Cevap: Yeri Olan Kitap Cümleleri
bütün öğle vakitleri gelir geçer
lokmalardan ötürü kanlı kanlı
sular mavi gök mavi ve her şeyden önce
sıcakta bir adam su içer
bütün öğle vakitlerinde bir adam
ödenmesi de dayanması da gamlı
bir ufak su kovası bir balta
-bütün öğle vakitleri gelir geçer-
hatıran bir güldür bana
hatıran bir güldür bana
çünkü seni sorarım katlandığım her şeyden
bazan uzak yerlere giderim ben, uzak
kış gelir yerlere kül dökerim
sevinirim kolay çaresizlikten
(cemal'e ağıt)
böyle miydi bir akşam saatinin
söğüt'te ahşap odalarda
kırgın çocuk odalarında
bir tutsaklık manzumesine varması.
kalın çalar saatler, kaşık tutmalar adına
babaların ve anaların hastalığı adına
-deniz bir özdeyiştir, az kullanılır-
kim bilir böyle midir bir akşam saatinin
bir piyanoyla sevişmesi, biliriz
uçar gider bir eski deniz, bir deniz akşamı
bir hüznün provası yapılır bir yeni ilişkide
deniz karşısında denizsizlik, susulur
belki sadece bir düğmenin
düdüklerin, ışıkların, işaretlerin
yerinde olmayışındandır? birden sonbahar
ayırdığım elmalar eşit gökyüzüne
sıkıntıya, suya ve insan yüzüne
inandığım bir akşam şaşkınlığıdır
-hatırlarım atkılar ve caddeler ortasında
yalnızlıktan kavrulmuş benizleri-
(edip'e ağıt)
antep'in üzümleri ve anadolu hüzünleri
soldurur bütün öbür hüzünleri
bir gece kulübünde, çok ufak bir yerde
nerdeyse bir kıyı ölçüsünde
bir kadın yüzüne ve denize bakaraktan
buluruz yalnızlığımızı bir gün
bir caddenin kalabalıklığını
bir geçmişin bulanıklığını
öfkeyle karşılarız, keyifle taşırız
ben sorarım bir gün, nasıldır bir müslümanın gömülmesi
toprak kazılıp yani dünya çözülüp
ölüme ancak bir yağmur kadar üzülüp, gömülmesi
ki her müslüman öldüğünde yağmur yağar
(naci’ye ağıt)
ben alır başımı giderim bir gün
ege adalarına şarap içmeye
oturup güngörmüş pazarlarla teslis konuşmaya
ve bir rüzgar koklamaya üçyüz yıl gelecekten
çocuklarımız ve kadınlarımız
ve bütün karmaşıklığımız, düzelse
ben hala sorar dururum bir karpuz sergisinde,
öğrenci yurtlarında nasıl hazırlanıldığını
acele yemekler ve yataklar karşısında
üzümcülerin ve balıkçıların sürümcemesi karşısında
kabaran bir hüzündür gitgide aşk olur
kalkıp tokatlarız bir yanlışlığı
tutar bizi kan gibi tutar eksikliğimiz
önce öyle sandırılırız, sonra inanırız
en kaba dağlarda incelik bulduğumuz
yarım yamalak bir insan, bir sayı olduğumuz
ve yaşlı bir kurdun öldüğü vakit
şişer, ağar yüzeye morarmaz cesedimiz
sarar ince bir sızı kalplerimizi
çünkü dağlarda bahar tazelenirken
taze yeşiller hazırlanırken
ben sorarım bir gün, boğuk kışlalarda
nasıl hazırlanıldığını sahipsiz sılalalara
-kirli ve perdesiz camlar karşısında
bakır sinilerle camiler karşısında-
baharı yani çiçekleri yani en olağan mutluluğu
bilmenin tam karşısında
üç renkli kedilerin dişiliğini
bakkal, memur pijamalı babalarla birleşen
saç örgülerini küçük kızların
kaçamak buluşmalarını ara sokakların
ve bilinçsiz katlanmasını koskoca bir gövdenin
suya ateşe, açlığa ve kana, sorarım
ölmeyi, ölürken kaç yaşında olmayı
hatıran bir güldür bana
ellerin bir yakınlıktır
geçmişi ular gecelerime
hatıran bir güldür bana
büyük caddeleri sevdiren bana
büyük özürleri bulduran bana
sağlam kılan soyumuzu
ben artık herkesi tanırım
çünkü kış geldi
çünkü kış sonsuzdur, öğretir.
benim şu ellerim bir şaşkınlıktır
kadını ve kızı ve suyu tanımaz, dayanır
(tomris’e ağıt)
bayram bir yanlış tanımlamadır
sadece gökyüzü gibi.
bir lodos sürdürürken her yerde akşamını
bir ayı resmini anlatırken birisi köşebaşlarında
balıkların gecesini yani çocukların gecesini
bir kuytuya bir pul gibi yapıştırılan
gelen gider mi, ölen ölür mü
bir şey eksilmez mi? ben sorarım
ben sonsuz karlardayım, iyi dururum
beni bir yalnışlık bağlar rıhtıma
birisi olmasa ben ne olurum
(kendime ağıt)
ölümüm bir kandil olacak
akşamlar, akşamlar, akşamlar olacak
sevmenin en güzel yaşlılığı ölümün
yaşaman gibi sakin, sessiz, kendiliğinden.
umman öyle ister, kavga öyle ister
biz varız diye her şey bir şey ister
seviyorsak bir gün bütün balıkları
tutulmuş balıkları, tutulmamış balıkları
-bir ince sızı damıtır gibi denizden
kayıklardan, kayalardan ve denizden -
biz ki bir sahipsiz hatırayız
topraktan, iç savaştan ve bendenizden...
Turgut Uyar-Ağıtlar Toplamı
__________________ Eski bir kadınım ben,
Siyah-Beyaz fotoğrafları,
45'lik plakları özlüyorum...
Yine bir gül nihal alıyor gönlümü
eteklerim uçuşarak vals yapıyorum..
Beyoğlu'nda gezerken Pera'yı düşlüyorum
Yelpaze ile serinlemek,
Naif birkaç sözcükle ısınmak istiyorum.
Yüzüne bakmaya utandığım,
elimi tutmaya kıyamayan,
Aşklar hayal ediyorum...
Eski bir kadınım ben,
İnce bir dantel gibi işlemeden hayatı,
Ölmek istemiyorum... |