Sonsuza Dek Sophie
gözleriniz madam
gözlerinize bakıyorum da
sanki bir yangın yeri
yüzünüz talan edilmiş bir
imparatorluktan kalma gibi,
bir şair oturmuş o iki kaşın arasına,
tüten dumana ve akan kana bakmaksızın
aldırmaksızın…
patlayan bombalara şiir söylüyor gibi
aslında aşktır en çetin meydan muharebesi
siz koşuştururken lise bahçelerinde
dilinizde goethe’den yarım yamalak ezberlenmiş iki dize
deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda,
bir şairdim ben
kalbimi büyüten dumanlı odalarda
benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam.
yalan yok! yalan asla olmayacak
çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur
bir gün sizi de ıslatacak
bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbinizin içine
orada bir şarklıyı göreceksiniz
biz şarklılar, yani aşıklar
ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar
hep yenildik!
farklı malubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz
diyorum ki… vaktiniz varsa bu akşam
bizim yüzümüz kızarır
biz uzaktan sevmelerde birinciyiz
genç kızlara başlarımızı çevirip bir bakamayız
bir bakarsak usulca elimizden kayar
ve parçalanır kristal gençliğimiz
biz kristal gençleriz madam
kolayca tuz buz oluruz
-eve gitsem daha iyi
iyide benim o darmadağın halimi bırakıp nereye,
her gece saatlerce alıştırma yapıp da
bir tek sevda sözcüğü fısıldayamamanın sıkıntısı
aşksızlıktan solan bu cismi terk edip nereye gidiyorsun ?
merdivenlerden peşinizden koşup da
isminizi haykırmayı size bakarken derinde
bir acıyla kıvrandığımı fark etmeden nereye he…
bir gün yağmur yağsa
sırılsıklam o yağmurda ıslanacak
ve elinde tutuğu karanfille
gözyaşları,saçlarından sızan yağmurla karışacak
onun kapısının önünde duracaktı
onun kapısının önünde duracak
ve asla zile basmayacaktı
o kapının önünde saatlerce ağlayacaktı o sırada fonda
‘’in your green eyes‘’çalacaktı
sonsuzadek sophie... |