Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Mart 2006, 08:22   #6
PaYanDA
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



emzirme tekniği


Emzirme Tekniği
Emzirme Tekniği: Bebeğinizi emzirirken size en yakın duruşu benimseyin. İlk bir kaç gün yana doğru yatıp bebeğinizi kolunuz üzerine yaslayıp emzirmek size rahat gelebilir. Daha sonra bir koltukta oturarak sırtınızı yumuşak bir yastığa ayaklarınızı da bir tabureye dayayarak bebeğinizi emzirmeniz daha çok hoşunuza gidecektir. Bebeği emzirmeye başlamadan önce ellerinizi sıcak suyla yıkayın. Göğüs uçlarınızı temizleyin. Bebeğe önce bir memenizi verin ve on dakika emzirin sonra diğerini vererek on dakika daha emzirin. Bir sonraki emzirmeye bebeğin en son emdiği göğüsten başlayın.
Bebeğiniz süt gereksiniminin önemli bir bölümünü emzirmenin ilk bir kaç dakikasında alacaktır fakat sütün devamlı oluşabilmesi için bebeğin her iki göğüsle de emzirilmesi şarttır. Bebekler iç güdüsel olarak meme emmeyi bilirler. Ama ilk günler meme ucunu bulmakta güçlük çekebilirler. Göğsünüzün ucunu baş parmağınızla orta parmağınızın arasına alıp bebeğin ağzına vererek ona yardımcı olun. İyi beslenebilmesi için bebeğin ağzını tamamen açması ve sadece göğüs ucunu değil göğsün koyu renkli bölgesinin tümünü dudaklarıyla kavrayarak meme emmesi gerekir. Göğüs uçlarını parmak uçlarınızla bastırarak süt akışını hızlandırabilirsiniz. Meme verirken göğsünüzün bebeğin nefes almasını engellememesine dikkat edin.
Genellikle bebeğiniz doyduğunda kendisi karar verip memenizi bırakacaktır. Bazı bebekler özellikle de daha çabuk yoruldukları ilk günlerde daha uzun süre anne göğsünde kalmayı, anneleriyle cilt cilde temas etmeyi ve onun kokusunu daha uzun süre hissetmeyi tercih ederler. Lütfen telaşlanmayın ve bu konudaki endişenizi doktorunuza aktarın.

Mayo Clinic



emziren anne lohusa diyeti süt arttırma diyeti


Hala iki kişilik yemeye devam ediyorsunuz; fazladan günde 500 kalori almalısınız:

Hamilelik sırasında beslenmemize gösterdiğiniz özeni emzirirken de sürdürmelisiniz. Kısaca tekrarlarsak; taze sebze ve meyve ağırlıklı, posalı gıdalar içeren protein, kalsiyum ve demirden zengin gıdalarla beslenme.

Günlük kalori alımlarını karşılaştırırsak;

Ortalama kadın: günde 1800-2200 kalori
Emziren anne: günde 2300-2700 kalori
Hamile kadın: günde 2600-3000 kalori

Süt miktarını artırmak için bol bol su için:

Sütün ana maddesi sudur, bol süt için, bol sıvı almalısınız. Günde en az 8, hatta 12 bardak su içmeniz ideal olur.

Yiyip içtiklerinize dikkat edin, çünkü yedikleriniz sütünüze geçer

Sütünüze geçen kimi maddeler, bebeğinize zarar verir. Sakınmanız gerekenlerin başında, çay, kahve ve alkol gelir. Aldığınız kimi gıdalardan sonra bebeğinizin rahatsız olduğunu, sancılandığını, daha az uyuduğunu, kimi gıdalardan sonra bebeğinizde allerjik döküntüler olduğunu, hırıltılı soluk alıp verdiğini, kakasını yeşil renkli veya sümüklü olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Ancak bu tür bebeği rahatsız edecek gıdaların kesin listesi yoktur, en iyisi kendi deneyiminizdir. Bebekte bir farklılık gördüğünüz anda, hemen yediklerinizi dikkate alın! Unutmayın, herkesin "bebeğe gaz yapar" dediği inek sütü yada lahana, sizin bebeğinizi rahatsız etmeyebilir.

Demir depolarınız yeterli mi, demir ilaçları almanız gerekebilir

Hamilelik boyunca önerilen vitaminleri almışsanız, muhtemelen doğumdan sonra devam etmeniz gerekmeyecektir. Ancak, gebelik, kadınların çoğunda demir depolarının boşalmasına yol açar, ve doğumdan sonra düzenli demir kullanmak gerekir. Hangi ilacı alacağınızı size kadın-doğum uzmanınız söyleyecektir. Unutmayın, düzenli vitamin ve demir kullanımı, sağlıklı beslenme ihtiyacını ortadan kaldırmaz. Ne siz ne çocuğunuz, "nasıl olsa vitamin alıyorum, ne istersem yiyebilirim" dememelisiniz. Dengeli beslenme esasdır.

Emziren anne kilo vermek için diyet yapabilir, ancak yavaş kilo vermek kaydıyla

Hızlı kilo kaybı, bebeğinizin sağlığı açısından sakıncalar doğurur. Düzenli fiziksel egzersiz yapmak ve düşük yağ içeren gıdalarla beslenmek ve haftada yarım kilodan fazla kilo vermemek gereklidir. Emziren anne, amzirmayene oranla, günde ortalama 800 kalori fazla harcar. Bu, doğal olarak kimi annelerde kilo vermeye yol açacaktır. Ancak, şu temel kurallar unutulmamalıdır:

Süt salgınız belirli bir düzeye çıkana kadar -ilk 6 hafta- sakın diyet yapmayın
10. aydan önce, gebelik öncesi kilonuza dönmeyi hedeflemeyin

epiglotit gırtlak kapağı enfeksiyonu iltihabı


Klinik bulgular : Nöromüsküler blokaja bağlı oluşan nörolojik bulgulardan ibarettir.Ilk tipik belirtiler kafa çiftleriyle (3,4 veya 6 en sık tutulan sinirlerdir) ilgilidir;

- Bulanık görme, fotofobi, pitozis, midriyazis, ağız kuruluğu, ses kısıklığı, disarti, yutma güçlüğü, bulantı, kusma.

- Daha sonra ekstremitelerde simetrik parezi ve paraliziler, konstipasyon, idrar retansiyonu, ileus görülür.

- Hastaların bilinci yerindedir. Başlarını tutamazlar. Ateş yoktur. Ağız mukozası hiperemik, dil kurudur. Deri tendon refleksleri normal, simetrik olarak azalmış veya alınmayabilir. Patolojik refleksler ve pupil reaksiyonu alınmaz. Duyu kaybı yoktur. BOS normaldir.

- Ağır vakalar, solunum kasları felciyle kaybedilir.

Etyoloji : Hastalık, C.botilinum’un (anaerop, sporlu) eksotoksini ile oluşur. En çok ev konserveleri, nadiren de havası alınmış gıdalar nedendir. Yiyeceğin 100° C’de 10 dk. kaynatılması toksini nötralize eder.

Tanı : 12-36 saatlik inkübasyon süresi içinde ev konservesi yeme hikayesi ve aynı gıdayı yiyen başkalarında da benzer belirtilerin olması ve aşağıdaki 5 bulgunun varlığı botulism tanısı koydurur.

1. Nedeni açıklanamayan postural hipotansiyon

2. Dilate, refleksisiz pupiller

3. Progressif solunum zayıflığına eşlik eden dessendan paralizi

4. Mukozalarda kuruluk

5. Ateş bulunmayışı

Ayırıcı tanı : Atropin ve bazı bitki zehirlenmeleri; dilate pupil ve ağız kuruluğuna hallüsinasyonlar ve SSS eksitasyon bulguları eşlik eder. Guillain- Barré sendromunda, kas zayıflığı periferden başlar, assendadır, kafa çiftleri son dönemde tutulur. BOS’ta protein artmıştır. Myasthenia gravis’li hastalar edrophonium (Tensilon)’a çok daha iyi cevap verir. Poliomyelit; ateşlidir, ekstemite tutulumu asimetriktir.

Tedavi : Botilism şüphesi olan hastaya süratle aşağıdaki işlemler uygulanır.

- Trivalan (ABE) botulism antitoksik serumu (Hıfzıssıha Ens’ten temin edilebilir, Tel:312-4355680); heterolog immun globulindir. Alerji kontrolü yapıldıktan sonra (varsa desensitizasyon yap; bir flakon IM, bir flakon IV (prospektüste müsaade edilmiyorsa) 2-4 saatte bir semptomlar düzelene kadar verilir.

-Şüpheli gıdayı yiyen semptomsuz kişilere profilaktik olarak serum önerilmez (%20 oranında hipersensitivite riski vardır.)

- Hasta yoğun bakımda izlenir.Suni solunum ve trakeostomi için hazır olunmalıdır. Iyi destek tedaviyle ağır vakalar bile kurtarılabilir.

- İleus varsa, nazogastrik aspirasyon ve parenteral beslenme yapılır. İleus yoksa, mide yıkanır müshil veya lavman yapılarak GIS’te kalmış olan toksin uzaklaştırılır.

Laboratuar : Tanıda pratik değeri yoktur. Rutin tetkikler fikir vermez. Dışkı, muhtevası ve şüpheli gıdadan toksin tayini ve aneorob kültür yapılır. Hayvan deneyi yapmak daha kolaydır. EMG, rutin olmasada tanıda kullanılabilir.

- Bildirimi zorunludur.



Kaynak :

Türk İnfeksiyon Web Sitesi (TİNWEB)

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


FMF ailevi akdeniz ateşi


Ailevi Akdeniz Ateşi nedir?

Türkiye, Kuzey Afrika ülkeleri, Ermeniler, Araplar ve Yahudilerde görülen kalıtsal özelliği ön planda olan bir hastalıktır. Hastalığın ana karakteri tekrarlayan akut (birden başlayan), kısa süreli, ağrılı peritonit (karın zarı iltihabı), plörit (akciğer zarı iltihabı) ya da artrit (eklem iltihabı) atakları olmasıdır, buna deride kızarıklık da eklenebilir. Hastaların bir bölümünde böbrek etkilenebilir ve bu durum amiloidoz olarak adlandırılır. Nadir olarak amiloidoz dışında da böbrek tutulumları ve damar iltihabı görülebilir. Böbrek tutulumu böbrek yetersizliğine neden olabilir.

Nedeni

Son zamanlarda bu hastalıkta "Pyrin" adı verilen bir gende mutasyon (değişme) olduğu saptanmış olmakla birlikte, tam olarak neden geliştiği bilinmemektedir.

Tanı

Atak geçiren hastalarda tanı klinik bulgulara, aile öyküsüne, muayene bulgularına ve laboratuvar testlerine dayanarak konur. Hastalarda genetik inceleme yapılmasının yararı sınırlıdır, çünkü bu güne kadar tanımlananan mutasyonlar FMF hastalarının ancak %80'inde bulunmuştur. Bununla birlikte, tipik olmayan olgularda genetik analizin yararı olabilir.

Tedavi

1973 yılında ortaya atılan, günde 1-2 mg devamlı kolşisin tedavisinin ve hastaların önemli bir bölümünde çoğu hastada atakları ve amiloidoz gelişimini önlediği saptanmıştır. Bununla birlikte, tedaviye uyum göstermeyen hastalar ve kolşisine başlamadan önce amiloidoz gelişen kişiler için amiloidoz hala karşılaşılan bir problemdir. Kolşisinin atakları nasıl önlediği ya da amiloidoz gelişimini nasıl engellediği bilinmemektedir. bununla birlikte, kolşisinin FMF ataklarını önlemedeki etkinliğinin amiloid oluşumunu durdurmak olmadığı bilinmektedir. Çünkü kolşisin tedavisi uygulanan bazı hastalarda atakların sıklığı değişmezken, amiloidoz gelişimi durmaktadır. Kolşisin tedavisinin FMF hastaları için güvenli ve uygun bir tedavi olduğu bilinmektedir. Kolşisinin bebek üzerinde zararlı bir etkisi gösterilmemiş olmakla birlikte, hamile FMF hastalarına amniyosentez yapılması (bebeğin içinde bulunduğu su kesesinden örnek alınması) ve fetüsün genetik incelemesinin yapılması önerilmektedir

FMF ailevi akdeniz ateşi


Ailevi Akdeniz Ateşi nedir?

Türkiye, Kuzey Afrika ülkeleri, Ermeniler, Araplar ve Yahudilerde görülen kalıtsal özelliği ön planda olan bir hastalıktır. Hastalığın ana karakteri tekrarlayan akut (birden başlayan), kısa süreli, ağrılı peritonit (karın zarı iltihabı), plörit (akciğer zarı iltihabı) ya da artrit (eklem iltihabı) atakları olmasıdır, buna deride kızarıklık da eklenebilir. Hastaların bir bölümünde böbrek etkilenebilir ve bu durum amiloidoz olarak adlandırılır. Nadir olarak amiloidoz dışında da böbrek tutulumları ve damar iltihabı görülebilir. Böbrek tutulumu böbrek yetersizliğine neden olabilir.

Nedeni

Son zamanlarda bu hastalıkta "Pyrin" adı verilen bir gende mutasyon (değişme) olduğu saptanmış olmakla birlikte, tam olarak neden geliştiği bilinmemektedir.

Tanı

Atak geçiren hastalarda tanı klinik bulgulara, aile öyküsüne, muayene bulgularına ve laboratuvar testlerine dayanarak konur. Hastalarda genetik inceleme yapılmasının yararı sınırlıdır, çünkü bu güne kadar tanımlananan mutasyonlar FMF hastalarının ancak %80'inde bulunmuştur. Bununla birlikte, tipik olmayan olgularda genetik analizin yararı olabilir.

Tedavi

1973 yılında ortaya atılan, günde 1-2 mg devamlı kolşisin tedavisinin ve hastaların önemli bir bölümünde çoğu hastada atakları ve amiloidoz gelişimini önlediği saptanmıştır. Bununla birlikte, tedaviye uyum göstermeyen hastalar ve kolşisine başlamadan önce amiloidoz gelişen kişiler için amiloidoz hala karşılaşılan bir problemdir. Kolşisinin atakları nasıl önlediği ya da amiloidoz gelişimini nasıl engellediği bilinmemektedir. bununla birlikte, kolşisinin FMF ataklarını önlemedeki etkinliğinin amiloid oluşumunu durdurmak olmadığı bilinmektedir. Çünkü kolşisin tedavisi uygulanan bazı hastalarda atakların sıklığı değişmezken, amiloidoz gelişimi durmaktadır. Kolşisin tedavisinin FMF hastaları için güvenli ve uygun bir tedavi olduğu bilinmektedir. Kolşisinin bebek üzerinde zararlı bir etkisi gösterilmemiş olmakla birlikte, hamile FMF hastalarına amniyosentez yapılması (bebeğin içinde bulunduğu su kesesinden örnek alınması) ve fetüsün genetik incelemesinin yapılması önerilmektedir

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet