15 Ocak 2016, 17:45
|
#1 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| |Kadim Dolunay| Şiirleri
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Hakkında Aslen Elazığ’lı; ama doğup büyüdüğü ve yaşadığı şehir Malatya’dır…
Şimdilerde ise Sakarya, Adapazarında… Bir arkadaşımızın kaleminden Kadim Dolunay:
12 Haziran 1985..
Ramazan ayının son günleri..
Gökte ay yarım..
Kayısı kokulu kentte bir baba müjde bekliyor..
Evdeki tatlı telaşı anlamayan küçük bir abla, kardeş..
Tüm şehir uykuya daldığı o anda, bayramdan önce evine sevinci muştulayan ağlama sesi..
Annesinin kollarında bir bebek..
Hayata ilk adım ve hayatı “anneyle okuma” böyle başlıyor..
Ve sonra çocukluk…
Hüzünle iç içe…
Sonrasında gençlik çağı.. Kanın deli aktığı zamanlar..
Lise çağı dalgalı bir dönem..
Okuldan kaçış, kalpteki boşluğa isyan, kaleme akış.. Belki de o yılların özeti bu..
Yıllar sonra eğitime devam edeceğini tahmin edemeyen delikanlı önce liseyi terk ediyor..
Birkaç ay farklı işlerde çalışınca anlıyor hayatın gergefinde işlenmenin manasını..
Sonrası içe dönüş, okula dönüş ve kaleme sarılış..
Hayatı kelimelerle anlatış..
Hayatın ritmini hecelerle yakalayış..
“Bataklığa düşer isen, bırakma kendini; dönme şaşkına!
Kalk, diril, sığın Ol Ekmel olanın kuşatıcı aşkına!”
Diyen şair, ezgi ve ilahi sözleri yazarak başlıyor kalemle dostluğa..
Yarım kalan tahsil hayatına da bu sırada devam ediyor ..
Liseden sonra eğitime devam ediyor.. “Hedef, Azim, İstikrar” diyerek…
Başarılarla iç içe…
Bu sırada kalem hep elindedir Kadim şairin.
Kelimeler yeni bir yol açmıştır şairin önüne..
Artık hayat başka renklere bürünmüştür..
Yazdıkça güneş daha canlı doğuyor, çiçekler daha güzel kokuyordu..
Artık hayatın anlamı cümlelerle ifade ediliyordu.
Yolu aydınlatan, saklı hazineyi keşfetmenin lezzetiyle örülen düşünceleriydi..
Kalbe düşen sevgi tohumlarıyla işlenen kelimeleri..
“Hayat ki, “El-veda” ve “Merhaba” arasında ince bir çizgi…” diyerek iz sürüyordu şair bu yolculukta..
Kitapları, geceyi, sevdayı, hüznü, güneşi… Göze değen her şeyi kalemin ucunda inceltiyor ve buluşturuyordu kağıtla..
Yıllarla beraber büyüyordu düşünceler..
İçine sığmayan kelimeler, yürüdükçe derinleşen bakışlar anlatıyor şairi..
Ve yazma sanatını şöyle anlatıyordu şair:
“Ruhun iç titreşimlerini yazıya çevirmek…
Kalem tutmaya başladı mı insan, içine doğru bir yolculuğa geçer o an..
Ne kadar derine inerse o kadar derin duygular bulup koyar heybesine..
Geri döndüğünde ise heybesine koyduğu duygularla kelime köprüsünden geçmek zorundadır.
Köprü ne kadar sağlamsa, duygular da o kadar sağlam yansır kelimelere..
Köprü sallandıkça düşer duygular, ve hecelere dönüşmeden hissiyata karışır..
Yüreğinize çektiğiniz nefes miktarınca inersiniz derine..
Heybenizin büyüklüğü kadar duygu getirebilirsiniz derinlerden..
Ve köprünüzün sağlamlığı kadar sağlam olur sözleriniz..”
Ve şair bu demlerde ne yapıyor derseniz, cevabı şairin kaleminde:
“..Ve ben şimdi bir lahzalık ömrü,
Sayfaların dalgalı yüreğine dökme çabasındayım.”
… |
| |