Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Kardeşim Erdal,
Müthiş sıkılıyorum… Daha kötüsü, insanlardan soğuyorum galiba… Oysa ben onlarsız, onlara güvenmeden edemem… Ama elimden ne gelir? Sevgiden, yakınlıktan, insanca davranmaktan anlayanlar o kadar az ki… Büsbütün kabalaşmaktansa, uzaklara gitmek daha iyi…
Gitmiyorum herkesin olduğu meyhanelere… Gene on, on iki yıl önce yaptığım gibi, deniz kıyılarında, martılar içinde, bir başıma içiyorum… Sonra övünmek için söylemiyorum -sen anlarsın- kendimle yetinebiliyorum ben… Bazen de düşünüyorum bütün bu kötülüklerin kaynağı bende… Durum ne olursa olsun seçeceğim tek şey yalnızlık oluyor….
Oysa cebimize bir şişe rakı sokup, uzaklara falan gidebilirdik… Uzaklar… Bu kelimede ıssız, boynu bükük, hatta insana yaraşan bir bitmezlik gücü var… Her şeyden daha gerçek geliyor bana… “Hadi kumar oynayalım, içki içelim” der gibi, “uzakları yaşayalım” da olmalı sözlerimizde… Bizi bir kadının beklemesi, bir mutluluğa varacağımız, iyi şeyler yazacağımız, kötü bir günün avuntusu
vb… Karşısında her zaman bir “uzak” kelimesi var. Ya olmasaydı?
Balık pazarında bir meyhanem var… Adı: Mavi Boncuk… Laterna var, tombalacılar var, birtakım adamlar… En iyisi, masada yarı kurumuş bir çiçek var; boynumu onun eğik sapına uydurdum mu, dünya benim oluyor… Beni dünyalarına alıyor bu çiçekler, laternalar, bir takım adamlar… Eskittiğimiz yalnızlıklar işe yaramıyor… Yeni yalnızlıklar bulmalı… Bulmalı ki insanın anlatacak bir şeyleri olsun…
Edip Cansever