Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 Ağustos 2012, 19:54   #1
Çevrimdışı
JosephiNe
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
çocukluğumun 3 mevsimi





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Bundan yıllar öncesiydi. Küçük dünyamın içinde mevsimler Nisan ,Eylül ve Aralık’tan;renkler mavi,sarı ve beyazdan ibaretti.

Görülmemiş düşler, kurulmamış hayaller biriktiriyordum defterimin arasında. Kullanılmamış umutlara meskendi yüreğim o vakitler.Maviye sevdalı bir çocuk büyürdü avuçlarımda.


Renklerden mavi,vakitlerden Nisan’dı.Ansızın bir sabah çıkagelmişti bahar.İlle de mavi olsun istiyordum.Bazen gökyüzü,bazen okyanus bazen de mürekkep tadında.Ne vakit kurumaya yüz tutsa yüzümde tebessümler ve gri tonlar artsa çocuk dünyamda,rastgele çekip bir tanesini yeniden maviye boyuyordum her şeyi.Mavi yağmurlar yağdırıyor ,mavi ıslanıyor,mavi ferahlıyordum.İçime giren mavi üşümeyi ne de çok seviyordum.Dudaklarıma,düşlerime,masallarıma mavi bulaştırıyordum.

İpini rüzgara kaptırdığım bir uçurtmam vardı,mavi kanatlı.Ardından akıttığım mavi gözyaşlarım.Erik çiçekleri nasıl da mavi açıyordu dallarda.Çiğdemler,menekşeler mavi uyanıyordu kırlarda Pencereme konan serçenin ıslak tüyleri mavi oluyordu nedense.Tepelerin arkasından mavi doğuyordu güneş.Hayat mavi başlıyordu kaldığı yerden.İçime tarifsiz bir yaşama sevinci doluyordu koyu mavi.Gelinciklerin,fesleğenlerin kılcal köklerine kadar iniyordu sevincim.

Mahallenin başıboş çocuklarına takılıyor,bir derenin kenarında alıyordum soluğu.Kurbağaların aslında mavi olduğuna şahit oluyordum,şaşırarak.Arıların papatyalara yaktığı mavi türküleri hayretle dinliyordum.Bütün sevdiğim şeyler maviydi,öğreniyordum.Doğduğum evin pencereleri,ilk oyuncak bebeğimin elbisesi,ilk nazar boncuğum,mavi önlüğüm ve okulumun uzun koridoru,ilk masal kitabımın kapağı,ve daha nicesi…Bundan yıllar öncesiydi.Çocukluğumun mavi yanıydı ve Nisan’dı…

Derken sarının hüküm sürdüğü bir Eylül ikindisinde durmaksızın koşmaya başlamıştım. Meşelerin,palamutların yağmur gibi yağan sarı yaprakları vereme tutulmuş gibi savruluyordu peşim sıra.Nereye koşuyordum böyle?Küstürdüğüm arkadaşıma mı yetişmeye çalışıyordum,içimde sarı bir pişmanlık,dilimde sarı bir öfkeyle?Yoksa okuluma mı geç kalmıştım yine?Belki geride kalmaya yüz tutmuş çocukluğuma koşuyordum,kimbilir.

İçimde titreyen sarı bir hüzzamdı Eylül.Bu ağlamaklı sarıya sebep arardım çocuk aklımla.Kalmak mı yoksa gitmek mi doğru,ayırt edemezdim.Geride bıraktığım Fındık ,kulakları yerde,sarı keder bulaşmış gözleri gözlerimde, ‘gitmesen olmaz mı?’ demek isterdi her defasında,anlamazdım.

Sarı Eylül, sıcak anılarıma sarı yıldırımlar düşüren iklimdi.Sesime ağlamak bulaştığı demlerde bir toy kuş olup,turnaların peşine düşmeyi istediğim,kanatlarımın olmayışına lanet ettiğim vakitlerdi.Ayrılık sarı,hasret sarı,gece yarıları yakılan petrol lambalarının ölgün ziyaları sarıydı Eylül’de.

Gidip de dönmemenin çatı arasında unuttuğum sararmış bir fotoğrafıydı Eylül. Çocukluğumun hüzün bulaşmış sarı yanıydı…

Gülen yüzüm tam da sararmaya yüz tutmuşken Aralık gelir, çıplak ağaçların arasında beyaz bir adam belirirdi. Penceremin camında buzdan kanaviçe desenleri çizilir, ahşap köy evleri her gece rüyalarıma girerdi bir mangalın başında.Çeşmelerin suyu donar,çatılardan kılıç gibi buzlar sarkardı.Bembeyaz elbisesiyle bir hayalet ellerimden tutar ,beyaz bir dünyanın kapılarını aralardı.Hayatımdan gelip geçen herkes,sarf ettiğim her söz,yaşadığım ne kadar sevinç ve keder varsa yeniden karşıma çıkardı.Yenildiğim bütün oyunlar ayaz vurmuş soğuk sokak lambalarında sabahlardı.Göz alabildiğine uzanan beyaz tepeler,okuduğum kar masallarının beyaz sayfalarına çağırırdı çocuk yanımı.

Sonra koşardım, bütün sükutumu takınıp dilime. Elimde beyaz ve ıslak eldivenlerim ,ardımda beyaz benekli Fındık.Dizlerime vuran beyazı yara yara ,yokuşun başındaki beyaz adama kollarımı açardım.

Dallarından buz parıltıları silkelediğim, serçelere beyaz tuzaklar kurduğum Aralık… Maceramın,sobanın yanına serilmiş beyaz yatağımda,bir bardak süt ile bir dilim keke çıktığı Aralık…Alnımı yakan ateşe inat buzuna vurulduğum Aralık…Çocukluğumun beyaz yanı…

Söylesene kardan adam, sen de bırakıp gider misin? Atkımı üşüyen boynuna sarsam, eldivenlerimi senin ellerine taksam…Biliyorum,gidersen dönmeyeceksin…

Ülkü Yılmaz

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver