Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| HELAL KAZANÇ (AZ İLE YETİNMEK)
Az ile Yetinmek
Şayet insanlar, bunların azına kanaat edip de, karşılıksız iyilik etmeye yönelseler, ve bu imkânları âhiretleri için harcasalar, onlar için daha hayırlı olur. Bu meselede asıl olan Ebû Zerr’in (ra) hadisidir. O, hac günlerinde Kabe’nin örtüsüne sarılmış, yüksek sesle şöyle bağırıyordu: “Dikkat edin. Beni bilen muhakkak biliyor.
Beni bilmeyen de bilsin ki, ben Rasûlullah’ın (sas) arkadaşı Ebû Zer Cündüb b. Cünâde’yim. Sizden biriniz yolculuğa çıkmak istediği zaman, bu yolculuğu için âhiret seferine hazırlamadığı şeyleri hazırlar. Siz bunların kendisine lüzumlu olduğunda eminsiniz.
Dikkat edin, kim bu dünyada sefere çıkmak istese de, sonra görüş değiştirse, onun geri dönmesi mümkündür. Borç para aradığında bulur. Karşılıksız para istediğinde onu da verenler çıkar. Âhiret seferinde ise, bunların hiçbirisi yoktur.”
Yahya b. Muâz’a soruldu: Bize ne oluyor ki, ölümün geleceğini kesin olarak biliyoruz; fakat onu sevmiyoruz. Şöyle cevab verdi: “Siz dünyayı seviyorsunuz ve onu arkanıza atmayı kerih görüyorsunuz. Şayet sevdiğinizi öne geçirseniz, ona kavuşmak istersiniz.”
Bütün bunlardan anlıyoruz ki, faziletli olan, dünya nimetlerinden insan için zarurî olanla yetinmek, kazandığının bundan fazlasını ise, âhiret için göndermektir. Fakat bir kimse, helâl yoldan kazandıktan sonra, dünyada olan şeylerden istifade etmek istese, bunda bir beis yoktur.
Helâl şekilde kazandığı şeyleri kendisine, aile efradına harcayan ve ondan Allah’ın hakkını da edâ eden kimsenin günahkâr olduğuna dair söylenen sözler ise doğru değildir. Ancak yolların en güzeli, peygamberlerin (as) yoludur.
Onların kendileri için zarurî olan şeyle yetindiklerini yukarıda açıkladık. Hassaten bizim Peygamberimiz’e (sas) yerlerin hazinelerinin anahtarları arzedildiği zaman, şöyle diyerek reddettiler: “Bir gün aç, bir gün tok olan bir nebi ve kul olurum. Acıktığım zaman sabrederim. Doyduğum zaman ise şükrederim.”
Fakat bununla beraber Rasûlullah (sas) bazı vakitler temiz olan birtakım yiyeceklerden yiyorlardı. Hatta rivayet edildiğine göre, bir gün o, şöyle diyordu: “Keşke yağ ve bal ile karıştırılmış buğday ekmeği olsa da yeseydik.” Hz. Osman (ra) bunu hazırladı ve bir çanak içerisinde getirdi.
Bundan hiç yemediği de rivayet ediliyorsa da, en doğru olan görüşe göre, onun bir kısmını yediler ve kalanın fakirlere dağıtılmasını emrettiler. Rasûlullah’a (sas) semiz ve kızartılmış bir oğlak hediye edildi. Ashabı ile birlikte ondan yediler. Zehirlenmiş koyun getirildiğinde, on dan da aldılar. Kızarmış bir kuzu önlerine getirildiğinde, bazılarına dediler ki: “Ön budunu bana verin.”
Bütün bu rivayetler gösteriyor ki, bunda bir beis yoktur. Rasûlullah (sas) bunda bir beis olmadığını göstermek için bazı vakitler yiyorlar, diğer bütün vakitlerde ise, bunun daha faziletli olduğunu göstermek için daha azı ile yetiniyorlardı. Rivayet edildiğine göre, Hz. Aişe (ra) validemiz, vefatında Rasûlullah (sas) için şöyle ağlıyorlardı: “Ey ipek giymeyen ve arpa ekmeğinden karnı doymayan. “
Netice olarak, insana yetecek en az şeyle geçinmek azimettir. Bundan fazla olarak dünyevî lezzetlerden tadıp istifade etmek ise ruhsattır. Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar. “Şüphesiz Allahü teâlâ, azimetlerin alınmasını (onlarla amel edilmesini) sevdiği gibi, ruhsatların alınmasını da sever. “
yine Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar: “Ben kolaylık olan hanif dini üzere gönderildim. “ Bunlardan anlıyoruz ki, insan nimetlerden istifade etmede, ruhsat cihetini alsa, bundan dolayı kimse onu ayıplayamaz. Fakat insan nefsini kötüler, şehevî arzularını kırarsa, bu kendisi için daha faziletlidir. Hadiste rivayet edildiği gibi, o zaman hesaba çekilmeden Cennet’e girenlerin zümresine dahil olur.
Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar: “Allahü teâlâ ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesaba çekilmeden Cennet’e sokmayı vaad etti.” Denildi ki: “Onlar kimlerdir yâ Rasûlallah?” Buyurdular ki. “Onlar efsun yapmayanlar, uğursuzluk aramayanlar, vücutlarını (kızgın demirle) dağlamayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir.” Bir rivayette de, “Sonra bunlara benim için yetmiş bin daha ekledi.” buyuruluyor. Bir başka rivayette de “Sonra benim için birinci ve ikinci gruba yetmiş bin daha ekledi. “ buyuruluyor.
Bir başka maruf hadiste de Rasûlullah (sas) şöyle buyuruyorlar: “Kıyamet günü dört şeyden sorulmadıkça, ayakları Rablarının huzurundan ayrılmayacaktır. Ömrünü nerede harcadığından, gençliğini nerede tükettiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından “ Şayet mal, Allah’ın rızasını kazanmak için sarfedil-mişse, Allah katında hesabı, bedenin istek ve arzularına harcanandan daha kolay olur.
Bir kimsenin övülen şu hasletlere yapışması gerekir: Gizli ve açık kötülükleri işlemekten kaçınmak, farzları işlemeğe devam etmek ve bunları vaktinde yapmak. Haram, gayr-i meşru ve helâl olmayan yollarla mal elde etmekten sakınmak, ister müslüman, isterse müslümanların koruması altında yaşayan gayri müslim olsun, bir kimseye zulmetmekten kaçınmak. Bundan sonrasını Allahü teâlâ bizim için kolaylaştırdı. Kendimiz veya mü’minlerden hiçbirisi için meseleyi darlaştırmadı.
Muhammed b. Simâa (rh), İmam Muhammed’in (rh) şöyle dediğini rivayet etti: “Bu kitabda bulunanlar, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, İbn Abbas ve Rasûlullah’ın (sas) sahabelerinden diğerlerinin görüşleridir. Allah hepsinden razı olsun.
Aynı zamanda Ebû Hanife, Ebû Yusuf, İmam Züfer ve onlardan sonra gelen diğer fukahanın görüşleridir. Allah cümlesine rahmet etsin. Ve böylece biz hepsine de itibar eder, onlara uyarız. Doğruyu bilen ise sadece Allah’tır. Hamd, tek olan Allah’a mahsustur.
Efendimiz Hz. Muhammed’e (sas) onun âline ve ashabına da selâm olsun.
Allah bize kâfidir ve O ne güzel vekildir. |