Çevrimiçi

Sadece sekiz aydır içtiğim bu sigarayı bırakmanın eşiğindeyken...

Yediğimiz içtiğimiz gıdalarda mutlaka yaratılışı bozan bir şeyler var. Ne yapıp ne edip bütün alet edevatla kendi kendine yetebilen bir ev sistemi kurmalı. Ata tohumluk ürünlerden elde edilmiş glutensiz unlarla kendi ekmeğini yapmalı. Bahçeli evi olan en azından tavuk besleyip yumurtayı kendi üretmeli. İmkanı daha iyi olan mutlaka bir inek beslemeli. Yoksa sütü besicilerden almalı. Fakat ineklerin beslenme şartlarına ve yemlerine vakıf olmalı. Kulağa zor geliyor olabilir ama değil. Sadece basit, ucuz ve kolay bir hayata alıştığımız için "amaaaan kim yapacak bunları, onu nerden bulcan, şunu nerden bulcan" gibi tembelliğe düşüyoruz. Fakat bizi zehirleyen market ürünlerinden ötürü karakterimiz, huyumuz, suyumuz değişiyor. Bir diş macunu içindeki florür bile epifiz bezini köreltiyor ve milyonlarca insanın aptallaşmasına sebep oluyor. Laktozu alınmış ürünlerin erkeklik hormonunu köreltmesi, erkeklerin iyice korkaklaşmasına ve yumuşamasına sebep oluyor.

Beyni aptallaştıran, vücudun gücünü eriten, ruhun enerjisini çeken bir gıda politikası dönemindeyiz. Oyunlardaki zombileri hatırlayın. Birebir aynısı değil mi sizce de? Beyin yok, kuvvet yok, görsellik yok, sağlık yok. Onlardan zerre farkımız yok. Bir kere bu gıda işi sperm kalitesine kadar etkiliyor. Kalitesiz tohum, kalitesiz cocuk demek. Alkol, uyuşturucu, sigara ve ekrana bakmak gibi tüm kötülüklerden uzak durmalı. Aile hayatını önemse, sağlıklı beslen, spor yap, oku, sosyalleş, bir hobi edin, hayvanlarla iletişimde ol, yüksek sesli ortamlardan uzak dur ve alçak sesle konuş, duzenli bir ibadet hayatı oturt, çalış ve para kazan, insanlara yardım et, dik dur, dik oyna bu hayatta.