Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Ağustos 2014, 18:15   #1
Çevrimdışı
AftieL
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Osmanlı Minyatürlerinde Savaş, Kuşatma ve Çıkartma




Osmanlı Minyatürlerinde Savaş, Kuşatma ve Çıkartma



Konusu tarih olan eserlerde yer alan Osmanlı minyatürlerinin büyük çoğunluğunun saray törenlerinin yanı sıra padişahların veya komutan olarak görevlendirilen vezirlerin yaptıkları savaşları, kale ve kent kuşatmalarını, Osmanlı donanmasının deniz üzerinden yaptığı çıkartmaları tasvir ettikleri bilinmektedir. Nakkaşlar Osmanlı ordusunun seferlerini, savaşlarını, kuşatma ve çıkartmalarını, kimi zaman bizzat kendi gözlemlerine, kimi zaman da resimledikleri el yazmalarının metinlerine dayanarak canlandırmaya çalışmışlardır. Hangi yola başvururlarsa başvursunlar, her zaman kullandıkları minyatür geleneğinin resim diliyle, tüm olayları gerçekçi bir yaklaşımla yansıtmaya özen göstermişlerdir.

Bilindiği gibi, 16. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu’da ve Batı’da çok sayıda sefer, savaş, kuşatma ve deniz çıkartması yaptığı bir yüzyıldır. Seferlerin olumlu getirilerinden biri olan devletlerin birbirleriyle yaptıkları kültürel alışverişler, Osmanlı minyatürlerine yoğun bir şekilde yansımıştır. Özellikle Yavuz Sultan Selim (1512-1520) ile Kanunî Sultan Süleyman (1520-1566) dönemlerinde kazanılan zaferlerden sonra o ülkelerin sanatçılarından bazıları ve taşınabilen sanat eserleri Osmanlı Sarayı’na getirilmiştir. Böylelikle, resimli elyazmalarının hazırlandığı ve tüm dekoratif sanatların bezeme üsluplarının yaratıldığı, Saray’ın himayesindeki sanat atölyesi olan nakkaşhaneye getirilen yabancı sanatçılar, yerli sanatçılarla birlikte çalışmışlar ve farklı üslupların sergilendiği çok sayıda minyatür yapılmıştır.

Savaş konulu tasvirlerin yer aldığı ilk eser, kopya tarihi olmayan ancak Kanunî’nin saltanatının başlarında 1525 civarında hazırlandığı sanılan Selimnâme (TSMK, H.1597-98) adlı eserdir. Şükri Bitlisî tarafından Türkçe mesnevî tarzında kaleme alınmış olan bu eserde Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışından ölümüne kadar gerçekleşen önemli olaylar ve kazandığı zaferler anlatılmıştır.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Eseri resimleyen nakkaşın adı bilinmemektedir. Ancak tasviri yapan nakkaşın resim üslubu, 16. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı sarayına Tebriz’den getirilen Horasanlı nakkaşların taşıdıkları Türkmen ve Timurlu resim üsluplarından kaynaklanan nakışçı tasvir üslubununun etkilerini yansıtmaktadır Yavuz’un, babası II. Bayezid ile Çorlu’da yaptığı ve babasına yenildiği savaşı tasvir eden minyatürde (y.44a) her iki tarafın askerleri yeşil bir tepe üzerinde karşılıklı iki grup halinde resmedilmiştir. Sağ tarafta savaşı bir araba içerisinden izleyen II. Bayezid ve askerleri, sol taraftaysa elinde kalkanıyla yandaşlarının başında Yavuz görülür. II. Bayezid’in bulunduğu arabanın önünde yeniçeriler Yavuz’un sayıca daha az olan yandaşlarına doğru nişan almışlardır. Yavuz’un ve babası II. Bayezid’in tasvirinde diğer figürlerden ayırıcı bir ayrıntıya yer verilmemiştir. Sadece II. Bayezid beyaz sakallıdır.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Yavuz Sultan Selim’in Memluklarla yaptığı Mercidabık Savaşı’nın (y.216a) betimlendiği bir diğer sahnede de her iki ordunun askerleri karşılıklı konumda yerleştirilmiştir. Memluk askerleri, kızıl renkli başlıkları ve Osmanlılardan farklı dolanmış sarıklarıyla dikkati çekerler. Bunun dışında her iki ordunun askerlerini birbirinden ayırıcı herhangi bir ayrıntı yoktur. İlk bakışta hepsi birbirine benzeyen askerlerin yüzlerini, sadece sakal, bıyık gibi ufak farklılıklar birbirinden ayırır. Mavi renkli tepe sahnenin büyük bir bölümünü kaplar. Gökyüzününse sadece küçük bir bölümü altınla boyalıdır. Burada bir meydan savaşı betimlenmiş olmasına rağmen, oldukça pastel tonlarla çalışılmış sade bir anlatım söz konusudur. Simetrik bir kurguyla tepenin üzerinde yukarıdan aşağıya doğru sıralanan savaşçılar donmuş gibidir. Durağanlığı bozan ve simetrik iki grubu birbirine bağlayan tek unsur ortada çarpışan iki askerdir. Mızraklar ve sancaklar tasvirin kurgusunda yatay ve dikeyliği sağlayan unsurlardır.



Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Aynı eserdeki Yavuz Sultan Selim döneminde yapılan savaşlardan birini tasvir eden bir diğer minyatür, Sinan Paşa’nın Dülkadiroğlu Alaüddevle ile yaptığı savaşı (y.164b) betimler. Eserin metnine göre Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşında kendisine katılmayarak destek vermeyen, savaştan sonra da zaferini kutlamayan ve savaş esnasında Osmanlı mülküne saldıran Dulkadirli Bey’ini Sinan Paşa’nın yönettiği bir orduyla ortadan kaldırmak ve topraklarını Osmanlı ülkesine katmak istemektedir. Tasvirin sol tarafında tamamen yaya olarak ve ok atar vaziyette Dulkadirli askerleri ve ortalarında uzun, beyaz sakalı ile Alaüddevle betimlenmiştir. Sağ tarafta atlı ve daha gösterişli giyimli Osmanlı askerleri, önde tüfekli yeniçerilerle birlikte resmedilmiştir. Ön planda yerde görülen Dulkadirli askerlerinden birinin dağılmış cesedi, tasvirin altındaki beyitte son mısrada okunan “ Kan döküldi gövdeden ayrıldı baş” ifadesini görselleştirmektedir.

Aynı eserden seçtiğimiz bir diğer minyatürde, yazar Şükri’nin ifadesiyle pek çok zorluktan sonra İskederiye limanına ulaşan Osmanlı donanması (y.254a) tasvir edilmiştir. Gümüş rengi ve ince fırça darbeleriyle işlenerek, balıkları ve dalgalarıyla resmedilmiş denizde Osmanlı donanması içlerinde birer, ikişer ve üçer figürün yer aldığı üç kadırga ile temsil edilmiştir. Limanı kuşatan surlar üzerinde Osmanlı bayrakları yer almaktadır. Surlara açılan kapı önünde ise Mısır’ın fethini gerçekleştiren Yavuz Sultan Selim tasvir edilmiştir. Ayrıca, burçların gerisinde Osmanlı askerinin başları seçilir.

Osmanlı Sarayında 15. yüzyıldan itibaren Firdevsî Şehnâmesi’ne duyulan ilgi, 16. yüzyılda Osmanlı sultanlarının tarihlerini Firdevsî Şehnâmesi vezniyle ve Fars dilini iyi bilen bir şaire yazdırmalarıyla sonuçlanmıştır. Bu durum, Kanunî döneminde resmî karakter kazanan şehnâmecilik görevinin oluşmasına yol açmış ve şehnâmeci tarafından yazılan Osmanlı tarihleri, dönemin yetenekli nakkaşları tarafından resimlendirilmiştir.




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


16. yüzyılın ortalarında Kanunî tarafından Saray şehnâmecisi olarak atanan Arifî mahlaslı Fethullah Arif Çelebi’nin yazdığı beş ciltlik Şehnâme-i Âli Osman adlı eserin Osmannâme adını taşıyan dördüncü cildinde (İtalya, özel koleksiyon) ilginç bir tasvir vardır. Eserde Osman Gazi’den Yıldırım Bayezid’e kadar hüküm sürmüş padişahların saltanat yıllarının önemli olayları anlatılır. Osmanlıların Aydos Kalesi’ni alışlarını gösteren bu minyatürde (y.70b), kaleye tırmanan kişi Gazi Abdurrahman’dır. Aydos Kalesi’nin alınışının Neşrî Tarihinde de nakledilen hikâyesine göre, Aydos tekvurunun sevimli kızı bir gece düşünde çukura düştüğünü ve kendisini buradan güzel yüzlü bir gencin kurtardığını görerek uyanır. Rüyasında gördüğü gencin hayali gözünün önünden gitmez. Birgün hisarın civarına Türkler gelir, kız burçtan aşağı bakınca aralarında düşünde gördüğü Abdurrahman’ı tanır, derhal Rumca bir mektup yazar ve bunu taşa bağlayıp burçtan aşağıya atar. Mektup Gazi Abdurrahman’ın önüne düşer. O da bu mektubu Rumca bilen birine okutur. Mektupta tekvurun kızı, kaleyi kendilerine alıvereceğini yazmıştır. Vaat edilen vakit gelince Gazi Abdurrahman birkaç güvenilir adamıyla gece yarısı kaleye gider. Onu bekleyen kız aşağıya kement sarkıtarak Abdurrahman’ı yukarı çeker. Böylelikle Türkler Aydos Kalesi’ni ele geçirirler. Yavuz Sultan Selim’in Tebriz’i aldıktan sonra İstanbul’a getirdiği Heratlı nakkaşların üslubuyla yapılmış olan bu minyatürde, tekvurun kızının burçtan aşağıya sarkıttığı saçına tırmanarak yukarı çıkan Gazi Abdurrahman ve kalenin dışında bekleyen adamları tasvir edilmiştir. Heratlı nakkaşların Tebriz üzerinden İstanbul’a taşıdıkları bu tasvir üslubunda, figürler ince, uzun, naif görünümlüdür. Uçları kıvrılarak uzayan serviler, dalları sağa, sola uzamış, kimi zaman servilere dolanmış bol çiçekli ağaçlar, bir taş etrafında kümelenmiş yaprak ve çiçekler bu tasvir üslubunun kalıplaşmış doğa özellikleridir.


.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Bu olayı tasvir etmeye çalışan nakkaş, Firdevsî Şehnâmeleri nüshalarında resimlenen ünlü kahraman Rüstem’in annesi Rudabe ve babası Zal’in buluşması konusunun tasvir kalıbını kullanmış ve tekvurun kızını kaleden kement yerine saçını sarkıtır durumda resmetmiştir. Seçilen bu örnek, Osmanlı nakkaşlarınca 1545 civarında aynı üslubun sade bir yorumuyla resimlenmiş olan Şerif’e ait Tercüme-i Şehnâme’dedir (TSMK, H.1520, y.48b).

Arifî’nin yazdığı Şehnâme-i Âli Osman’ın, Süleymannâme adını taşıyan beşinci cildinde (TSMK, H.1517) Kanunî döneminin 1520-58 yılları arasında yaşanan önemli olayları konu edilmiştir. Bu eserde bizzat Kanunî’nin komuta ettiği doğuya ve batıya yapılan seferlerin önemli savaşları ve kuşatmaları, adı bilinmeyen beş ayrı nakkaş tarafından tasvir edilmiştir. Eseri resimlendiren nakkaşlardan özellikle ikisinin, konumuz olan savaş ve kuşatma sahnelerini farklı kişisel yorumlarıyla yansıttıkları görülür. Bunlar arasındaki ilk önemli tasvir 25 Ağustos 1521’de yapılan Belgrat’ın kuşatılmasını (y.108b-109a) konu alır. Kent kuşatma sonucunda 29 Ağustos 1521’de düşmüştür. Çift sayfa halinde kurgulanmış olan bu minyatürde, soldaki sayfada padişahın Belgrat dışında kurulmuş olan otağ-ı hümayunu görülür. Karşı sayfada ise, askerler ve papazlarla dolu kuşatma altındaki şehir, kuleleri ve kiliseleriyle birlikte seçilmektedir. Kompozisyonun her iki yarısını ön plânda akmakta olan Tuna nehri birbirine bağlar. Kanunî sefer tahtına oturmuş, ellerini ceplerine sokmuş halde heyecanla kuşatmanın seyrini izlemektedir. Nehrin kıyısındaysa ellerini önlerinde kavuşturmuş halde duran üç vezir, solda üç içoğlanı, tahtın gerisinde altı Hasodalı ağa ve ordugâhın içerisinde bazı görevliler kuşatmayı seyrederler. Bu çift sayfaya yayılan kompozisyon, farklı kişisel üsluplarıyla eserin resimlenmesinde görev aldığı belirlenmiş adı bilinmeyen beş nakkaştan en yeteneklisinin elinden çıkmıştır.



__________________




 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver