Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| 12.10.2018 / 00.20
P E N C E R E M İ N P E R D E S İ N İ H A V A L A N D I R A N R Ü Z G A R.
Ortadoğu ve Balkanların en popüler günlüğünün yüzüne bakmayacak kadar cesur bir insan olmuşum, önce kendimi kınamak istiyorum. Sonra zaten kesin saçmalayacak bir şeyler bulurum kendime.
Şu zamanın geçişine inanmak için hep sana uğruyorum galiba, sonra düşünüyorum Nisan'dan sonra neler oldu? O zaman anlatacağın şeyi hatırlıyor musun? Belki de çok heveslendiğin şeyden vazgeçtin, anlatmak istediğin şeyleri yarım bıraktın! Bu yaptığın sence haksızlık değil mi?
Haksızlık tabii, korkma korkma söyle. İnsan en büyük haksızlığı her zaman kendine yapar zaten, çekinme yani.
Neye heveslendiğimi, neye isyan ettiğimi çabuk unutuyorum artık. Sürekli bir planın parçasıymışım da planı bana son anda söylüyormuş gibi hayat. İtiraz ve reddetme şansının olmadığı bir plan bu. Seni zaten dahil etmişler, sen zaten planın asıl sebebisin ama bunu haber vermek için son anı bekliyorlar. Ne kadar da vicdanlısınız!
Bak şimdi plan ve vicdan dedik de, hayatımın en rezil yaz aylarını geçirdiğim bu seneyi hiç unutamam mesela. Birini toprağın altına gömerek kaybetmek, varlığını sürdürdüğünü bile bile kaybetmekten daha kolaymış.
''Hiç olmaz deme'' derlerdi ya hep, inatla inanmazdık. OLURMUŞ. Hiç olurmuş. Birini kaybetmek zormuş, bunu sanki hiç yaşamamış gibi yeni anlıyormuş gibi yapmam çok güzel değil de ne? Öyle herhangi biri değil işte, okkalı biri, kalpten biri ama daha güzeli de var, insanlar bu kaybın sizi üzmemesi ve yormaması için çok güzel ağzınıza ediyormuş. Bak bu kadar düşünceli olunması beni hep etkilemiştir. Düşünsenize biri ondan tiksinip, ona karşı adım atmamanız için sizi yerle bir ediyor. Muhteşem.
Evet... Birilerine adım atmak, o adımların değeceğine inanmak, yılları çöpe atmamak güzel. Tabii karşında gözleri ateş saçan bir insan oturmasaydı. Yılları çoktan çöpe atmış, nefretinden ayağını sürekli titreten bir insan oturmasaydı...
Sonra ayıptır söylemesi neyi anlıyorsunuz biliyor musunuz? Mal olduğunuzu. Bu da inanılmaz bir his. Senin emek sandığın şeyin mallık olduğunu anlıyorsunuz. İtirafı biraz zor oluyor ama ''biz de malmışız bee!'' demek, o da muhteşem. Düşünün bakın, 10 sene bir şeye emek veriyorsunuz, her şeyinizi onla paylaşıp, her anında koşuyorsunuz. Sonra bu 10 yıllık ''şey'' size kendinizi ''malın önde gideni'' gibi hissettiriyor. Siz adım atıyorsunuz, o yolları kapıyor. Siz kapıdan girmeye değil pencereden bakmaya bile razısınız, o varı yoğu yakıp yıkıp döküp gidiyor. Güzel performanslar tabii bunlar.
Aman çok karardı içimiz, biraz güzel şeylerden bahsedeyim.
Mesela ''seviyorum merkez'' demek güzel bir şey, bu hissi kaybetmemeyi diliyorum. Ne bileyim mesela mesaj attığınızda, konuşmanın ortasında moralinizin bozulduğunu ve ağlayacağınızı hissedip de arayan birinin olması güzel. Kıymet verilmeli böyle şeylere.
Sonra ne bileyim, köyden bir sürü domates geldi. Domates kırmızı çizgimizdi malum, bu da güzel bir şeydi.
Ha bak, büyük yıkım olan tatilin 2. evresi olan İzmir, ah İzmir... Çok güzeldi be. Bir şehrin her noktası bu kadar mutlu etmemeli insanı ama ediyor. Gerçeğin ne olduğunu anladığım şehir olarak kalacaksın artık İzmir. Sabahın köründe elinde valizlerle, boyoz yediğimiz o pastane hep çok özel kalacak. Tabii o pastanede daha sonra tacize uğramamı saymazsak! İzmir'i de bozmuşlar.
Alaçatı'da kolye aldığım tatlı kız, hep özel kalacak. Şirince'de bizi evine çağırıp kabak çiçeği dolması ikram eden Gülsüm teyze, sen hep özel kalacaksın. Ve daha nicesi.
Dur şimdi güzelliklere girince şoka da uğradım, burada öyle şeylere pek yer vermezdik biz hatırladın mı? Gençlik ateşleri işte, sanırım hep kendimizi depresyonda zannederek büyüdük, buna inandık, gerçekten öyle olanları görmedik! Yine bir gerçeği yakalama evresindeyken TEGV'e düştü yolum, yeni bir heyecan için. Çocukların hassas noktam olduğunu bilmeyen yoktur, varsa da öğrensin ya da neyse işte, çocuklar canımdır.
İlk tanışma etkinliği çok keyifliydi, sonra çocukların hayatına dokunabilme hissiyatı, sanki hayalinizdeki her şeyi önünüze sunmuşlar gibi bir his. Gülen gözlerin ardındaki hüzne de ortak oluyorsun ama sen o ışıltıyı söndürmemek için varsın. Yine devam edeceğiz, birlikte başaracağımız çok şey var, çok...
İşte böyle anladın mı? İnanılmaz seri özet geçmiş gibi oldum da, atlanan çok şey vardır elbet.
Atladığıma inanamadığım en önemli şey ise; çeyrek altın!
Bu sene gittiğim düğünlerin belimi bükmesi yüzünden boyum çekti inanır mısınız? Neyse, gidenin geleceğine inanmak ve motive olmak istiyorum.
Bir de pilates aşkımı ihmal ettiğim için ben bunu yogayla aldatayım dedim, sonra şey oldu çok sakin oldum daha 3 derste bu oldu. Garip şeyler hissettiriyor yoga ve en sevdiğim kısmı da dersin sonunda 10 dakika dümdüz yatıyorsun. Bir spordan beklediğim en önemli şey bu. Gerçi yogaya spor demek haksızlık gibi ama bir yandan her spor biraz kişisel gelişim de gibi. Yine karıştı buralar.
Bu sefer seni az bekleteceğime inanıyorum ve ben bunu ne zaman desem, bir şey oluyor. Daha ne olabilirse!
Hepimiz birden yine sevinemedik, belki de senin adını değiştirerek makus talihimizi değiştirebilirim.
Kahraman Melo! Sana güveniyorum dediğini biliyorum.
Şimdi senin eski sayfalarında biraz kaybolacağım, bu kadar ne anlatmışım bir bakayım.
Seni de, beni de, bizi de seviyorum. D E N İ Z L E R İ U S U L U S U L D A L G A L A N D I R A N R Ü Z G A R.
__________________ If you can't measure it, it doesn't exist. |