yıkıldı kale dağ göçer gibi;
Dört çapkın kölelerle taşlar altında kaldı.
Karanlıklar boşlukta sallanarak alçaldı;
O gece evliyanın ruhu uçtu Allah’a!.
Hiç kimse yaklaşmadı bu kaleye bir daha…
Kendi Cenaze Namazını Kılanlar
Olur mu olmaz mı ? Demeyin…
Babamın dostlarındandı. dimdik yürürdü.
Hani, Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi.
Ben çok küçüktüm. Evimize misafir gelirdi. “Oğul!” diye seslendi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözümüze. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı.Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış,
Sakarya, Dumlupınar da savaşmış. Ancak, İzmir’in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti.Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki ? Şerbet içmek kadar kolaydı. “Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale’de” derdi sık sık.
Olur muydu?
Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar.
Yüzbaşı hücum için emir bekliyor. Bütün askerler süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin… Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyorlar. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor…
“Yavrularım... Aslanlarım… Biraz sonra Cenab-ı Rabb’ül Alem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim… Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim…”
Teyemmüm edilir bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı;
“Çocuklarım… Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz…
Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor.
Hem onlar için, hem de vakit varken kendi cenaze namazımı kendimiz kılalım…Kabe karşımızda…”
Arkadan Of’lu Ali çavuş bağırır… “ER KİŞİ NİYETİNE…”
O gün yapılan hücumda, Kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti. Onlar Allah’a verdikleri sözü tuttular… |