Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08 Mart 2006, 09:03   #1
PaYanDA
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Orda Bahar Geldi Mi Bilmem Ama...




Bir gün kasabamizin küçük patikasindan yukari dogru tirmaniyordum. Güzel bir bahar gününün tadini küçük bir gezintiyle çikarmak üzere disari çikmistim. Önünden geçmekten, çocuklugumdan beri korktugum o kocaman bahçeli, siyah boyali, kasvetli eve yaklastikça geri dönmek istiyordum fakat içimdeki mutluluk o gün korkumu yendi. Evi biraz geçmistim ki, kapidan biri çikti. Bir süre yavas yavas beni takip etti. En sonunda dayanamayarak arkama döndügümde karsimda solgun yüzlü, on-on bir yaslarinda küçük bir çocuk gördüm. Kendisine döndügümü görünce ürkerek geriye birkaç adim atti. Tam gidecekken:

_ Dur küçük, benden bir sey mi istiyorsun? dedim. Ne kadar çekindigi gözlerinden okunuyordu. Yanina yaklastim ve gülümseyerek:

_ Söyle küçük, çekinme! dedim. Biraz duraksadiktan sonra:

_ Seyy,… aslinda ben size bir sey sormak istiyordum ama… Buna izin verir misiniz?

_ Tabi sorabilirsin… Ama mümkünse kolay bir sey sor! dedim ve gülümsedim. O da gülümsedi fakat dudaklarindaki gülümsemede manasini çözemedigim bir aci vardi. Ancak o zaman bu küçügün yüregindeki aciyi sezinledim.

_ Ben seyy… Ben cennete bir mektup göndermek istiyorum. Ama bunu nasil yapacagim konusunda hiçbir fikrim yok. Ve, bunu bana söyleyecek kimsem de yok… Bahçede otururken, evin önünden ilk geçecek olan kisiye bunu sormaya karar verdim ve siz de… diyerek devam etti. Bir süre söylediklerini hiç duymadim. Demek, bu kez beni o evin önünden geçerken cesaretlendiren, Allah’in benim bir çocugu sevindirmemi istemesiydi. Bir süre sonra sözlerini bitirdi. Sustugunu fark ettigimde yüzüne baktim. Öyle ümit dolu ve yalvaran gözlerle bakiyordu ki dayanamadim ve:

_ Belki de sana yardim edebilirim küçük, ne dersin?

_ Gerçekten mi? Bunu yaparsaniz inanin çok mutlu olurum. Ve, ve size bu mektubu okurum. Biliyor musunuz, ben sadece bu mektubu yazabilmek için aylardir kendi kendime okuma-yazma ögrenmeye çalisiyorum. Babam beni hiç okula göndermedi de… Bir an durdu, bir baska yarasi kanamisti belli ki… Yere egdigi basini kaldirdi ve sesini biraz daha yükselterek:

_ Hem, bana yardim ederseniz bu iyiliginizin karsiligini büyüdügümde mutlaka size öderim.

_Ah küçük, bana hiçbir sey ödemen gerekmiyor. Ne simdi, ne de büyüdügünde. Madem cennete bir mektup göndermek istiyorsun öyleyse beni, mektubu gönderecegin kisinin mezarina götür.

_Hemen simdi mi?!

_Tabi simdi, yoksa hemen göndermek istemiyor musun?

_Evet, tabi ki istiyorum, hemen gidelim… Ama durun bir dakika. dedi ve cebinden yesil bir zarf çikardi:

_Bunu size okuyacagimi söylemistim. Eger söylediysem, bunu yapmaliyim, öyle degil mi? Ama, siz isterseniz tabi….

_ Ama küçük bu, senin için çok özel olmali.

_Haklisiniz çok özel, ama size okumak istiyorum...

_Peki öyleyse, madem bunu istiyorsun. dedim ve elimi omzuna attim, sonra da yürümeye basladik. Gülümseyerek zarfi açti sonra, hiç degismeyen o aci gülümsemesi ile…

_Aslinda bu bir siir… Anneme ancak böyle anlatabilecegimi düsündüm duygularimi… dedi. Kagidi açti ve okumaya basladi:

ORDA BAHAR GELDI MI BILMEM AMA…

Hani, bir zaman bacagini kirdigim için

Çok kizdigin, küçük bir masam vardi…

Onu tamir etmek için çok ugrasmistin hani…

Simdi o kirik masa,

Benim tek arkadasim.

Simdi o kirik masanin basinda,

Aglamakla geçiyor günlerim.

Unutmadan, beni hiç yalniz birakmayan

Belki de birakamayan demeliyim

Bir de küçük pencerem var odamda…

Aaa, o da ne, penceremin önüne

Küçük, zavalli bir güvercin kondu…

Kim bilir, kime ait…

Kim bilir, annesi nerde…

Belki onun annesi de cennettedir

Senin yanindadir belki de…

Biliyor musun,

Ben de ona benziyorum bir parça,

Onun gibi zavalli, yapayalniz bu dünyada…

Ama bu güvercini

Burada ilk defa görüyorum ben…

Bir seylerin habercisi olmali…

Yoksa tabiat anadan mektup mu getirdi bana…

Aman Allah’im!..

Yoksa bahar mi geldi?..

Yoksa, kisin o soguk

O kapkaranlik günleri sona mi erdi?..

Lütfen, lütfen izin ver annecigim…

Emin ol birkaç dakika sonra tekrar dönecegim…

…Bu kadar anlayisli oldugun için

Gerçekten çok tesekkür ederim…



Simdi geldim annecigim.

Seni beklettigim,

Birkaç dakika da olsa

Mektubu geciktirdigim için

Çok özür dilerim…

Bu birkaç dakikada neler gördüm bir bilsen,

Bir bilsen annecigim,

O kus civiltilari

O yumusacik günes isinlari

Ve hiçbir zaman bana arkadaslik etmemis olan

Hayalimdeki sevgili arkadaslarimin kahkahalari,

Sen gittiginden beri

Benden nefret eden babamin bakislari ile

O kadar karsit ki birbirine…

Hayat bu mu annecigim?..

Hayat, baharda kis yasamak mi her zaman?..

...Hani, bana kardeslik, mutluluk hikayeleri anlatirdin,

Hani hep bahardan, onun güzelliklerinden bahsederdin.

Çiçeklerden…

Yemyesil çimenlerden…

Ve onlarin üzerinde zip zip ziplayan

Bembeyaz tüylü keçilerden…

Sen gittiginden beri

Bunlari anlatan kimse yok bana.

Aslinda kimsenin

Anlatacagi hiçbir seyi yok…

Halbuki benim o kadar çok var ki…

Ama kime, nasil anlatirim?..

Nasil paylasirim, su küçücük kalbime sigmayan

Kocaman sevgiyi…

Nasil paylasirim senin sevgini…

Hem kim dinler ki beni

Kim umursar ki?..

Simdi yanimda olsaydin

(Ki herhalde yanimdasindir!)

Herhalde bu güzel bahar gününde

Benim, bu karanlik odada

Bu kirik masanin basinda

Yalniz basima oturmama izin vermez:

“Hadi birlikte dolasmaya çikalim.” derdin.

Beni mutlu etmeyi çok iyi bilirdin.

(Ve ben de seni!..)

Teklifini duyar duymaz

Hemen boynuna sarilir öpücüklere bogardim seni..

Sonra birlikte küçük tepemize tirmanir

Orda islak çimenlere otururduk…

Basimizi gökyüzüne kaldirir

O sonsuz maviligi seyre dalardik…

Dizlerine koyardim basimi sonra…

Ama sen yoksun ki…

Belki, birlikte en mutlu olacagimiz zamanlarda

Beni birakip gittin...

Yoksa orda,

Burada oldugundan daha fazla mi mutlusun?..

Oradaki çiçekler daha fazla mi güzel?

…Orda bahar geldi mi bilmem ama

Burada geldi…

Kimi canlilar yeniden basladilar yasamlarina.

Rengarenk çiçekler açti yeniden…

Tabiat hayata döndü annecigim…

Kis günlerinin, bu karanlik mevsimin bitisi

Hayata döndürdü onlari,

Sen neden dönmüyorsun anne?...

Yoksa kisin bittiginin, hala farkina varmadin mi sen?..

Kis bitti annecigim,

Duyuyor musun, bitti!..

Neden hala hayata dönmüyorsun

Diger çiçekler gibi…

Orda mevsim hep bahar mi yoksa?..

Kis olunca, burada solacagindan mi korkuyorsun?..

Yoksa, yoksa biktin mi bahardan!..

…Yoksa orda hiç mi gelmiyor bahar?..

Özledin mi?..

Öyleyse buraya gel,

Yeniden mutlu olalim seninle…

Hayata yeniden baslayalim, birlikte…

Korkuyor musun yoksa?..

Orda bahar geldi mi bilmem ama

Burada çoktan geldi ve SENI BEKLIYOR!..

Mektubu bitirdiginde ikimizin de gözleri yaslarla dolmustu. Farkli olarak ben gözyaslarimi gizlemeye çalisiyordum sadece. Birazdan mezarin bulundugu yere ulastik. Bu mezarligi daha önce hiç görmemistim. Kapida durdugumuzda:

_Özür dilerim, sizi üzmeyi asla istemezdim. Affedin beni lütfen… Simdi ne yapmam gerekiyor?..dedi. Ben de:

_Aaa, önemli degil küçük, asil ben sana tesekkür ederim ki böyle özel bir seyi benimle paylasman gerçekten çok mutlu etti beni. Simdi yapman gereken tek sey, annene ona bir mektup getirdigini söylemek ve mektubu mezarin üzerine birakmak. Yarin gelip baktiginda mektubu aldigini göreceksin. dedim .

Birlikte annesinin mezarinin oldugu kisma dogru yürüdük. Benim ürperislerime karsilik o, sasilacak derecede sogukkanliydi. Fakat bu ancak annesinin isminin yazili oldugu mezar tasini görünceye kadar devam etti. Onu böyle hiçkiriklara bogan bir mermer parçasiydi iste… O güne kadar hiç böyle içten aglayan birini görmemistim. Gördügüm manzara karsisinda fazla dayanamadim ve ben de aglamaya basladim. Ellerimle gözyaslarimi silerek onu annesiyle bas basa birakmak için kapiya kadar yürüdüm. Kapida durup onu izlemeye basladim sonra. Aglamayi birakmis, gözlerini mezar tasina dikmisti. Kimildamadan öylece oturuyordu. Ne garip, her taraf bir ölüm sessizligiyle kaplanmisti. Daha biraz önce civil civil sarkilar söyleyen doga birden bire susup küçük bir çocugun hiçkiriklarini dinlemeye baslamisti sanki. Birazdan elindeki zarfi birakti ve yanima geldi. Yeniden elimi omzuna koyarak:

_Mutlu olmalisin küçük… dedim. Gözlerini bana kaldirarak:

_Neden? diye sordu kisik bir sesle.

_Çünkü cennete mektup gönderen ilk insan sensin!.. dedim. Kalbimi sizlatan o aci gülümsemesiyle cevap verdi:

_Isterseniz, sevgili ablacigim, bu oyuna daha fazla devam etmeyelim!

_Ne, nasil yani, ne demek istiyorsun sen küçük?

_Ben cennete asla mektup gönderemeyecegimi biliyorum aslinda…

O an soka ugradim iste… Ne diyecegimi bilemedim. Belliydi, bir sey söylememi bekliyordu. Ama ben sadece egildim ve sikica sarildim ona. Sonra elinden tuttum ve geldigimiz yoldan yavas yavas geri döndük. Onu evinin kapisina biraktigimda dönüp bir kez daha baktim eve. Bu kez o kadar da korkunç görünmüyordu. Demek bu evin içinde de böyle bir yürek yasiyordu…

O günden sonra birkaç kez daha karsilastim küçükle. Hep ayni yöne, annesinin mezarina dogru gidiyordu. Ama nedense ikimiz de hiç birbirimize bakmadik, hiç konusmadik. Bir ay sonra, bir yagmurda fazlaca islanarak zatürree oldugunu ögrendim. Çok üzüldüm ve korkumu bir kez daha yenerek evine gittim. Kapiyi çaldim, fakat kapi açildiginda, ne söyleyecegimi hiç düsünmemistim. Nihayet kapi açildi, orta yasli, esmer, iri yapili, deyim yerindeyse tam tahmin ettigim gibi bir adam açmisti kapiyi. Bu, onun babasi olmaliydi:

_Buyurun, bir sey mi istediniz? dedi. Sesinin tonu çekingenligimi bir kat daha artirmisti, cevap veremedim.

_Bir sey mi istediniz? dedi tekrar. Kendimi biraz toparladim ve:

_Seyy,… Ben, oglunuzun hasta oldugunu duydum da… Acaba onu görebilir miyim? Ben onun bir arkadasiyim… diyerek cevap verdim. Sonra da içimden derin bir “oh” çektim. Adam biraz sasirdi ve “Arkadasi ha!” diye homurdanarak beni içeriye davet etti. Ev disaridan göründügü kadar korkunç degildi. Iki kat merdiven çiktiktan sonra en son kata ulastik. Merdivenin karsisindaki kapiyi iki kez tiklatti ve açti. Içeriye basini uzatarak:

_Seni görmek isteyen biri var, arkadasinmis dedi ve kapiyi biraz daha açarak bana tekrar:

_Buyurun, dedi ve kendisi çikti. Içeri girdim sonra. Solgun yüzlü küçük daha bir sararmis, daha bir zayif düsmüstü. Hafifçe basini kaldirdi ve gülümsedi. Bu kez içten bir gülümseyisti bu:

_Gelecegini biliyordum! dedi. Ben de ona gülümseyerek:

_Ne o küçük, hasta mi oldun? Seni yaramaz, ne isin vardi o yagmurda senin disarida?

_Anneme gitmistim, her zaman oldugu gibi bana cevap vermesi için yalvarmaya... Hava çok güzeldi ama birden bire…

_Birden bire yagmur bastirdi, degil mi? Ee, bahar bu, ne olacagi belli olmaz ki!..

_Haklisin, bahar bu!

_Bak bunu çok sevdim.

_Neyi?

_Bana “sen” demeni. Bundan sonra senin tek arkadasin o kirik masa olmayacak. Çünkü ben varim.

_“Bundan sonra”... Benim için bundan sonra olursa tabi…

_Evet tabii…

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver