Güneş yine doğdu üzerimize tüm ihtişamıyla ve uyanacak tüm şehir…
Ben ise sensizliğimin bilmem kaçıncı gününe basacağım günden güne düşürdüğüm yaşımla. Kim bilir şimdi sen hangi gökyüzünde, akşamdan kalma sevmelerini uyumaktasın. Ben gidişinin sokak aralarında el bile sallayamazken.
Evet güneş daima ve her zaman doğuyor. Doğuyor doğmasına ama gün buralarda doğmuyor evrene.
Apar topar çıkıyorum her zaman ki gibi evden. Kimliksizliğim tanınmasın diye, hızlıca adımlıyorum bu şehrin sokaklarını. Ne kadar yürüdüğümü bilmem ama kafamı kaldırıp bakmıyorum yaşıyormuş gibi yapan yüzlere. Sonra birileri sanki okuyor kelime kelime söz geçmişimi. Sanki herkes tanıyor beni. Hain bir makam bölüyor ifşamı sanki ve o makam hep ağlatır beni.
Biraz daha utanıyorum etrafımdaki herşeyden sırf sen yoksun diye. Senden sebep olan yalnızlığımı fark edecekler diye korkuyorum. Kim diye de sormayacaklar üstelik. Bir 'kim' kadar bile sorulmayacaksın.
Geçip giderken hayatımdan ve yaşanmışlıklarımdan, yetişirim umudu ile yetiştiriyorum kendimi yarınlara. Ve sınıfta kalıyorum büyüdükçe.
Temel ve haylaz bir çocuk oluyorum ömrüme. Kabul edilmeyen bir üvey evlat gibi yakıyor canımı. Kurtuluşum için savunma geliştiriyor bağışıklık sistemim ve taarruzda kanserli hücreler.
Hastalığımın son evresinde olan bir ölümlüymüşüm gibi davranmak kalıyor bana. Sinsi bir intihar saldırısı düzenliyorum çocukluğuma sana ayarlanmış patlayıcı bomba olan kalbimle. Gidişindir bombanın pimini çeken.
O gün gelince kayıp mültecisi oluyorum hanemin ve yasağım sanki memleketime. Yani anlayacağın burada herşey aynı sevmeyenim herşey senden sonrası…
Güneş her sabah doğuyor seninle farklı dünlerdeki günlerimiz üzerine. Güneş doğuyor doğmasına ama gün doğmuyor evrene…