Atatürk’ün Dilinden Osmanlı Padişahları
Atatürk, Soysuz ve Alçak Padişahı Anlatıyor
"Osmanoğulları'nın otuz altıncı ve sonuncu padişahı Vahdettin'in saltanatı döneminde millet en derin esaret çukurunun önüne getiriliyor. Binlerce yıldan beri bağımsızlık kavramının seçkin örneği olan Türk milleti, bir tekme ile bu çukurun içine yuvarlanmak isteniyor. Fakat bu tekmeyi vurdurmak için bilinçsiz bir hain gerekliydi. Nasıl ki yasal olarak ölüm cezasına çarptırılanların bile ipini çekmek için duygularından arınmış bir yaratık aranır. Ölüm kararını verenlerin böyle aşağılık bir araca ihtiyaçları vardır. O kim olabilirdi? Ne yazık ki bu milletin hükümdar, sultan, padişah, halife diye başında bulundurduğu Vahdettin... O, bu davranışıyla kendini öldürdü."
Saltanat ve hilafet makamında oturan vahdettin, soysuzlaşmış, alçak şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği, alçakça tedbirler araştırmakta. Vahdettin gibi hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar adi bir yaratığın, bir dakika bile olsa, bir milletin başında olduğunu düşünmek ne hazindir! şükre değer bir durumdur ki, bu alçak, mirasına konduğu saltanat makamından millet tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonuna kadar getirmiş oluyor.
Aciz, adi, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak, böyle bir yaratığın bütün müslümanların halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir. Kaynakça: Nutuk
__________________ Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
#SOMA |