Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Altı yüz yıl bir imparatorluğa ve üç kıtaya hükmeden Osmanlı padişahları, sadece ülkeleri değil, gönülleri fethetmek için de dertlenmişler. Bu nedendendir ki birçok Osmanlı sultanı şiir yazmış; edebiyatın, güzel sanatların en iyi örneklerini vermiş. Prof. Dr. İskender Pala, `Şiirin Sultanları` kitabında padişahların bazısı bilinen bazısı pek bilinmeyen bu şiirlerinden örnekleri bir araya getirmiş ve kitap Asya Finans tarafından yayımlanmıştı. `Şiirin Sultanları`, İstanbul 2010 AKB Ajansı Geleneksel Sanatlar Yönetmenliği, İBB Kültür AŞ ve Divan Edebiyatı Vakfı tarafından yeniden basıldı. Kitabın yeni hali için Gülbün Mesara başkanlığındaki A. Süheyl Ünver Atölyesi`nin ve Hüseyin Kutlu başkanlığındaki Uygulamalı Türk-İslam Sanatları Kütüphanesi sanatkârları, padişah minyatürlerini yeniden yorumladılar, şiirleri birer hat eseri olarak yazdılar, etraflarını tezhiplediler.
Önceki gün bir toplantıyla basına tanıtılan bu yeni basımda, şiirlerin günümüz Türkçesiyle düz yazıya aktarılmış hali, Türkçe, İngilizce ve Arapça tercümeleri, hat sanatıyla yazılmış şekli ve padişah minyatürleri yer alıyor. Sülüs, nesih, ta`lîk, divanî ve rika hat çeşitleri kullanılarak klasik tarzda yazılan şiirler için o şiire en uygun yazı türü seçilmiş. Her şiir için farklı tasarımların yapıldığı kitapta, devletleri dize getiren 26 padişahın iç dünyasını yansıtan şiirler var.
Kitapta, şiirle uğraştıklarını bildiğimiz Fatih Sultan Mehmet, Yavuz, Kanuni, II. Selim, I. Ahmet ve III. Selim gibi şairlere birçok yeni isim ekleniyor. Kuşe kağıda büyük boy basılan `Şiirin Sultanları`, Osman Gazi`nin
`Gönül kerestesiyle bin
Yenişehir ü Bazar yap
Zulm eyleme rençberlere
Her ne ider isen var yap...
Osman Ertuğrul oğlusun
Oğuz Karahan neslisin
Hakk`ın bir kemter kulusun
İstanbul`u aç gülzar yap` dizeleriyle başlıyor.
Ardından Orhan Gazi, I. Murat, Yıldırım, Fatih, Yavuz Sultan Selim, II. Selim, III. Murat, Sultan İbrahim, Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülaziz ve daha birçok şair hükümdarın şiirleri sıralanıyor.
Osman Gazi`nin oğluna vasiyet için söylediği dizelere bakınca haşmetli padişahların idare ettikleri insanlara karşı adaletli davranma konusunda kendilerini nasıl telkin ettikleri anlaşılıyor.
Genç Osman`ın
`Şah oldun ise de kuru toprak değil misin?
Bây oldun ise katre-i nâ-pak değil misin?
Dünya evinde zevk ü safâ hoştur velî
Rûz-i cezâda Fârisî mes`ûl değil misin?` mısraları ya da
`Kanunî`nin
`Saltanat dedikleri ancak cihan gavgasıdır
Olmaya baht ü saadet dünyede vahdet gibi` beyti, Osmanlı padişahlarının dünya saltanatını bir hizmet makamı olarak gördüklerine işaret ediyor.
III. Mehmet`ten kalan
`Cevr-i dilber, ta`n-ı düşmen, sûz-i firkat, za`f-ı dil
Dürlü dürlü dert için yaratmış Allahım beni`,
Abdülaziz`in sarf ettiği
`Bunca derd ü mihnete katlandığım âyâ neden
Terk-i cân etsem de kurtulsam şu mihnethaneden` ifadeleri, cihana hüküm sürenlerin de gönüllerinde kendilerince dertler bulunduğunu kanıtlıyor.
Yavuz`un
`Muhabbet şâhının bir bende-i fermânıyız cânâ
Gedâ-yı kûy-ı aşkız âlemin sultânıyız cânâ` sözü ise bu ikiliği en güzel özetliyor.
İskender Pala, kitabı hazırlarken padişahların duygularını en iyi yansıtacak şiirleri seçmeye özen göstermiş. Dolayısıyla kitaptaki şiirlerden hareketle sultanların yaşamları ve kişilikleri hakkında bir fikir edinmek mümkün.