15 Mayıs 2012, 00:22
|
#188 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
Diyorum ya işte, zaman kaybediyoruz. Düşünerek, önemseyerek, kafaya takarak, ağlayarak ya da her neyse işte, biz bir şeyleri kaybediyoruz. En küçüğümüz bile bugün acı çektiğini düşünüyor, ağlıyor. Seviyor ama acı çekerek, âşık oluyor ama terk edileceğini düşünerek. Bugünü yaşayamıyoruz biz. Ya geçmişin yaralarıyla meşgulüz ya da geleceğin tedirginliğinden titriyor beynimiz. Gökyüzünden haberimiz yok, yıldızlardan hele hiç. Açık bir havada insan baktığında 2 milyon yıldız görebilirmiş biliyor muydunuz? Nerden bileceksiniz, bize göre hava kirden gözükmüyor! Belki de biz kirli bakıyoruzdur, gözlerimizi güzele alıştırmıyoruzdur. Güzel dediğim 90-60-90 sarışın bir kadın değildir veya uzun, kaslı, esmer bir erkek değildir. Anlayışlarımız da farklıdır bu yüzden. En çok görmüş geçirmiş dediğimiz insan bile, neyi yaşadığını bilmeden kırışıyor. Saçlarına düşen aklara şaşırmaya fırsatı kalmadan tabuta kuruluyor. Nedense hiçbir zaman '' oh be '' diyeceğimize inanmıyoruz. Hayatımızda kimse olmasın, kimse müdahale etmesin diyoruz; ama bir yandan da o bizi altüst edenleri arıyor gözlerimiz. Kimse kimseye bir şey yapmıyor. Hadi diyelim ki yaptı, ne oluyor? Gidiyor, amacına ulaşıp, bavulunu toplayıp gidiyor. Sonra yine kendiyle savaşıyor insan, '' neden neden neden? '' diye kaç gece sabahladık? En mutlu günümüzde bile içimizdeki savaş hiç bitmedi. Mutlu olmak için uğraşmıyoruz ki biz. Bir şeyler var bizde, kendimizde değiliz, sürekli bir uğraş içindeyiz. Ama zaman öyle değil, o kimseyi beklemiyor. Ve başını alıp giden tek şey var, zaman! Biz hayatı kaçırıyoruz.
__________________ If you can't measure it, it doesn't exist. |
| |