Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Mart 2006, 05:44   #5
Çevrimdışı
hitman
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)



Selim İleri
Gelinlik Kız

Çocukken gidilen evler iki türlüydü: Annemin seçtiği dostluklar ve gitmek zorunda kaldığı yerler. Annemin gönlünce kurduğu dostlukları severdim ben. Çoğu dünyadan elini, eteğini çekmiş kimselerdi. Öyle yerlere gideceğimizde annemin ince kıvrımlarla biçimlenmiş dudakları sevinçle çözülüyor; ruj, dudaklarda hafifçe gezinip kızıla dönüştürüyor kırmızısını. Kapıdan kedi adımlarıyla çıkıyoruz. Annem, dikkatle sokak kapısını kilitlemiyor. Sonra sokak yazsa daha bir iç açıcı serinlikte, sonbaharı yaşıyorsak iyicene iliklerimizi ısıtan ılık güneşlerle dolardı.

Yollarda dönüp dönüp gerime bakıyorum. Şifa'nın denize çıkan burnunda sakızağaçları vardı. Artık deniz banyolarından vazgeçilmiş günlerde, gençler onların altlarına otururlardı. Yoğurtçu tarafından sandallar çıkıyor; Kurbağalıdere'nin ağzına gelince ya Kalamış kıyılarına uzanırlar ya da Şifa'dan Moda'ya kadar gezinirlerdi. Öğlen güneşinin omuzlara eğilişi, okşayışı.

Annemin yeniden gençkız gibi yollardan geçtiği sıralarda, yağmurlardan bile gönenirdim. Bu yağmurlar ergenlik yıllarımın ve şimdinin yağmurlarına yabancıdır. Rüzgâr üşütmezdi; soğuk rüzgârlar yağmurluğumun yakasını, eteklerini açıp uçurtmazdı. Yağmurda yürüyüşlerimiz annemle. Tramvayların, otobüslerin, vapurların, ender bindiğimiz otomobillerin pencerelerine iri damlalar vururdu. Damlanın bütünleşerek cama çarpışı; dağılarak kendince su yolları açıyor. Binlerce resim çizerdim kafamda. Annemi görürdüm, kuşlar uyduruyorum, ayyıldızlı Türk bayrakları... Yağmurun çiçekdürbününden binlerce şekil geçerdi arka arkaya. Bulutlarla da hep bu oyunu oynardık. İncilâ Abla'yla. İncilâ Abla, annemin isteyerek, özleyerek gittiği evin kızıydı.

Annemin onları nereden tanıdığını çıkaramıyorum. Belki uzaktan bir yakınlık, hısımlık vardı aramızda. Bizim geldiğimizi görünce delicesine sevinirlerdi. İffet Hanım beni kucaklar, saçlarımı defalarca öpüp koklardı. Taşlıktan girilince karşımıza düşen odaya koşardım. Burada İffet Hanım'ın annesi yaşıyor. İffet Hanım'ın annesi, ben hatırladığımda çok yaşlı bir kadındı. Vücudunun yorgunluğuna karşın, aklı dinçti. İhtiyarlığından yerinden kalkmıyor, sabahtan akşama kadar bir köşe koltuğunda dua ediyordu. Mor kadife üzerine sırma işlemeli kesesinden elyazması Kur'an'ını çıkarır, hiç sıkılmadan ezbere bildiği ayetleri tekrar tekrar okurdu. Onun elini öperdim. Bu el, her vakit tuhaf, baygın bir menekşe kolonyası kokardı. Kolonyası Nuhbe Hanım'ın başucunda dururdu. Yuvarlak, tombul şişenin kapağı sincap rengiydi.

Nuhbe Hanım kına yakardı saçlarına. Önü işlemeli beyaz tülbentlerle örterdi saçlarını. İncecikti saçını örttüğü tülbentler. Yatağının ayak ucuna konmuş bohçasında kalın tülbentler vardı, lavanta torbacıklarıyla sarmaş dolaş. Nuhbe Hanım azıcık kıpırdanıp hareket ettiğinde terliyordu ve kızı sırtına kalınca tülbentlerden koyardı. Elbiselerinin yakalarına rokoko yapraklar işlenmiş; ikide bir ellerini bu yapraklara değdiriyor Nuhbe Hanım. Benle büyük insanmışım gibi konuşuyor. İffet Hanım'a, "Çocuğa bir bardak tükenmez versenize canım," diyor. İffet Hanım hâlâ tükenmez kurardı kış aylarında. Benim için taze meyveler, balbademler, içfıstıkları getirir; sessizce bir yana bırakırdı. Gerçekte onurun saklatdığı bir yoksulluk, odalardan taşlığa, taşlıktan mutfağa belli belirsiz sinmişti.

İncilâ Abla'ların evi. Bahariye'nin arka sokaklarındaydı. Buradaki üç kârgir konakları, zenginlik çağlarını kapadıklarından kiraya verilmişti. Ev sahipleri, herhalde pek önceden karşı yakaya taşınmışlardı. Bazı günlerde, havanın açık ve aydınlık olduğu günlerde at arabasıyle gelirdik İncilâ Abla'lara. Öteden sokağa sapar sapmaz dantelalı mendil kenarlarını hatırlatan çatı çıkmaları görünürdü. Tahta oymalar çok güzeldi. Nicedir konağın yüzü yağlıboya görmediğinden kararıp çirkinleşmişti. Damında hep sazlar bitmişti. Kırık döküktü pencerelerin kepenkleri. Bahçeden girince, konakta kimselerin yaşamadığını düşünüyordu insan. Dutağaçlarıyle akasyalar bakımsızlıktan yabanıllaşmışlardı ..

İncilâ Abla'lar, hemen bahçeye açılan en alt katta oturuyorlardı. Ama pencereleri kapalı durduğundan mevsimlerin rengi, ışığı, kokuları konağın kilerinden bozma eve giremezlerdi. Evin içi suskunluk ve sıcak; İncilâ Abla'nın yeşil marul yapraklarıyle beslediği kanaryasının ötüşleriyle dağılırdı. Taşlıkta duvarlar ak badanaydı. Nuhbe Hanım'ın odasında gülkurusu. Kireç badananın üzerine yapışmış fırça kıllarını ayıklamaya bayılırdım.

Nuhbe Hanım'ın eşyası yıllardır yenilenmemişti. Evin kökeni gibiydi eşya. Duvara dayalı, parlaklığını yitirmiş pirinç topuzlarla bezeli yüksek, demirden karyolası; sağlı sollu, yastıklarla tıka basa doldurulmuş koltuk; üzerinde iki büyük gaz lambasının durduğu aynalı konsol... Şimdi sadece bunları anımsayabiliyorum. Sonraları Nuhbe Hanım'ın yanından ayırmadığı İncilâ Abla'nın mevlut şekerlerini bir de.
İffet Hanım'a, kolay kolay, Nuhbe Hanım'ın kızıdır denemezdi. Ufak tefekti, içi tez kadındı. Çok çökmüştü, yaşını kestiremezdim bu yüzden. Annesine sigara saran elleri, tütünden olacak, sapsarıydı. Modası geçmiş uzun elbiseler giyerdi. Giysileri değişir, göğsüne taktığı elmas iğne değişmezdi: Ne dalı olduğu anlaşılmayan bir altın çubuğa oturtulmuş taşlar. Taşların tümüne su kaçmıştı, kara karaydı. Saçları topuzdu İffet Hanım'ın. Başındaki kemik tokaları, firketeleri ne zaman saymaya kalksam, sonunu getiremezdim.

Dışarda yaşanan kalabalıklardan, eğlencelerden, sevinçlerden, hatta üzüntülerden ve kederlerden bu eve sızabilen bir tek bizlerdik: Annemle ben.

İncilâ Abla, geçmiş zamanlardan kalma bir perikızı gibiydi. Kızıl saçlarını omuzlarına döker, ağır ağır tarardı. Papatya sularıyle yıkanıyordu kızıl saçları. Papatya kaynıyor ocakta. İkimiz ufalıyoruz papatyaları. İncilâ Abla'yla karanfil kurusu kaynatıp esans yapıyoruz. Onunla birlikte olmaktan mutluluk duyardım. İlişirdim kucağına. Defterime kenarsüsü yapardı Faber kalemlerimle. Çukulata yaldızlarını biriktiriyor, kırışıkları ince parmaklarıyle düzeltiyor; ben gelince bana verecek. Kimi vakitler annesi gibi saçlarını topluyor, ama onun topuzu sıkı değil. Aralardan kaçan yumuşak bukleler ensesine düşerdi.

Başka gelen giden yok muydu oraya? Sanki üst katlarda kimse oturmuyordu ve biz, kimsenin yaşamadığı bir konağa tanıktık. Öbür kiracılarla merdiven başında, bahçede, dut ağaçlarının gölgeliğinde, hiçbir yerde hiçbir yerde karşılaşmadık. Nuhbe Hanım'ın sözünü ettiği insanlar geçmiş, göçmüşlerdi. Solgun yüzleri, sarkık yanaklarıyle çektikleri fotoğrafları gösterirdi bana eski tanıdıklarının. Anılarıyle yetiniyordu. İffet Hanım'sa böyle şeyleri düşünmeye, anmaya fırsat bulamazdı sanırım. Evi evirip çeviren, kotarandı İffet Hanım. İncilâ'yla birlikte bütün günler çalışırlardı. Kasnağa geçmiş işler biter bitmez, İffet Hanım satmaya götürürdü. İncilâ'nın babasından kalan azıcık emekli aylığına, dul ve yetim maaşına İffet Hanım'ın zorlukla sattığı işlemelerin, göz nurunun, el emeğinin pek ucuza gider karşılığını eklerlerdi. Üçü bir başlarına erkeksiz yaşıyorlardı. Belki de dış dünyayla ilgisiz yaşamları bundandı. İffet Hanım'ın elinde en canlı iplikler hüzne bulanır; en göz kamaştırıcı çiçekler acı çökertirdi. Oysa İncilâ Abla'nın suzenîleri, sarmaları, hesapişleri huzur verirdi içimize.

Annem, onlara gittiğimizde daima hediyeler götürürdü. Sırayla Nuhbe Hanım'a, İffet Teyzeye ve İncilâ Abla'ya. Ama bu hediyeler, annemin gitmek zorunda kaldığı yerlere götürdüğü buket çiçeklere, lüks fondanlara benzemezdi. Paketleri gizlice taşlıktaki ayakları sallantılı yemek masasına bırakırdı. İffet Hanım hemen farkeder, "Kızım ne diye zahmet ediyorsun," derdi. Sesindeki titreyiş, bende onlardan, o taşlıktan ve odalardan kaçmak ihtiyacını uyandırırdı.

Taşlıkta ayakkabılarımızı çıkartırdık. Naftalin kokulu terlikler getirirdi İncilâ Abla. Terlikler ayaklarıma biraz büyük geliyor. Çay vakti kızarmış küçük ekmeklere sürülü reçel ve tereyağıyla kahvaltı ediyoruz. Birden iştahım kapanırdı. İncilâ Abla'nın gözlerini aradım. Bakışlarımız birleştiğinde dinerdi midemin sinsi bulantısı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet bizimmekan