Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Cebriye ve mutezile
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
Nakil yolu ile anlaşılan, yani Peygamberlerin söyledikleri şeyleri, akıl ile araştırmaya uğraşmak, düz yolda, güç giden, yüklü bir arabayı, yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer. Yokuşa doğru at, kamçılanırsa, çabalaya çabalaya, ya yıkılıp canı çıkar, yahut, alışmış olduğu düz yola kavuşmak için sağa sola ve geriye kıvrılarak arabayı yıkar ve eşyalar harap olur. Akıl da, yürüyemediği, anlayamadığı ahiret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya yıkılıp insan aklını kaçırır veya bunları alışmış olduğu, dünya işlerine benzetmeye kalkışarak, yanılır, aldanır ve herkesi aldatır.
Akıl, his kuvveti ile anlaşılabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan bir ölçüdür. Böyle şeylere bağlılıkları olmayan varlıklara eremeyeceğinden, şaşırıp kalır. O halde, Peygamberlerin bildirdikleri şeylere, inanmaktan başka çare yoktur.
Ehl-i sünnet âlimleri, mutezilenin dalalette olduğunu âyet ve hadislerle ispat etmişlerdir.
Bir taşla iki kuş
Sual: Aşağıdaki ifadeler Ehl-i sünnete aykırı değil mi?
Kula bela gelmez Hak yazmadıkça,
Allah bela vermez kul azmadıkça.
CEVAP
Ehl-i sünnete uygundur. Birinci mısra mutezileye cevap, ikinci mısra cebriyeye cevaptır. Bir taşla iki kuş vurulmuştur. Özet olarak, iki satırla Ehl-i sünnet itikadı bildirilmiştir.
Mutezile, (Kaderini herkes kendi belirler) der. Birinci mısra buna cevaptır. (Allahü teâlâ dilemedikçe insan bir şey yapamaz) deniyor.
Cebriye ise, (Allah dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini sapıklıkta bırakır) ayet-i kerimesini yanlış anladığı için, (Her şeyi bize zorla yaptıran Allah’tır) der. İkinci mısrada, (Allah’ın takdiri insanların amellerine göredir) deniyor.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kaza ve kader bilgisini, çok kimseler anlayamadığından doğru yoldan ayrılmıştır. Bunlardan bir kısmı, insanların isteyerek yaptığı işlerinin zorla olduğunu sanmış, çokları da, insanların her işi yaratarak yaptığını, isteyerek yapılan işlere Allahü teâlânın karışmadığını söylemiştir. Üçüncüsü de, doğru yoldakilerin, İslamiyet’i iyi anlayanların sözüdür ki, bunlar, Fırka-i naciyye ismiyle müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimleridir. Bunlar, birinci ve ikinci kısımda olanlar gibi taşkınlık yapmamış, orta yolu seçmişlerdir.
Eş’ari ve Cebriye
Sual: İmam-ı Eş’ari’nin insanın iradesiyle ilgili bildirdikleri, Cebriye’ye yakın mıdır?
CEVAP
Yakın olanları vardır, fakat yakın olmak, Cebriye olmak demek değildir. Cebriye bâtıl fırkadır. İmam-ı Eş’ari ise, Ehl-i sünnetin iki itikad imamından biridir. İmam-ı Maturidi’nin bildirdiğiyle, arasında söyleyiş farkı vardır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir işin yapılması başkadır, iyi veya kötülüğünün yapılması başkadır. O halde, işin iyi veya kötü olması için de, kuvvetin ayrıca tesiri lazımdır. İnsanların kudretini Allahü teâlâ yarattığı gibi, bu kudretin tesir etmesini de Allahü teâlâ yaratmaktadır. Bunun için, kulun kudreti de tesir eder. İmam-ı Eş’ari’nin bildirdiklerini, Cebriye’den ayıran şey, Cebriye mezhebinde, (Bir insan bir işi yaptı demek mecazdır. Yani o istekli işi yalnız Allahü teâlâ yapmıştır. O insanın eliyle yapmıştır. İnsanda kudret yoktur) derler. İmam-ı Eş’ari ise, (İşi yapan, hakikatte insandır. Ancak, insanın isteğiyle değil, Allahü teâlânın istemesiyle yapmıştır) diyor. Ehl-i sünnetten, İmam-ı Eş’ari’den başkaları, kulun kudreti, yaptığı istekli işe tesir eder diyor. İmam-ı Eş’ari ise, kudreti ancak, işin yaratılmasına sebep olup, yaratılmasında tesiri olmaz diyor ki, her ikisine göre de, işi insan yaptı demek doğru olur. Ehl-i sünnet, Cebriye’den, böylece ayrılmış olur. Cebriye mezhebinin, insanın istekli işlerini yaptığını kabul etmemesi, (İşi insan yaptı demek mecazdır) demesi küfürdür. (1/289) |