Platonun Devlet ve Toplum Anlayışı I
Filozofların insan tasarımı, onların toplum tasarımını etkiler. İnsanı nasıl algıladıkları,
kavradıkları, anladıkları onların toplum tasarımlarını biçimler. Bunu toplum felsefesiyle
ilgilenmiş neredeyse bütün klasik düşünürlerde görürüz. İnsan ve toplum anlayışları
arasındaki bu ilişki varsayımı, Platon’un Devlet’inde Sokrates ile diğer tartışmacılar arasında
geçen diyalogda da karşımıza çıkar. Özellikle I. ve II. kitaplarda Sokrates’in karşısında yer
alan Glaukon, Thrasymakhos, Adeimantos gibi kişiler insanın benciliğini vurgulayarak,
insanın iyiye yöneliminin ancak bir karşılık ya da korku sayesinde mümkün olacağını; bu
nedenle ahlaksal (özgeci) bir tutumu zorunlu kılan toplumsal yaşamın insanlara ancak zorla
kabul ettirilebileceğini; insanların gerçekten iyi olmaktansa, toplumsal kurumların getirdiği
cezaların korkusuyla iyi gibi görünmeyi tercih edip her fırsatta çıkarlarını elde etmeye
yöneleceklerini savunurlar. İnsanların yalnızca benciliği üzerine odaklanmış bu kişilerin
karşısında Sokrates, bu eğilimimizi aşan ve ideal bir toplumsal düzen içerisinde bu eğilimi alt
edebilme olanağını yaratacak erdemliliğe yönelimimize dikkati çeker.
Devlet, ‘adalet/doğruluk’ kavramına odaklanmış, hareket noktası olarak bu kavramı almış bir
metindir. Platon, bu kitapta, adaletin nasıl bir toplumsal düzen içerisinde gerçekleşebileceğini
ortaya koymaya çalışır.
I. kitaptaki tartışmanın başlangıcında Sokrates’in çevresindekilerden “adaletin/doğruluğun”
tanımını istediğini görürüz. Önce Kephalos, bu kavramla bağlantısı çok da açık olmayan,
yalın bir tanım verir:
* Adaletin/doğruluğun alınan şeyi geri vermek olduğunu söyler. (331 c)
Ardından Sokrates’in bu tanıma itirazı üzerine Polemarkhos araya girer ve tanımlarını dile
getirir. İlkinde:
* Adaletin/doğruluğun herkese borçlu olduğumuz şeyi ödemek olduğunu
söyler. (331 e)
Sokrates’in itirazı üzerine tanımını biraz daha geliştirir ve:
__________________ ~ P .İ .R ~ |