Aşk için emeklilik vakti
Geçtin,
Gittin.
Lisanını kaybetti sokağın köşesi.
Onca yol, yokuş geri geri tepip gittin.
İyiydin, en iyisiydin.
Gitmelerin tenhasına gizlenirdi ayakların.
Pabuçların düşmezdi ellerinden,
Yamalı gülüşleri eksik olmazdı dudaklarının.
İki satır arasına sığacak kadar eksiktin,
Avaz avaz sustun, sustukça eksilttin.
Ben hep sana yenildim.
Griydim.
Belirgindim..
Tam orada, tam ortada.
Meşale yakıp yürürdü yüreğim,
Varsın ateş derimden geçsin,
Varsın etim ayaklarımdan öpsün,
Varsın olan bana olsun.
Ama körsün.
Göremezsin!
Göz ucuyla bakmaya kalksan,
Kalbin bulutlara sarılırdı,
Yağmurla karışık ben yağardım.
Odanın toprağına koyardın cesedimi.
Kokardım, cennet değildim belki de ama!
İllaki koklardın.
İki kişilik emeklilik hikayesiydi bizimkisi.
Az şey isterdik hep.
Birbirimize yetecek kadar az..
İki kişilik yatak odası, büyük bir ayna, bir de küçük bahçe.
Küçük hayallerin tam ortasında kaldı çaresizliğim.
Yatağın solu hep boş.
Aynanın tam ortasında kesik bir yüz, öfke.
Bahçenin içinde yalnızlıktan düşüşlere geçen çiçekler.
Ve ben müsaadenizle;
Bu aşktan emekliliğimi istiyorum.
Ama acılarımı peşin istiyorum.
Taksit taksit yutkunamam ki sana!
Her ay başı gidip kuyrukta ta bekleyemem ki.
Tek seferde hesabı kapatabilir misin lütfen?
Madem gidiyorsun,
Madem itiyorsun,
Hesabı böyle kapatalım;
Ne diyorsun? Kaç yıl geçti bilemedim,
Hey kalem!
Selam ben geldim.. Rüzgar |