Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: C.
Şu başlığın hiçbir kişi, kurum ve kuruluşla alakası yoktur. Tamamen hayal ürünüdür ve günlüğün içerisinde de sanal reklam yerleştirmesi yapmıyoruz arkadaş.
Burdan bakınca C. benim için ismimin baş harfi, oralardan bakınca kim bilir kimi çağrıştırıyordur. Birkaç hafta öncesinden öylesine yazdığım bir şeydir bu C. ve sonra Aylak Adam aklıma geldi. Orda da bir C. vardı, bugün kitaba bakmayı denedim, daha bakacağım ama önce elimdeki birkaç şeyi bitirmem lazım. Oradaki C., toplumla uyuşamayan, ataerkil yapıya ait olamayan, iki kişiden kurulmuş toplumların “en iyisi” olduğunu düşünen ve bu uğurda ‘gerçek aşk’ı arayan; huysuz, sıkılgan, mutsuz ve ‘aylak’ bir adamdır.
Şimdi aradaki 7 benzerliği bulalım.- Toplumla uyuşamama tik.
- Ataerkil yapıya ait olamama durumu tik.
- İyi değişir, görecelidir desek, dat. ( Yemedi )
- Gerçek aşkı aramak değil, bulduğunu gerçekliği oturtmaktır aslolan sayın aylak adam.
- Evet huysuzluk, tikiniz.
- Mutsuz mu? O da neyin nesi, kimlerdenmiş bu? Tikiniz.
- Aylak dedikte aklıma bunu I like olarak düşünebiliriz ve cümleleri tamamlayabiliriz. İngilizcem iyi değildir ama like ile ilgili birkaç anım ve cümlem mevcuttur.
Şimdi böyle düşünüyorsam, bir aylak kadın klasiğini oluşturma kapasitesini kendimde görebilirim. Aslında hiç uykum olmadığı için bunu yazma gereği duydum. Başlığın çekilebileceği yerlerin ihtimallerini düşünerek buna kalkıştım. Peki zorunda mıyım? Asla. Ama uykuyu getirecek en güzel 3 yöntemi ben biliyorum. Sakın bana aptal koyun sayma hikâyesinden bahsetmeyin. Söyleyeceklerimi denerseniz başarılı olabileceğinizden eminim. - Gözlerinizi tavana dikip, 1 dakika boyunca kırpmayın. Sulanan gözlerinizden akan yaşları silmeyin, yanaklarınızda kurusun ve yavaşça gözlerinizi kapayın. Ağırlaştıklarını hissedeceksiniz.
- Düşük bir olasılık bile olsa kitap okumayı deneyin. Okudukça satırların içinde yastığınızın sizi beklediğini göreceksiniz. Yalnız sakın okurken uyuyakalmayın, çünkü kitabın sayfaları kırışıyor veya kapağı kırılıyor ve ben bu durumdan nefret ediyorum.
- Oturun benim gibi yazın. Hiçbir şey yazmadığınızı düşünseniz bile, bir şeyler yazıyor olmanın verdiği huzur sizi gözlerinizden çekiştirecektir, eminim. Ha madem bu kadar eminsin, bu saatte bunları yazdıktan sonra neden uyumuyorsun? diye sorabilirsiniz, saygıyla karşılarım ama asla cevap vermem. Burada soruları ben sorarım, hatta ben de sormam. Unutun gitsin.
Bazen böyle geceleri atlatmak zor olur.
- Nasıl geceleri?
+ Uykusuz, strese yaklaşan, kahvenin elden düşmediği geceleri.
- Ama bitecek öyle değil mi?
+ Evet bitecek, çünkü zaman geçiyor.
- Peki sen, zamanın ne kadarında varsın?
+ Sana burada soruları ben sorarım dedim, hatta sormam bile. Fark ettiysen yukarıdaki cümlelerin hiçbirinde soru sormamışım. (+) ben oluyorum bu durumda. Pozitif gibi bir şey.
Geçen şunu düşündüm.
Ben tek sayıları, çift sayılardan daha az seviyorum.
Acaba onların tek olmasından mı kaynaklanıyor bu? ( Kendime soru sorabilirim karışmayın ) Tekler sinsi, çiftler sempatik geliyor elimde değil. Hatta sonra şunu da düşündüm ve eklemiştim. Salı, Perşembe günleri her zaman itici gelmiştir, sinsi, içten pazarlıklı, kalpazan, --------in önde gideni lan bunlar demişimdir. Çarşamba, Cuma ise naif, sıradan, masum, sevimli, yardımsever gibiydi. Aslında Pazartesi gününden saymaya başlarsak Salı ve Perşembe çift sayılara denk geliyor ama onların özündeki sinsiliği bir ben bilirim, bir de ben.
Şimdi kitabın alıntısına baktım da, ordan yola çıkmak lazım.
Benim ona yeteceğim, onun da bana yeteceği bir dünya arıyoruz. Onun benden haberi olmasın, benimde ondan.
Çünkü eğer birbirimizi bulursak, ben asla yazamam. Sevmekten yazamam, gülmekten yazamam, iyilikten yazamam, güzellikten yazamam.
İyi de şimdi gelip şöyle bir gülümsersen, ağzını yamultursan, gözlerini bayıltırsan, kaşlarını oynatırsan, saçlarını savurursan, yüzünü kırıştırırsan, dişlerini kavuşturursan, kendime engel olamam ki. Bu adam nerede acaba? Şu an onun olduğu yerlerde öğlen olabilir, ıslak hamburger mi yiyordur acaba? Yoksa daha uzun yaşamak için kızarmış ekmeksiz bir salata mı? Ömrü uzatan havyar mucizesine inanma olasılığı kaçtır?
Ee artık bu kadar yeter, saatler kaçı gösteriyor. Uyumama yaklaşık 2-2,5 saat var.
Yolumuz uzun, yazmaktan yorulmadım da ne bileyim, klavyeye çok yüklendim sanki. Dün bir film izledim.
Filmimizin adı ” Listen to your heart ”. Türkçe mealine gelince ” Kalbine Ses Ver ” gibi bir şeyler çıkıyor ortaya. Hani bizim hiçbir zaman ses veremediğimiz, sol göğsümüzün altındaki yumruğumuz kadar olan şey. Sanırım biraz onu dinlemeliyiz, çünkü söylediği şeyler yaşamamız için fazlasıyla gerekli. Boktan triplerle vakit kaybedecek kadar kısa bir hayatın içindeyiz, belki bir oyun.
Bir yerlerde keşfettiğiniz mantığınız hiçbir işe yaramayacak, bunu da bir gün anlarsınız. Anlarım, anlayacağız, anlarlar diye uzar gider.
O zaman vakit kaybetmeden dinleyin. - Ne diyordu filmde? Fazlasına doyamayacağın bir şey söyle?Sevgi.
__________________ If you can't measure it, it doesn't exist. |