Yer yok mu yüreklerimizde - İlyas Kaplan
Yer yok mu yüreklerimizde
her sabah
binlerce çocuğun yetim kaldığı yeryüzüne
açıyoruz gözlerimizi
yakıp yıkılan şehirlerin harabe görüntülerine
kül olup kavrulan insanların sayısına alışa alışa
başımızı yastıklara koyuyoruz
uyuyoruz
talihsiz seslerin ninnisiyle
uyuyoruz
uyanık olmanın ağrısını göze almaktan korkarak
oysa bir yerlerde
bir yerlerde tüm insanlığı uyandıracak
bir cümle olmalı
o cümleyi duyana kadar
uyumamalıyız oysa
her şey normal sanıyoruz
bize giydirilen deli gömleğine razı gibi
oysa yırtılmalı artık o gömlek
kesip atmalıyız rüyanın akışını
o cümlenin gürültüsü gelene kadar
hem ağır bedel isteniyor bizden
hem acil , hem zaruri
sancısız bir sözün yüreğine göç edelim isteniyor
oysa devrimci sözler söyleme vaktidir şimdi
gizli acıları seslendirecek söz dağarcığı lazım bize
sözün kalbinden
kelimelerin sancılarını hissedecek dudaklar lazım
nefeslerimizden sıtmalı heceler dökülmeli
heyecan içinde kıvranan cümleler
ateşli, can alıcı, aceleci olmalı
bir ömür boyu can pahasına taşıdığımız
nefesler olmalı
yok mu
yoksa
bekliyoruz loş gölgelerde
sığınıp vaktin göğsüne
gölge gibi çoğalmayı bekliyoruz
yürüme inceliği düşmüyor aklımıza
keskin bir bıçak gibi
kanadıkça kana bulanıyoruz
yaralarımız daha çok acıyor
ağrısı dayanılmaz
apaçık yaralarımız kanıyor
kendi ellerimizle yok ediyoruz
son ümidi
biricik ışığı
tek gerçeği
şuurumuz
giderek yağmalanıyor
bigane kalıyoruz dayanılmaz acılara
soğuk yüzlere baka baka
olağanlaştırıyoruz can kayıplarını
ümit yıkımlarını
yeter diye haykıran
kesip atan öfkelere yer yok mu yüreklerimizde
nasıl da unutmuşuz hakikati haykırmayı
bir nebzede olsa
yok mu
yer yok mu yüreklerimizde
nasılda susamışız oysa
şimdi
kendimizi mahcup etme vakti
yüreğimizi mahzun etme vakti
ruhumuzu giyindirme vakti
yarınlara ümit olacak bayramlık elbiseleri
canla başla gerçekleştirme vakti hayallerimizi
böylece
utandıracağız aynalarda ki suretlerimizi
birazcık
gökyüzünde ki uçurtmalarımız vuruluyor
bir yandan hayat devam ediyor
içinde bulunduğumuz dünya dönüyor
yaşamadan bilemiyoruz
hangi yağmurda ıslanacağımızı
üstümüze damla yağmur düşmeden
hazin hazin sesler duyulmadan
göklerde
şimdi
şehirlerde bir yabancı gibi sıkılıyoruz
kökü toprakta kalmış
kesilmiş bir ağaç gibi ıstıraplar yaşıyoruz
öncesini
sonrasını
hüznü zevk edinenler gibi
bir şarkı tutturacak kadar gücümüz yok
memleket özleminden yaşadığımız sevdalardan
yürek yaraları da dahil
hepsi bir kitap gibi
çatıları örtülü evlerde yapayalnızız
ahşap çıkmalı geniş saçaklı konaklarda
beyzadeler gibi oturuyoruz
yüreğimize düşürülen korkularla kuyumuzu kazıyorlar
yüreğimizin merkezinde
her ateş cehennem gibi
eriyip
bitiyoruz
yürünen yollar dikenli diye vazgeçilir mi
yürümekten
dikenler içinde diye
gülden vazgeçilir mi hiç
oysa
koklamalıyız hayatı nefes nefes
en az bir gül kadar
en az yaşamak kadar
__________________ Edeptir AŞK Sevdirenin Hürmetine... Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
|