02 Nisan 2015, 21:02
|
#234 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: her şey anını bekler
- Kıştan daha soğuk bir Ankara gününde vizeler nedeniyle beyni ısınan arkadaşlarıma Freud yüklemesi yaparak o beyni tamamen yakmanın ve sonunda ısınmış olmamızın haklı gururunu yaşadım. Hep diyorum yanlış bölümdeyim diye, neyse ki siyaset psikolojisi diye mucize bir dersim var ve hocası da kliniği olan bir psikolog, dilediğim gibi davranıyorum. Adama gizli olduğunu bile bile gidip ''hocam en ilginç vakalarınızın raporlarını alabilir miyim?'' dedim, sonra gülüp ''gördüğüm en ilginç vakasın Cansu, ben sana anlatacağım'' dedi. İşte bir erkeğe hayran olunacak andı o an, nasıl tatlısın.
- Kafamın en allak bullak olduğu, en halsiz olduğum zamanlarda mükemmel iş teklifleriyle bana gelinmesine üzülüyorum. İki hafta beklerler beni herhalde değil mi? Yemişim o İstanbul'dakilerin taleplerini. Ortada arz yok ama talep çok, eğrisini düzelttiklerim.
- Ben hiç bu kadar hasta olmamıştım. Yeni yıla girerken olduğum dışında, iki haftadır dünyayla bağımı koparmış gibi sümüklü, solgun ve yorgundum. Üstüne bir de hafta sonu varlığından haberdar olmadığım tansiyonumun çıkası tuttu, iyiyim iyiyim.
- İnanmayacaksın ama tam Pazar gününden beri düzenli bir hayatım var. Nasıl yani? İşte sabah kalkıyorum, akşam yatıyorum. Ee? Ne 'ee'si, en son sabah kalktığımda Pazar akşamları Şahane Pazar vardı ve annem pileli eteğimi ütülerken isyan ederdi. Sahi neydi o pileli etek çilesi.
- Bugün uykusuzluğun nirvanasındayken nasıl bu kadar pozitif elektrikler saçtığımı da birinin çıkıp açıklamasını isterim.
- Son olarak neydi ya, hah. Nar ayıklamaya başladım bu hafta. Ayıklarken cinayet işlemiş gibi olup kan efektleriyle süslenmiş olsam da, nar kesinlikle mucize ya. Düşünsene çarşıdan alıyorsun bir tane eve geliyorsun bin tane oluyor. Aslında bunun altında da birçok şey olabilir. -Ne olabilir bir söylesene, ne? Mesela her çarşıda bulduğun şeyin evde bin tane olması seni memnun etmeyebilir. Bence burada insandan yola çıkılıyor. Şimdi sen bir insanı görüyorsun, bir tane görüyorsun değil mi? Kafa güzel değilse. Sonra o insanı tanıdıkça iyi ya da kötü bin tane insan çıkıyor içinden. Yani her yönüyle ayrı tanıyorsun onu ve hepsinin tadı da farklı. Yani hiç nara benzemiyor. Narla insanın tek ortak noktası ikisi de ayıklanırken ortalığı batırıyor. Sen bir insana ''seni çözdüm'' dediğinde nasıl kan kustuğuna tanık olmadıysan anlamazsın bunu. Bazen insanları çözmüş olduğunuza pişman olduğunuz an, nar ayıklayın ve kendiniz için iyi bir şey yapmış olun. Siz dünya için iyi bir şey yapmak zorunda değilsiniz çünkü.
- Yine madde madde gideyim derken işi uzattım mı? Uzatırım arkadaş.
- 25 Mayıs'ta Mezuniyet Balosu var, 26 Mayıs mıydı yoksa? Her neyse ne, okuluna delice aşık ve müthiş arkadaşları olan ya da okula makyajsız geliyor ama baloda afet-i devran olma ihtimali yüksek hatunları kesmeye gelecek olan ya da ya da ya da gri eşofmanla okula gelen 185 üstü erkeklerin takım elbise giyince Biscolata reklamından fırlamış olacağını hayal ederek oraya gidecekler için kesin çok eğlenceli olur. Ben mi? Benim müthiş arkadaşlıklarım var ama okulla sınırlı değildi, aslında henüz karar vermiş değiliz ama ona yapacağımız abuk sabuk masrafla çıkar kendimiz dibine kadar eğleniriz, alkolü de sınırsız tutarız dedik. İyi dedik. Olmadı bir de Miami yaparız!
- Bu kadar büyüyecek ne vardı?
- İş hayatına okul olmadan da atılmak için bazen sabırsızlanıyorum.
- Ben en son 'son olarak' mı demiştim? Bu son olsun o zaman.
- Neydi o şarkı?
- Doğarken ağladı insan, bu son olsun bu son.
- Ha ben doğarken ölüme göz kırpıp sonra hadi ordan demiş biri olarak, bir hayli geç ağladığım için sanırım, o geç ağlama hali bazen nüksediyor ben de.
- SON.
- (mutlu mu / mutsuz mu?)
- Bazen tutup kendinizi sevesiniz gelir ya, tutmayın kendinizi kalkıp sevin. Hangi kendinizi tutup hangi kendinizi tutmayacağınızı da size bırakıyorum, işte böyle.
- Haayıır... (bildin sen o sesi)
__________________ If you can't measure it, it doesn't exist. |
| |