Çevrimdışı

Olcay: Ağlamaya iyi gelen şey, daha çok ağlamak mıdır sence Sinan?
Sinan: Olcay. İyice dibe inmeli biliyor musun? İnmeli ki zemine sertçe vurup tekrar yukarı çıkabilmeli. Daha çok ağla, hepsini çıkar gözlerinden. Bazen ağladıkça güzelleşir insan.
Olcay: Senin için duygusuzdur, çapkındır, kadın avcısıdır diyorlar.
Sinan: Biliyorum. Bir sürü şey söylüyorlar. Anlamadan dinlemeden konuşuyorlar işte. Hatta kendi hayatlarından o kadar umudu kesmişler ki, artık kimsenin kimseyi sevmediğini de söylüyorlar.
Olcay: Evet, öyle de diyorlar.
Sinan: Oysa kimse seni gördüğüm o ilk andan beri ne düşündüğümü bilmiyor.
Olcay: Ne düşünüyorsun ki?
Sinan: Seni gördüğüm o ilk an, böyle ağlamaklıydın şimdiki gibi. Sarılmak istedim sana. Böyle ilk kez hiçbir şey düşünmeden, hiç gecesini düşünmeden sadece sarılmak. Çıplak hayal etmedim.
Olcay: Teşekkür ederim cd için.
Sinan: Beni yine arar mısın?
Olcay: Daha çok ağlat diye mi?
Sinan: Ben seni hiç ağlatmam ki.
Olcay: Bu bir söz mü?
Sinan: Beklenti.
Olcay: Neyin beklentisi?
Sinan: Ağlatmayacak kadar yakın tanıma beklentisi.
Olcay: Gerçek olduğunu nerden bileceğim?
Sinan: Bilemez. Kimse bilemez, bilse zaten kimse kimseye yaklaşmazdı.
Olcay: Çok umut verici.
Sinan: Kesinlikle.

-Beni Unutma-
(Üşenmedim yazdım, artık nasıl sevdiysem).

__________________

If you can't measure it, it doesn't exist.