Dedemlerin evine her gidişimde o içeriye sinen kokuyu içime çektiğimde, çocukluğumdaki anılarım gelir hep aklıma.. Öylesine bir anıya gittim ki geçenlerde; paylaşayım sizlerle..
Bir keresinde dedem hadi kalkt balığa gidiyoruz demişti. Ama bir şartla seni götürürüm demişti.. Çaparinin hindi tüylerini bahçedeki tavuğu yakalayarak, hindi tüyü yerine değiştireceksin demişti..
Dedikleri aklıma da yatmıştı, dışarıya çıktığımda fino köpeği gördüğüm gibi geri içeriye kaçmıştım, köpek fobim hala da vardır.

Kocaman adam köpek görünce ayrı bir adrenalin içerisine giriyor...
Dedem; kopmuş, çürümüş minisinaları tamir ederken melül melül yüzüne bakardım hep, bana; paslı iğneleri de sen değiştir adem dediğinde, ben değişemem ki dede demiştim.. Sen de amma beceriksizsin demişti.. Belkide bu kadar kabuğunda duran bir çocuk görmek istemiyordu...
Neyse; dedem hepsini tamamladı bir yün yelek, bir balıkçı pantolonu gittik aldık bana, kafama da kasket.. Balık tutmaya gittik, şans bizimleydi ve akşam eve döndüğümüzde yanlış hatırlamıyorsam takriben 1 KG balık tutmuştuk..
Bir sonraki gün dedem bana kocaman bir gemi resmi bulup odamın en baş yerine çivilemişti.. Ve o gemi resmi hâlâ benim eskiden kalmış olduğum oda'da duruyor.. Ben bunları düşünürken, bir anda rüzgâr odanın içerisini karıştırdı..Camı kapattım.. Ve çayların gelmesini bekledim..
Antik insanlar güzeldir..
Antik anılar güzeldir...
Çocukluklar, vazgeçilmez birer anıdır.