Sadaka, Allah rızası için fakirlere, muhtaç kimselere, karşılıksız olarak verilen şey; yapılan yardım, her türlü iyilik; Allah yolunda yapılan harcamadır.(1)
Yapılan herhangi bir yardım veya iyiliğin sadaka sayılabilmesi için şu üç özelliğin birlikte bulunması gerekmektedir.
1. Allah rızası için yapılmalıdır,
2. Özellikle fakir ve ihtiyacı olan kişilere yapılmalıdır,
3. Karşılıksız olarak yapılmalıdır.
Bu üç şart birlikte gerçekleşmezse verilen şey sadaka olarak değer kazanmaz.
Sadaka, Allah’ın buyruklarına uymanın açık bir işareti ve fiili bir şahididir.
Yüce Rabbimiz; “Herhangi birinize ölüm gelip de “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar ertelesen de, sadaka verip iyilerden olsam! demeden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.”(2)
“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın…”(3) buyurarak inananlara sadaka vermeyi emretmekte,
Gerçek müminleri ise;
“Kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.”(4)
“Onlar bollukta, darlıkta Allah yolunda harcarlar.”(5)
diye tarif etmektedir.
Sadaka, Allah’ın rızasını kazanmanın, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmenin yoludur.
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim'de; Allah yolunda yapılan her iyi ve güzel davranışın karşılığını vereceğini belirterek şöyle buyurmaktadır:
“Allah müminlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır.”(6)
“Kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah katında bulursunuz.”(7)
“Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kalkmayan ve gönül incitmeyenlerin Rabbleri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.”(8)
“Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilmez.”(9)
“…Sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar….var ya, işte onlar için Allah bağışlama ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.(10)
“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.”(11)
Sadaka, malı eksiltmez(12), malı çoğaltır ve bereketlendirir.
Bir kutsi hadiste: “Ey Ademoğlu! İnfak et ki, ben de sana infak edeyim.”(13) buyrulmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma’ya şu tavsiyede bulunmuştur.
“Ey Esma! Cimri olma ki, Allah da sana eksik vermesin. Saymadan ver ki, Allah da sana saymadan versin. Kesenin ağzını bağlama ki, Allah da sana nimetini eksik etmesin, kesenin ağzını bağlamasın. İnfak et ki Allah da sana infak etsin.”(14)
Sadaka, Allah’ın verdiği nimetlere şükrün ifadesidir.
Yüce Rabbimiz; verdiği nimetlere şükretmemizi emretmekte, nankörlük etmememizi.(15) istemekte, “Verdiği nimetlere şükrettiğimiz takdirde bize nimetlerini artıracağını,(16); “Kıyamet gününde, bize verilen her türlü nimetten hesaba çekileceğimizi” bildirmektedir.”(17)
Sadaka, dünyada yoksulun, ahirette verenin yüzünü güldüren ve insanı Rabbine yaklaştıran bir bağıştır.
Sahabe-i Kiramın sevgili Peygamberimiz (sav)'e, "Ya Resulallah! Allah yolunda ne infak edelim?" diye sormaları üzerine, Yüce Rabbimiz: “(Ya Muhammed!) Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ihtiyaçtan arta kalanı.”(18) (harcayın) buyurmuştur.
“Biz hayır olarak ne verirsek, şüphesiz Allah onu bilmektedir.”(19)
“Allah harcadığımız her şeyin karşılığını verecektir.”(20)
“Zerre ağırlınca bir hayır işleyen onun karşılığını görecektir.”(21)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “(İyilik yapmak ve) iyiliği tavsiye etmek sadaka olduğu gibi kötülükten sakınmak ve başkalarını da sakındırmak sadakadır.”(22)
"Sadaka vermede acele ediniz, zira bela sadakanın önüne geçemez.”(23)
“Başka bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde, Allah Teala yedi insanı Arşın gölgesinde barındıracaktır. (Bunlardan biri de), sağ elinin verdiğini, sol elinin bilmeyeceği kadar sadakayı gizli veren kimsedir.” buyurmuşlardır.(24)
Ömer b. Abdülaziz: “Namaz seni yolun yarısına, oruç da Melik’in kapısına, sadaka ise Melik’in huzuruna iletir.” demiştir.
Nitekim Yüce Rabbimiz “Kullarım, Beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki) gerçekten Ben (onlara) çok yakınım.”(25) buyurmaktadır. İki kutsi hadiste ise bu gerçek şöyle ifade edilmektedir.
“Ben kulumun zannına (inancına) göreyim. Kulum Beni zikrettiğinde, Ben onunlayım. (Rahmetim, tevfik ve yardımım onunla beraberdir). O Beni kalbinde gizlice zikrederse, Ben de onu bu şekilde anarım. Beni bir toplum içinde zikrederse, Ben de kulumu o toplumdan daha hayırlı bir toplum içinde (Rahmetimle) anarım.”(26)
“Kulum bana bir karış yaklaştığı zaman, Ben ona bir arşın yaklaşırım; O Bana bir arşın yaklaşınca, Ben ona bir kulaç yaklaşırım; O bana yürüyerek geldiği zaman, Ben ona koşarak varırım.”(27)
“Sensin bize bizden yakın, / Görünmezsin hicap nedir?”(28)
Dizeleriyle Yunusumuz bu gerçeği ne güzel ifade etmiştir.
Sadaka, belayı önler, ömrü uzatır, hataları yok eder ve insanı cehennem ateşinden korur.
Sevgili Peygamberimiz: “Az da olsa gücünüz yettiği kadar sadaka veriniz.” (29)
“Yarım hurma ile de olsa; kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz, o kadarını da bulamayanlar güzel bir sözle bile olsa kendilerini korusunlar.”(30) “güzel bir söz;(31) her meşru ve güzel bir iş sadakadır.(32)
“Bir hurma da olsa sadaka verin, çünkü o bir hurma açlığı giderir. Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları yok eder.”(33)
Sadaka Allah’ın öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder.”(34)
“Sadaka, belayı önler ve ömrü uzatır.”(35); ”Suyun ateşi söndürdüğü gibi günahların azabını söndürür.”(36) buyurmuşlardır.
İbni Ebi Ca’d: “Sadaka yetmiş kötülük kapısını kapatır.”diyor
Hz. Lokman, oğluna: “Oğlum! Bir hata işlediğinde hemen arkasından sadaka ver.”(37) tavsiyesinde bulunmuştur.
Şunu iyi bilmeliyiz ki; “Az sadaka çok belayı defeder.”
Sadaka, en kıymetli, en iyi, en temiz, en güzel ve en sevimli malı Allah rızası için infak etmektir. Zira, Allah Teala temizdir. Ancak temiz olanı kabul eder.(38)
Hz. Peygamber: “Helaldan kazandığı malını infak edenlere müjdeler olsun.”(39) buyurmuştur.
Servetinin iyisini kendisine bırakıp, kötüsünü Allah yolunda infak etmek insan için uygun bir davranış değildir. İnanan insan malının kötüsünü değil, iyisini Allah yolunda infak eder.
Yüce Allah: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.”(40) buyurmaktadır.
Bir Hadis-i Şerifte; “Kim helal kazancından bir sadaka verirse Allah onu kabul eder.”(41) Diğer bir hadis-i Şerifte ise: “Sadakanın en değerlisi; fakirin gücü nispetinde gizlice başka bir fakire verdiği sadakadır.”(42) buyurulmuştur.
Sadaka: Bir nevi Allah’a ödünç vermedir. Verilen bu sadakanın karşılığını Allah kat kat verecektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın kullarına) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder."(43)
“Eğer Allah’a güzel bir borç verirseniz Allah onu size kat kat öder ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını verendir, Halim’dir (hemen cezalandırmaz, mühret verir)”(44) buyrulmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz: “Hangi Müslüman çıplaklığından dolayı bir Müslümana elbise giydirirse, Allah da ona cennet elbiselerinden giydirir. Bir müslüman açlığından dolayı bir müslümanı doyurursa, Allah da onu kıyamet günü cennet meyvelerinden doyurur. Hangi müslüman susuzluğundan dolayı bir müslümana su içirirse, Allah Teala da Onu kıyamet gününde “Rahik-i mahtum’dan” içirir.”(45)
Yapılan her türlü yardım ve iyilik sadakadır. İyilik ve mutluluğa ulaşmanın yolu sadakadan geçmektedir. Yüce Rabbimiz: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça “iyiliğe ulaşamasınız”(46) buyurmaktadır.
“İyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmak, (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcamak, namaz kılmak, zekat vermek, anlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirmek, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabretmektir.” Kuran-ı Kerim'in beyanına göre :
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, anlaşmaları yaptıklarında sözlerin yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zaman (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır.”(47)
İyilikte bulunan kulların özellikleri ve karşılaşacakları mükafatlar ise şöyle tarif edilmektedir.
“İyiler ise, katkısı kafur olan içecekler dolu bir kadehten içerler.”
“Bu Allah’ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir pınardır.” Bir pınar ki, Allah’ın kulları ondan içer, O’nu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar. O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. (yedirdikleri kimselere şöyle derler
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir teşekkür ve karşılık beklemiyoruz.”(48)
Rivayete göre bu Ayet-i Kerimeler: Ehli Beyt hakkında nazil olmuştur.
Sevgili Peygamberimizin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hastalanırlar. Hz. Ali ve Hz. Fatıma üzüntü içindedirler. Sahabe-i Kiramdan bazıları Hz. Fatma ve Hz. Ali’ye çocuklarının hastalıktan kurtulmaları için Allah yolunda adak yapmalarını önerirler. Hz. Ali ve Fatıma çocukları hastalıktan kurtuldukları takdirde üç gün oruç tutmayı adak yaparlar. Hz. Hasan ile Hüseyin sağlıklarına kavuşurlar. Hz. Ali ile Fatıma adak oruçlarını tutmaya başlarlar. İlk günün akşamında iftar vaktinde kapıya bir miskin gelerek yardım talebinde bulunur. Hz. Ali ve Fatıma iftar için hazırladıkları tüm yiyeceklerini miskine ikram ederler, kendileri oruçlarını su ile açarak yetinirler ve ertesi günün orucuna niyet ederler. İkinci gün akşamı iftar esnasında kapıya bir yetim gelerek Hz. Fatıma ve Ali’den yardım talebinde bulunur. Hz. Ali ve Fatıma hazırladıkları yiyecekleri yetime ikram ederler, kendileri su ile oruçlarını açıp, ertesi gün için oruçlarına niyet ederler. Üçüncü günü iftar vaktinde kapıya bir esir gelir, Hz. Ali ve Fatıma’dan yardım talebinde bulunur. Hz. Ali ve Fatıma hazırladıkları yiyeceklerini kapıya gelen esire verirler ve arkasından şöyle derler, biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir teşekkür ve karşılık beklemiyoruz, derler. Oruçlarını su ile açarak yetinirler. ...
Sadakanın en üstünü, kişinin ilim öğrenip sonra da onu bir müslüman kardeşine öğretmesi(49) ve hayrı devam eden bir yardımda bulunmasıdır ki, biz buna sadaka-i Cariye diyoruz.” Müslümanın hayatta iken yaptırdığı cami, okul, hastane, çeşme, kö
prü v.b. sosyal hizmetler Sadaka-i Cariyedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmuşlardır.
“İnsanoğlu öldüğü zaman amel defteri kapanır. Üç şey onun amel defterinin açık kalmasını sağlar:
1. Sadaka-i cariye, (hayrı devam eden iyilikler),
2. Yararlanılan ilim,
3. Kendisine dua eden hayırlı evlat."(50)
“İnanan kişinin hayatta iken öğrenip neşrettiği ilim, geride bıraktığı salih bir evlat, miras bıraktığı bir Mushaf (Kur’an-ı Kerim), inşa ettiği bir mescit, yolcular için yaptırdığı bina (misafirhane), yaptırdığı bir çeşme hayatta ve sağlıklı iken verdiği her şey sadakadır."(51)
“Her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlil (la ilahe illallah demek) bir sadaka, her tekbir sadaka, iyiliği tavsiye etmek sadaka, kötülükten sakındırmak sadakadır…”(52)
“Bir Müslüman bir ağaç diker de, onun meyvesinden bir insan yahut bir hayvan yerse, muhakkak o ağaç sahibi için sadakadır.”(53)
“Müslüman kişi, ailesinin nafakası için harcar ve bundan sevap umarsa, bu ona sadaka olur. Hatta Müslümanın Müslüman kardeşine güler bir yüz göstermesi de sadakadır.”(54)
Sadakaları gizli ve aşikar vermek mümkündür. Fakat gizli olarak vermek daha güzeldir.
“Eğer sadakaları (zekat ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne güzel! Fakat gizleyerek fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahların bir kısmına da kefaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”(55)
“Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayan var ya, onların Rabblerin katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir.”(56)
Bu Ayeti Kerime Hz. Ebu Bekir hakkında nazil olmuştur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Sahabe-i Kiramdan, Tebük seferine çıkan orduya yardım etmelerini istemiş, bunun üzerine Hz. Ali elinde bulunan dört dinardan birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini açıktan infak etmiştir.
Hz. Ömer malının yarısını infak ederek, bu konuda herkesi geçtiğini zannetmiştir. Fakat Hz. Ebu Bekir, tüm malını Allah yolunda infak etmiştir.
Bunun üzerine, Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Çoluk çocuğuna ne bıraktın, ya Eba Bekir?" diye sormuş, Hz. Ebu Bekir de, “Allah ve Resulünü bıraktım Ya Resulallah!” diye cevap verir. Bu olaydan sonra Hz. Ebu Bekir evine dönerek, abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra; “Ya Rabbi! her şeyimi Senin rızan için infak ettim. Şimdi bir dileğim daha var, o da şudur. Kıyamet gününde benim bu nazik vücudumu o kadar büyüt ki, vücudum cehennem ateşi üzerini kaplasın, müminlerden cehenneme gireceklerinin yerine beni yak, Ya Rabbi! diye dua eder. Yukarıda geçen Bakara Suresinin 274. Ayeti Kerimesi nazil olunca, Hz. Peygamber (s.a.v.); “Çok mal biriktirenler sefildir.” buyurmuşlardır. Sahabe-i Kiramdan biri bunun hiçbir istisnası yok mu? Ya Resulallah! diye üç defa sormuş, Peygamber Efendimiz (sav) mübarek elleriyle işaret ederek, malıyla sağından ve solundan şöyle ve şöyle, arka ve önünden şöyle ve şöyle infak edenler bunun dışındadır buyurmuşlardır. Diğer bir Ayeti Kerimede, “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfü geniş olandır, hakkıyla bilendir.”(57) buyrulmaktadır. Bu Ayeti Kerime nazil olunca, Sevgili Peygamberimiz, üç defa “Ya Rabbi! ümmetime daha da artır.” diye dua etmiş ve arkasından; “Muhakkak sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir”(58) müjdesi gelmiştir.
(Mehmet Emin BAYAR, Din Hizmetleri Müşaviri)
Dipnotlar:
(1) Türk Dil Kurumu sözlüğü Sadaka maddesi.
(2) Münafikun 63/10.
(3) Bakara: 2/267.
(4) Bakara: 2/3.
(5) Al-i İmran 3/134.
(6) Tevbe: 9/111.
(7) Müzemmil: 73/20.
(8) Bakara: 2/262.
(9) Secde 32/17.
(10) Ahzab 33/35.
(11) Kehf : 18/110.
(12) Müslim: Birr 69; Muvatta Sadaka 12.
(13) Buhari, Zekat 28; Müslim Zekat 57.
(14) Buhari, Zekat 21;Müslim, Zekat 88; Tirmizi, Birr 40.
(15) Bakara, 2/152.
(16) İbrahim 14/7.
(17) Tekasür, 102/8.
(18) Bakara, 2/219.
(19) Bakara, 2/273.
(20) Sebe, 34/39.
(21) Zilzal, 99/7.
(22) Müslim Misafirin 48, Zekat 56; Buhari, Sulh 11.
(23) Fey’zül Kadir, 3/195.
(24) Buhari, Ezan 36, Zekat 16; Müslim, Zekat 91.
(25) Bakara 2/186.
(26) Riya-üz- Salihin Tercemesi cilt 3 sayfa 38-39 h. no. 1464.
(27) Buhari, Tevhid 50; Müslim, Zikir 2,3 20-22.
(28) Yunus Emre.
(29) Buhari, Zekat 21.
(30) Buhari, Zekat 10, 9, Edeb 34; Müslim, Zekat 66-67.
(31) Buhari, Edeb 34, Müslimi, Zekat 56.
(32) Buhari, Edeb 33; Müslim, Zekat 53.
(33) R,iyaz’üz Salihin, .
(34) Tirmizi, Zekat 28.
(35) Defterdar S.M. Paşa Devlet Adamlarına öğütler, 124.
(36) Riyaz’ül Salihin Hadis no 1525.
(37) Lokman:
(38) Buhari, Zekat 8; Müslim, Zekat 68.
(39) Bezzar.
(40) Bakara: 2/267.
(41) Buhari, Tirmizi.
(42) Hadis-i Şerif
(43) Muhammed 47/7.
(44) Tegabun: 64/17.
(45)Tirmizi, Kıyamet 42.
(46) Al-i İmran: 3/92.
(47) Bakara: 2/177.
(48) Dehr: 76/5-8.
(49) Kütüb-ü Sitte Muhtasarı c. 16 s. 548 H. no. 6060.
(50) Müslim, zikir 23, 20/22; Buhari Tevhid 50.
(51) Kütüb-ü Sitte Muhtesarı, c.16 s. 547 H. no. 6059.
(52) Müslim Misafirin, 84, Zekat: 56; Buhari Sulh: 11, Cihad 72.
(53) Sahih-I Buhari Muhtesarı, c. 12, sayfa 129.
(54) Buhari, Nafakat 1, İman 41; Müslim, Zekat 48.
(55) Bakara: 2/271.
(56) Bakara 2/274.
(57) Bakara: 2/261.
(58) Zümer 39/10.
(Alıntı)