"zaman sert ve geri dönüşümü olmayan sarsıntılarla ilerliyor...yaşamı ıskalamayın"
trenler gelir,trenler gider, bir Enveriye ayrılığı yakışır bize, soğuk biralardan uzak, bir sigarayı yaktın mı hiç kibritle, kırmızı bir tren yolcu ettin mi? hiç bakıp uzaklara, sarı saçlı bir bira kızıl saçlı bir garson 'life is hard...then you die' 'bende istek kalmadı new york sokaklarında' akıp gidiyor nehir... ne bir şilebi yatırabildim dizlerime... ne de şiir yazabildim... Julide ... doğdu,büyüdü,öldü...doğdu,büyüdü,bir gün bira içti istasyonda öldü... tarih kişisel tarihimdir değmez... kafam iyi, böylesi daha iyi "bu ışıklar kimin için yanar bu yollar nereye gider" bu trenler nereye gider kime gider bu raylar... ışıklar yandı...ışıklar söndü... düdükler çalar trenlar gider... kimse farketmez sessizce... sessizce geçer zaman sessizce yapayalnız kalırız... anlatamayız da İstanbul/Newyork/Ontario/İzmir/Haydarpaşa... yalnızım sarışın ve köpüklü son vagona koydum ruhumu... nereye giderse gitsin... bu ağaçlar,bu raylar,bu kö
prü kalsın bana... ne kadar uzaklaşabilirki ruhum bir bozkır şehrinden... hoşçakal
bir enveriye ayrılığı yakışır bize... hep birşeyler eksik kalır... hoşçakal
rolling stones "dead flowers"