23 Eylül 2021, 19:46
|
#450 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Bu şehre yağmur yağıyordu
Bu şehre yağmur yağıyordu. Bu şehre yağmur yağıyordu. Bütün şehir ağlıyordu. Ben en çok çocuk halimle üşüyordum. Kimse sen değildi, kimseyi istemiyordum. Şehirle birlikte ben de ağlıyordum. Göz yaşlarımı kimse fark etmiyordu. Yorgun adımlarla, ıslak sokakları dolaşıyordum. Bir yerlerde seni bulmayı umuyordum.Yürüdükçe daha şiddetleniyordu yağmur. Sokak sokak geçerken bu şehri umudumu kaybediyordum. İşte en büyük tehlike buydu. Umutsuz yaşar mıydı insan¿ Umutsuz direnilir miydi hayatın acımasızlığına¿ Yağmura ev sahipliği yapan gece, hiç aşılamayacak bir engel gibi karşımda duruyordu. Hazırlıksızdım, sensizken saatlerin bu kadar geçmez olduğunu bilmiyordum. Koynuma hasretimi alıp uyumaktan nefret ediyordum. Bu yüzden gece bitsin diye yürüyor, yürüyor, yürüyordum. Ah, şu köşe başını döndüğümde görebilsem seni, ya da şu parkın sırılsıklam olmuş banklarında otururken bulsam. Bilirim sen de seversin yağmuru, aldırmazsın ıslanmaya. Bu yüzden şaşırmazdım seni gördüğümde. Bir köşe başı daha dönüyordum, yağmur bana eşlik ediyordu. Şehrin sokaklarında değil, senin yokluğunda kayboluyordum. Nereye gitsem diye düşümüyordum çünkü sen olmadıktan sonra hiçbir yer fark etmiyordu. Öylece, amaçsızca dolaşıyordum. Oysa her sokağa sevdamızı yazacaktım ben. Taşlara adını kazıyacaktım. Sevgimiz yıllara, yağmura, kara meydan Okuyacaktı. Yıkılmayacaktık, yıpransak da antik çağdan kalan bir kale gibi ayakta duracaktık. Bir maratonun iKi güçlü koşucusu olacaktık. Sevda koşumuz ancak ölümle noktalanacaktı. İçim üşüyordu, titriyordum.Bir sabahçı kahvesi, giriyordum. Demi sevdalardan süzülmüş bir bardak taze çay Titremem duruyordu biraz. Kahveci çırağının sesiyle irkiliyordum, çok ıslanmışsın, sobanın başına geç... Bir yanardağın içine atsalar beni ısınır mıyım sanıyorsun¿ Beni ancak teninin sıcaklığı döndürebilir hayata. Ancak, Ellerini tuttuğumda yaşadığımı anlayabilirim. Çay boğazıma diziliyordu, bitirmeden kalkıyordum. Biliyordum, bir başka gecede, bir başka yağmurda yine sensiz, yine umarsız, yine yalnız yürüyeceğim bu yolları. Yeter, gel artık.Gel, dindir bu yağmuru, bu gözyaşlarını... Alıntı |
| |