Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
|
Oglun Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)
"Validecigim,
Dört asker dogurmakla müftehir sanlı Türk annesi!
Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yesillik bir ovacıgın
ortasından geçen derenin kenarındaki armut agacının sayesinde otururken
aldım. Tabiatın yesillikleri içinde mest olmus ruhumu bir kat daha takviye
etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Söyle güzel ve
mukaddes bir vazifenin içinde bulundugumdan sevindim. Gözlerimi açtım,
uzaklara dogru baktım. Yesil yesil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek
egilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden
tarafa dogru egilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik
ediyorlardı. Gözlerimi biraz saga çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki
muhtesem çam agaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebsir
ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim cıgıl cıgıl akan dere, bana
validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu... Basımı
kaldırdım, gölgesinde istirahat ettigim agacın yapraklarına baktım. Hepsi
benim sevincime istirak ettigini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu.
Diger bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedası ile beni teshir
ediyor ve hissiyatıma istirak ettigini ince gagalarını açarak göstermek
istiyordu. Iste bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
-Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi.
-Pekala, dedim. Aldım baktım, sütlü çay...
-Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim.
-Efendim, su derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?
-Evet, dedim. Evet ne kadar güzel.
-Iste onun çobanından 10 paraya aldım.
Validecigim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamıs. Koyundan simdi
sagılmıs, aldım ve içtim. Fakat bu sırada düsünüyorum. Ben validemin
sayesinde onun gönderdigi para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur
mu? Sevket neden içmiyor? Fakat yukarıdaki bülbül bagırıyordu: "Validen
kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak,
bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akısını
tetkik edecek ve çıkardıgı sesleri duyacak idi."
Sevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür. Fakat
validecigim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara
getirecegim. Ve su tabii manzarayı gösterecegim. Sevket, Hilmi de senin
sayende görecektir. O güzel çayırın koyu yesil bir tarafında, çamasır
yıkayan askerlerim saf saf dizilmisler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu
Ey Allah’ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler
bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu. Herkes, her sey,
bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de
bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yesil çayırların üzerine
diz çöktüm. Bütün dünyanın dagdaga ve debdebelerini unuttum. Ellerimi
kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, agzımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey su öten kusun, su gezen ve meleyen koyunun, su
secde eden yesil ekin ve otların, su heybetli dagların Halkı! Sen bütün
bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler,
seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.
"Ey benim Yarabbim! Su kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini
Ingilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu serefli dilegi ihsan eyle, ve
huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz
askerlerin süngülerini keskin, düsmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün
mahveyle!"
Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes’ut, benim kadar
mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.
Dünyanın en güzel yerleri burası imis. Yalnız bu memleketlerde dügün olmuyor
Insallah düsman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir dügün yaparız,
olmaz mı? Kadir’e mektup yazdım. Validecigim, evdeki senet vesaireyi
kimselere kat’iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin. Çantayı al,
sandıga koy. Ben sana vaktiyle anlatmıs idim., bu dünya böyledir. Fakat sen
merak etme. O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi. Hani nasıl aldık.
Yalnız zaman ister. Validecigim, çamasır falan istemem, paralarım duruyor,
Allah razı olsun."
Tekirdagında Osman oglu Ibrahim
Burdur-Bucak-Kusbaba Köyü
"Hakikatlı validem,
Mahsus selam iderim , iki ellerinden öperim ,hayır duanızı talep ederim.
Hamdolsun ,sıhhatteyim. Insallah sizlerde sıhhattesiniz.
18 Eylül 1915 tarihinde harbe istirak ettik .Simdiye kadar ingiliz
düsmanımızla muharebe itmekteyim. Iste simdi Osmanlı ordusunun kahraman
askerleri,ingiliz düsmanlarımızı kahr iderek tamam denize kadar döktük.Hamd
olsun ,daha çok düsmanlarımızı tepeleyecegiz. Biz Osmanlı askerleriyiz, bize
bu Osmanlılık
birinci padisahımız Osman Gazi’den kalmıstır. Asla geri dönmeyiz. Muharebe
ettigimiz gibi mektup yazmaya elimiz degmiyordu. Biz asker oldugumuz gibi
her daim mektup yazamayız; benim bir mektubuma siz bes mektup yazacaksınız.
Herhalde cevabını gönderiniz, insallah yakın zamanda . Selamet serefini
ihsan eylesin. Elbaki Hüda’ya emanet olasınız. Validecigim meram etmeyesiniz
hamd olsun çok rahatım. Ocak 1916. Oglunuz Ibrahim Çavus.
Adresim: Altıncı Hatem Nizamiye dir.Birinci Taburun Ikinci Bölükgün de,
Birnci Takımın birinci Mangasında diyerek yazınız.
Himmetli Biraderim, Muhammet Efendi, Dayım Yusuf Efendi,
Evvela selam ettikten sonra, saniyen iki ellerinizden buse idem ve yengem
Kadınlara ayrıca ederim. Biraderim hanesi tarafına, Kerim Kadınlara,
Mahdumum Emin Aga’ya ayrıca ederim. Büyük Pederim Ahmet Aga’ya hanesi
tarafına, kızlarına selam ederim. Amcam Mustafa Aga’ya, Muhammet Efendiye,
Dayım Osman Çavus Aga’ya, Hacı Emin Aga’ya cümlenize selam ederim. Bize
selam yok mu diyen ahbaların cümlesine ayrıayrıı selam ederim. Bizim kadına
da selam ederim. Simdiye kadar mektup yollamadıgımın sebebi; Agustos 31
tarihinde Istanbul’dan hareket ettik, Eylül’ün 18’inde Arı Burnu’nun
sagından harbe girdik. 21 Aralık 1915’te düsmanı kahrettik Allah izniyle.
21 Aralık 1915 günü sabah namazının evvel vaktinde düsmanları denize düktük.
4 Ocak 1916’ da hareket ettik Tekirdag’ına geldik. Simdiye kadar benim elim
olmadı,sizde benim nerede oldugumu bilmediniz. Simdiden geri ben haftada bir
mektup gönderirsem sizde haftada bes mektup göndermelisiniz. Ates altında
bir mektup yazdım, 16 Aralık 1915 tarihini atmadım. Simdi bu mektup ile
ikisini birden yolladım. Kusura bakmayınız, insallah yakın vakitte görüsürüz
Ol tarafta her isinizi nasıl ettigseniz beyan ediniz. Sizden aldıgım iki
mektup; biri dayım Osman Çavus, biri biraderim Muhammed Efendiden. Harp
yerinde geldi, vusul buldu,çok memnun oldum. Allah sizleri de memnun eylesin
Emin oldugumuz yeri soruyordunuz. Simdi Tekirdagına geldik,simdilik
burdayız. Biraderim Hakkı Efendiye ,Mustafa Aga’ya ayrı ayrı selam ederim.
Sükürler olsunn paraca sıkılmadım, tütün içmedigim sebeple; çocuklara tütün
içirmeyin. Bir iki ay daha param yeter meram etmeyiniz."
Ömer Onbası
Harp cephesinde Ömer Onbasıdan köyden küçük kardasına,
"Benim nur-i ‘ aynım ve ciger kösem birader-i can beraberim, efendim,
mahsusen selam ve dualar olunub hatır-ı nazikaneleri istifsar kılınmakta ve
gülden nazik demirden pek vüdud-ı nazeninleri daima sıhhat ve afiyet üzere
olup Cenab-ı Hak Teala hazretleri cenabının bilcümle cismi latif ve ruh-i
serifinize sıhhat ve afiyet ihsan edip hak yüzü suyu hürmetine savn-ı
samedaniyyesinde ileriye geriye gitmeyerek masumlar buyara amin. Duaları
Hüdaya amma ba’d ile ithaf olunub eger çi bu taraftan sual-i serif ve
erzani-i latif buyurulursa hafazanallah tarih-i sukkaya degin vücud-i
behbudumuz afeyet üzere olup...
Benim bidancik kardesim Muhammed.
Pek iyi bilinya Muhammed, onbası olduk da hala okuyup yazmak ögrenemedik!
Basçavusumuz Hüseyin Efendiden irica ettim, sana su gözel mektubu yazmaga
basladı. Hele bir kerecik dinleyim dedim; okudu, bisey anlamadım. Ama mektub
böyle yazılırmıs katibcesi bu imis; hoca efendilerden böyle ögrenilirmis;
benim neyime gerek? Koca Basçavusun eline ayagına sarıldım. Yarım saat
ircalar ettim. Hele hele Allah’a bin sükür agzımdan ne çıkarsa
yazıverecegine söz aldım. Ama pek de cahilce seyler söylersem düzeltiverecek
Buna da ben ırazı oldum.
Ne yaparsın, cahil kalmanın sonu iste budur!
Agabeyin Ömer Onbası
Makam-ı Küçük Biraderim Mehmet Efendi
Hatır-ı seriflerinin istifsar idüb mahsus dide-i enverlerini bus edip ol
tarafta bizi sual edenleri ferden ferden selam ve dualar eyleyüb hamd olsun
tarih-i sukkaya degin vücudumuz sıhhat ve afiyet üzere oldugunu arz ile
duanız berekati ile rahatta bulundugumuzu ve selamet ile asude bal-ı
bi-ibtihal kaldıgımızı ba’de’I-beyan ciger kösem makam-ı evladım
ferzendimden ircam sudur ki agan tarafından , laf aramızda , onun kendi
agzından çıktıgı gibi siz efendime yazacagım su sukka-ı hulusi çok irca
ederim. Köyde kimseye okumayasın. Bizim Hüseyin Çavus yeni cahil olmus
derler ve benimle zevklenirler. Sakın ha Mehmed oglum sen sen olasın mektubu
kimseye göstermeyesin. Sen efendim artık kıraat da imla da ögrendim su
mektubumu zahmet çekmeden kendin pek güzel kendine okursun. Ihtiyar amcana
sakın köyün aklı basında agalarından fena sözler getirmege zinhar sebebiyet
verme ki tasaddi etmeyesin. Mehmed Efendi sonra seni ferzend-i
celilü’s-sanıma istemeyerek beddualar okurum.
Söyle bilüp ona göre davranmaya gayret eyle. Baki cümleye ve bütün köy
ahalisine selamlarımla dualarımı edegör. Allah da seni feyzlendire.
Evlatcagızım vesselam ve selavat efendim.
Bölük Emini ve Basçavus Hüseyin
Benim tek kardesçigim Mehmed
Sen bensiz oralarda ne yapıyon? Ne is tutuyon?Haber ver bakalım:Koca nine
zahirelerimizi ögütdü mü? Köyün degirmeni isliyor mu? Simdicik ben kalksam
da köye geliversem bir dilim ekmek bulub verebilin mi? Küçük bınar dastı mı?
Dasmadıysa susuzluk çekersiniz,vah vah.Bana bak oglum:Simdicik çocuklar
delikanlı yerine geçtiler.Sen de davran Koca ninene,köyün ihtiyarlarına
yardım et.Sana ne verirlerse yapıvir,anladın mı? Sen bes vakit namazını
kılıyon mu? Yoksa tenbel tenbel sokaklarda mı dolasıyon? Aman Mehmedim bes
vakit namazını sakın sakın terk idmeyesin.Namazını kılmazsan,orucunu
tutmazsan Hak Te’ala Hazretleri seni sevmez;bes sene sonra asker olunca
yüzünde nur-i pir görülmez.Sonra senin adını bölükte “yüzü savksız
Mehmed”koyarlar.
Bizim köyün mekteb hocası köy hocası olacak adam degildir,büyük ulemadır.Sen
beni dinle,neyine lazım? Hoca efendinin etegine yapısasın.Sen ondan daha
yigirmi bin ilim kaparsın.Bizleri sorarsan,ah oglum bilsen cenk de neler,ne
babayigitlikler gösteriyoruz.
Agabeyin Ömer Onbası |