Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Mart 2006, 06:30   #23
Çevrimdışı
hitman
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



İkisi din ağırlıklı bu üç görüş İngiltere’de her zaman için gündemdedir ve ülkenin geleceğini ilgilendiren politik olaylara yön verilmesinde kullanılmaktadırlar. Ne var ki, Rönesansın İngiltere’de olgunluğa eriştiği on altıncı yüzyılın sonlarında halâ din ağırlıklı birinci görüş baskındır, çünkü iç ve dış tehlikelerle karşı karşıya bulunan İngiltere’de düzeni korumak için en kolay yol insanların içinde Tanrı korkusu yaratmaktır. İşte bu nedenle bu dönemde yazılan eserlerde, geçmiş olaylarda Tanrının parmağının bulunduğu ileri sürülür. İç savaşlar, isyan girişimleri Tanrının insanlara kırgınlığının bir belirtisi ve güçlü bir kral yönetiminde ülkedeki huzursuzluğun sona ermesi ise tanrının bu kadar cezayı yeterli bulup insanları artık affettiğinin belirtileri olarak kabul edilmiştir.[7] Bu görüş özellikle Tudor hanedanı kralları tarafından desteklenmiş ve Güller Savaşının, kendilerinin başa geçmesiyle sonuçlanmasına dikkat çekerek Tanrı tarafından ülkenin yaralarını sarmaya yollandıklarını ileri sürmüşlerdir. Zamanla bu görüş Tudor tarihçileri Hall ve Holinshed’in de katkılarıyla bir öğreti kimliğine bürünmüştür.
Shakespeare II. Richard’ı yazarken yukarıda sözü edilen iki ünlü tarihçinin, Edward Hall’ın The union of the two noble and illustre famelies of Lancastre and Yorke (1548) ve Raphael Holinshed’in ... the chronicles of England, Scotlande and Irelande... (1577) başlıklı kitaplarından oldukça yararlanmıştır. Bu tarihçiler York hanedanının son kralı III. Richard’ı tahttan indirerek taç giyen Henry Tudor’ın, yasal kral olduğu savını, İngiltere tarihini kısmen değiştirip, kısmen de kendi amaçlarına uygun bir biçimde yorumlayıp desteklemektedirler. Amaçları Güller Savaşı denilen ve ülkeyi yerle bir eden, kardeşi kardeşe kırdıran o korkunç içsavaşı bir daha alevlendirmek üzere tarihin derinliklerine gömmektir. Ancak, Richard idamı kesinkes hakeden birkral olarak gösterilmemektedir, zaten dönemin din öğretisi gözünde bulundurulduğunda böyle yapılmasının mümkün olamayacağı açıkça görülmektedir, zaten dönemin din öğretisi gözönünde bulundurulduğunda böyle yapılmasının mümkün olamayacağı açıkça görülmektedir. Shakespeare’in vurgulamak istediği, kötü yönetimin ülkede sorunlara, sorunların ise kralın devrilmesine yol açtığı ve sonuçta halkın bundan zararlı çıktığıdır. Yani, ülkede sorunları yaratan kraldır ve bu yüzden tahttan indirilip idam edilmiştir, ancak krala karşı zor kullanılması hiçbir koşulda haklı gösterilemez.
Shakespeare bu iki farklı noktayı birleştirirken pek zorlanmaz; çünkü Elizabeth döneminde kral II. Richard konusunda iki egemen görüş vardır: Birincisi, Richard’ın yasaları hiçe sayarak ülkede bir dizi haksızlık yapan ama ufacık bir direnme ile karşılaşınca tahtından feragat eden zayıf bir kral olduğudur ki bu feodal yapının olduğu gibi kalmasını isteyen baronların savunduğu görüştür; öbürü de, soyluların kalmasını isteyen baronların savunduğu görüş kralı ülkenin mutlak hakimi kabul eder ve baronlardan krala karşı kesin bir teslimiyet içinde olmalarını bekler.
II. Richard’a ilişkin bu iki çelişik görüşün yansıtıldığı diğer iki kaynak da The Mirror for Magistrates ile Thomas of Woodstock adlı oyundur. On altıncı yüzyılda yazılmış ve günümüze kadar gelebilen yapıtlar arasında, yöneticilere nasıl davranılması gerektiğini öğretmeyi hedefleyen, onlara hiçbir zaman gurura kapılmamalarını öğütleyen, editörlüğünü William Baldwin’in yaptığı ve George Ferrers ile John Skelton’ın da katkıda bulunduğu The Mirror of Magistrates[8] başlıklı yapıtta, kral II. Richard’ın amcası Gloucester Dükünün ruhu, öldürülmesiyle sonuçlanan gözden düşüşünü gururlu kişiliğine bağlar. Shakespeare’in The Mirror for Magistrates’i iyi bildiği kesindir. Ancak açıkça görülmektedir ki, Shakespeare kendi oyununda Gloucester Dükünü cinayete kurban gitmiş bir zavallı gibi göstermekte, The Mirror for Magistrates’teki yoruma pek katılmamaktadır.
Yukarıda sözü edilenin tersine, Gloucester Düküne sempati ile kral II. Richard’a da olumsuz bir biçimde yaklaşan birkaç on altıncı yüzyıl yapıtı vardır. Bunlardan en önemlisi, yazarı ve tarihi belli olmayan ancak kesin olarak II. Richard’dan önce yazılmış olduğunu bildiğimiz Thomas of Woodstock oyunudur ve II. Richard ile arasındaki benzerlikler Shakespeare’in II. Richard’ı yazarken bu oyundan büyük ölçüde yararlandığını düşündürmektedir. Örneğin, Woodstock’taki metinsel tutarsızlıkların hepsi II. Richard’da da bulunmaktadır. Her iki oyun da Bagot, ikinci perde üçüncü sahnede İrlanda’ya gider; üçüncü perde ikinci sahnede Bristol’da idam edilir; dördüncü perde birinci sahnede yine karşımıza çıkar. Kralın dostları hakkındaki yakınmaların dozu ve niteliği her iki oyunda da birbirlerine oldukça benzemektedir.[9]
Aslında gerçek Gloucester Dükü, Woodstock oyunundaki iyi kalpli, yumuşak kişiden çok farlıdır. O, acımasız, ihtiraslı, kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen, sürekli kral aleyhine çalışan bir insandır.[10] Bu nedenle, Shakespeare’in Gloucester’i iyi bir insan olarak çizmesinin, II. Richard’ın olumsuz yönlerini göstermek ve böylelikle de tahttan indirilmesinin gerekli olduğunu vurgulamak kaygısından ileri geldiği söylenebilir. II. Richard sevilen bir soylunun acımasızca öldürülmesi sonucu baş gösteren anlaşmazlıklarla başlarken, başarısız bir yöneticinin ülkesine verdiği zararın boyutlarını da ayrıntılı bir biçimde göstermeyi hedefleyen bir oyundur. Oyun başladığında, ülkenin tek hakimi kral II. Richard, amcası Gloucester Dükünün Mowbray tarafından öldürüldüğünü ileri süren Bolingbroke ile Mowbray arasındaki anlaşmazlığı çözüme kavuşturmaya çalışmaktadır. Richard, bir kral olarak düklerden anlaşmazlığa bir son vermelerini ister ama ne Bolingbroke ne de Mowbray onun bu isteğine boyun eğer. Richard’ın suylular üzerinde hiçbir etkisi olmadığı daha oyunun başında ortaya çıkmaktadır. Dahası, soyluların kralın adaletini kabul etmeyip sorunu düello ile çözmek istemeleri Richard’ın yargı gücünü yitirdiğini göstermektedir.
Oyunun ikinci sahnesinde Gloucester Düşesi ile Gaunt arasındaki konuşmada Gloucester Dükünün öldürülmesinde Richard’ın parmağının bulunduğu ima edilmektedir. Kralın üçüncü sahnede Bolingbroke ve Mowbray’i sürgüne göndermesi de ayrı bir haksızlıktır çünkü her iki dük de davasında haklı olan kişinin yapılacak düelloyu Tanrının yardımı ile kazanacağına ve böylelikle haklı ve haksızın belirleneceğine inanmaktadırlar. Ancak bu umutları suya düşer, çünkü kullarının düello yolu ile adaleti sağlama isteklerini kabullenen Richard daha sonra bu izni geri alarak ülkenin tüm yetkilerini elinde tutan mutlak hakimi olduğunu gösterir. Oyunun açılış sahnelerinde ülkenin tek hakiminin aldığı keyfi kararlara soyluların tepkileri incelenir; bu noktadan yola çıkılarak Tanrının yeryüzündeki temsilcisinin nasıl olması gerektiği araştırılır ve hatalı davranan krallara karşı halkın ayaklanacağı mesajı verilmeye çalışılır.
Kral II. Richard’ı çok keskin bir dille eleştiren Woodstock’tan oldukça yararlanan Shakespeare’in de temelde II. Richard’a karşı bir tutum içinde olduğu görülmektedir. Bir yüzyıla yakın bir süre İngiltere’nin içsavaşla çalkalanmasına neden olan bu krala Shakespeare’in karşı olması garipsenmemelidir, çünkü onun amacı savaşların kötülüğünü vurgulamak ve aynı zamanda bu savaşlara son veren Tudor hanedanını yüceltmektir. II. Richard oyununda soylular tarafından krala ülke yönetiminde başarısız kaldığı, güçlü ve bilge bir kişilik sergileyemediği, halkına değer veren iyi bir önder olamadığı, ülkesini sevmeyen, tam tersine kişisel çıkar peşindeki insanları kendisine danışman olarak seçtiği yolunda suçlamalar yöneltilmektedir. Soyluların bu suçlamaları kral ile aralarında egemenlik çatışması olduğunu açıkça göstermektedir. Ortaçağın feodal toplum yapısının bozulmanda sürdürülmesini amaçlayan soylular bu yolla kral üzerindeki egemenliklerini kanıtlayacaklardır. Buna karşın Richard artık güçlenmeye başlayan merkezi otoriteyi simgelemektedir. Bu iki güç arasındaki çatışmanın ilk raundunu düello eden soyluları sürgüne göndermekle Richard kazanır ve ülkenin mutlak hakimi olduğunu herkese kabul ettirir. Ancak, kralın ülkeyi yönetim biçimine değinmekle, Shakespeare, zaten kuramsal olarak uzun bir süredir zihinleri meşgul eden, iyi bir yöneticinin olması gerektiği tartışmasını tiyatro sahnesine aktarmaktadır. Böylece, oyun öğretici bir kimliğe bürünmekte, dönemin ve gelecek kuşakların yöneticilerinin ders almaları gereken bir ibret tablosu oluşturmaktadır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver