Dr. Hülya Tezcan Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Thomas Cales ismini ve Smyrna 1727 tarihini taşır.
Bir tarım ülkesi olan Anadolu topraklarında tarım ve onun ayrılmaz bir parçası olan hayvancılık çok gelişmiştir. Hayvancılığa dayalı sanayi sektörleri içinde en eskisi ve yaygını dericilikti. Derinin işlenmesinde kullanılan mazı, sumak, çam, meşe ağacı ve meyveleri palamutun ülke topraklarında bolca yetişmesi dericiliğin Anadolu'nun hemen her yerinde yapılmasına imkan vermiştir.
Kaynaklar bu sanayinin daha Fatih Sultan Mehmet (1451- 1481) zamanında, askeri ihtiyaçlar için topluca mamul deri temin etmek maksadıyla ve Ayasofya'ya gelir getirmek üzere Yedikule civarında kurulan üç yüz altmış dükkanla başladığını bildiriyorlar(1). Gene Sultan II. Selim'in (1566- 1574) hanımlarından Nurbanu Sultan'ın Üsküdar'da bir debbağhane kurduğunu 1575 tarihli başka bir belgeden öğreniyoruz (2).
17. yüzyılın ünlü seyyahı Evliya Çelebi, İstanbul'un on iki semtinde yedi yüz debbağhane olduğunu, buralarda üç bin kişinin çalıştığını ve dükkanlarının açık mavi, şeftali çiçeği, kırmızı, sarı, nefti renk sahtiyanlarla süslendiğini (3) yazıyor. Bunların belli başlıları Üsküdar, Kasımpaşa, Tophane ve Eyüp'tedir (4).
İstanbul'dan başka; Anadolu'da: Konya, Diyarbakır, İzmir, Kütahya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Tokat, Amasya; Trakya'da: Silivri, Edirne; Rumeli'de: Üsküp, Selanik, Filibe, Tırhala, Rusçuk; Güneydoğu'da: Halep, Şam gibi şehirlerde de dericilik ilerlemişti.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Benjamin Lethieullier ismini ve 1711 tarihini taşır.
Derinin çok yaygın bir kullanım alanı olmuştur. Kullanıldığı her sektör için de değişik cinsleri üretilmiştir. Koyun derisinden (meşin), keçi derisinden (sahtiyan), ceylan derisinden (rak), manda derisinden (kösele), sığır derisinden (vaketa) gibi. Güderi(5) ve tirşe ise(6), derini değişik kaliteleriydi.
Derinin başlıca kullanım alanları şöyle sıralanabilir. Giyim ve aksesuarda, kitap cildinde, haritalarda, eyer ve koşum takımlarında, nihalelerde (sofra altlığı), askeri alanda (ok, yay kuburları, tabanca kılıfları, vs.) müzik aletlerinde, gölge oyununda (başta Karagöz ve Hacivat olmak üzere kahramanları ve dekorları), saray, konak, ev, cami ve türbe kapılarında perde olarak, tavan kaplamalarında görülmektedir.
Derinin çok yaygın bir kullanım alanı olmuştur. Kullanıldığı her sektör için de değişik cinsleri üretilmiştir. Koyun derisinden (meşin), keçi derisinden (sahtiyan), ceylan derisinden (rak), manda derisinden (kösele), sığır derisinden (vaketa) gibi. Güderi(5) ve tirşe ise(6), derini değişik kaliteleriydi.
Derinin başlıca kullanım alanları şöyle sıralanabilir. Giyim ve aksesuarda, kitap cildinde, haritalarda, eyer ve koşum takımlarında, nihalelerde (sofra altlığı), askeri alanda (ok, yay kuburları, tabanca kılıfları, vs.) müzik aletlerinde, gölge oyununda (başta Karagöz ve Hacivat olmak üzere kahramanları ve dekorları), saray, konak, ev, cami ve türbe kapılarında perde olarak, tavan kaplamalarında görülmektedir.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Bir madalyon içinde WT harflerini ve 1802 tarihini taşır. (Ekşinozlugil kol.)
Derinin yumuşaklığı nedeniyle kolay işlenebilir özelliği, hemen hemen kumaşın girdiği her yere girmesine imkan vermiştir. Kumaşta olduğu gibi bezeme motifleri en ince detaylarına kadar çok değişik tekniklerle uygulanabilmiştir. Bu teknikler; kalem işi, aplike, lake, desenin kalıpla basıldığı gömme tekniği, yaldızla bezeme, kabare denilen çivi başlarıyla bezeme, üzeri taşlı, madeni levhaların deri üzerine tespitiyle bezeme, kesilip, oyularak ajurlama tekniği, altın veya altın alaşımlı elle desen yüzeyinin işlenmesidir.
Burada tanıtacağımız mektupluk ve cüzdan olarak kullanılabilecek deri işleri, yukarıdaki tekniklerden "tel sarma işlemeli" olarak bezenmiştir. Daha çok Avrupa'da koleksiyonerler, antikacılar ve müzayedelerde karşımıza çıkan bu çantalar değişik örnekleriyle oldukça kalabalık bir gruptur. Kırmızı, koyu mor, kahverengi, taba rengi deriden, 16- 30 cm. uzunluk, 11- 17 cm. yükseklikte, ince, uzun, dikdörtgen şeklinde, iki veya üç gözlüdürler. Çoğunda tarih, isim ve yapıldığı şehrin adı olan "Constantinopel" yazısı Latin harfleriyle işlemelidir. Bu yüzden bu çantalar İstanbul'a gelen yabancılar tarafından sipariş verilerek hatıra eşyası olarak yaptırılmış olmalıdırlar. Mevcut örneklerden bu çantaların yurtiçinde de yaygın olarak kullanıldığı anlaşılıyor. Ancak ağır bezemelerine ve iç kapaklarının mevcudiyetine rağmen bunlar isim ve tarih taşımazlar.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Sultan II. Mahmud'un (1808- 1839) tuğrasını ve hicri 1251 miladi 1835 tarihini taşır. (Ahmet Benli kol. Paris)
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Sultan II. Mahmud'un (1808- 1839) tuğrasını ve hicri 1251 miladi 1835 tarihini taşır. (Ahmet Benli kol. Paris)
Bunların içinde bir tek istisna II. Mahmut (1808- 1839) tuğrasını, Arap harfleriyle İstanbul adını ve Hicri 1251 tarihini taşıyanıdır. Aynı tarihin Miladi karşılığıysa gene Arap rakamlarıyla 1835 olarak işlenmiştir. Bu çantanın kırmızı deri üzerine sarı tel işlemeli bezemesi Batı etkilidir. Paris'te Ahmet Benli koleksiyonunda bulunan çantanın sultan veya ileri gelen bir Osmanlı Paşası tarafından bir yabancıya hediye edildiği zannedilir.
Gene böyle içinde Abdurrahman Paşa tarafından yazılmış altı adet mektup olan bir çanta Markgrafen Hermann'a gönderilmiştir(7). Bu çanta 1691'den önce ölen Hermann'ın terekesinden satın alınmıştır. Çantanın içindeki mektuplarla bulunması, ne iş için kullanıldığını belgelemesi bakımından önemlidir. Çanta, 27 cm. uzunluk ve 15.5 cm. yükseklikte olup, koyu mor renkli deri üzerine, çok sık olarak kıvrım dal ve yapraklar arasında beyaz ve sarı telle menekşe çiçeği işlemelidir.
Kapağın kenarı gümüş telle bordürlenmiş olup, çok iyi durumdadır. Bu çantayı katalog eden yayından aynı eserin Batıda değişik müzelere dağıtılmış örnekleri hakkında da bilgi verilmiştir. Örneğin üzerinde "Constantinopel" yazısı ve "1673" tarihini taşıyan ve buna göre işçiliği biraz daha kaba olan bir çantanın Budapeşte'de İparmüveszeti'de bulunduğunu öğrendik. Elimizdeki örneklerden oluşan listeye göre bu en erken tarihli olanıdır.
- 1A. Refik, Onuncu Asr-ı Hicri'de İstanbul Hayatı (1495- 1591), İstanbul 1988, s. 119, Belge No. 31.
- 2a.g.e., s.115, Belge No. 23.
- 3Evliya Çelebi, Seyahatname I., s. 594-595.
- 4Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Bir Zamanlar İstanbul (1922 yılında Payam, Sabah ve Alemdar gazetelerinde tefrika olarak yayınlanan makaleleri), Çev. N. A. Banoğlu, Tercüman 1001 eser, No. 11, s. 51.
- 5Güder,; yağla serpilerek hazırlanmış her çeşit deri, BK. R. Önsey, Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayii ve Sanayileşme Politikası, Ankara 1988, s. 59, not. 6.
- 6Tirşe; üzerine yazı yazılabilecek şekle sokulmuş deri. Bk., M. Z. Pakalın, "Tirşe" Mad., Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1971, C. III., s. 508- 509.
- 7E. Petrasch - R. Sönger - E. Zimmermann - H. Georg. Mayer, Die Karlsruher Türkenbeute, München 1991, s. 345, Kat. 296.