18-19 yaşında falandım. Memlekete gitmiştik. Gençlik işte, bir gün geç saate kalmıştım. Gece 12 falan olmuştu. Evimize ulaşabilmek için 20 dakikalık bir toprak yolu çıkmam, bitmedi dereden karşıya geçmem ve patika yoldan 5 dakika falan tırmanmam gerekiyor. İşin garip kısmı o gün köyde elektrik kesilmiş. Ay ışığı da yok. Zifir karanlık bir yolu, derenin sesi eşliğinde kulağımla görmek zorunda kalarak çıktım. Dereden karşıya geçebilmek için kö
prüyü bulmam kolay olmamıştı. Geriye kalan patika yolu ise ellerimle yoklaya yoklaya tırmanmıştım. Memleketimiz de havası suyu gereği böceği ve yılanı bol olan bir memleket. Çocukluğumuzdan beri anlatılan cin hikayeleri de ayrı bir heyecan sebebi. Ben belki eve varmak için bir saatlik bir mücadele vermiştim. O günü unutamam. O gün korkmadıysam, bir daha hiç korkmam. Düşünüyorum, o yaptığımı köyde el feneri olmadan kimse yapmamıştır galiba.