Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Toplum Temelli Rehabilitasyon
Tüm bu değişimler, TTR tanımının yeniden gözden geçirilmesine neden olmuş ve bu kavram bir servis hizmeti sağlama yaklaşımından, bir toplumu bilinçlendirme yaklaşımına dönüşmüştür. 1994 yılında Birleşmiş Milletler’in Ortak Bildirisi’nde TTR; “Tüm özürlü bireylerin rehabilitasyonu, eşit haklardan yararlanması ve sosyal hayata uyum sağlaması için toplumun bilinçlendirilmesini sağlayacak bir strateji” olarak tanımlanmıştır. Bu amaçla oluşturulacak programların; özürlü bireylerin kendilerinin, ailelerinin , sivil toplum örgütlerinin ortak çabasını gerektirdiği ve bunun uygun sağlık, eğitim, mesleki ve sosyal servislerin kurulmasıyla gerçekleşebileceği görülmüştür. Bu çalışmaların hedefi; toplumdaki özürlü bireylerin yaşadıkları toplum içinde ve günlük yaşamda bağımsız, aktif ve üretken kişiler haline gelmelerini kolaylaştırmaktır. Toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi, bütün engelli bireylerin toplumla kaynaşmasına, fırsat eşitliğine ve topluma kazandırılmasına yönelik bir çalışma olarak kabul edilmiştir (ILO, UNESCO, WHO,1994).
Toplum Temelli Rehabilitasyon programlarının uygulandığı ülkelerde karşılaşılan bu değişimlerin bir yansıması da uluslararası özürlülük sınıflamasındaki kavram değişikliklerinde olmuştur. Birçok kez yenilenen özürlülük sınıflaması, İşlevsellik, Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması (International Classification of Functioning– 2001 ICF) ile son halini almıştır. Evrensel uygulama imkanı olan bu sınıflamanın en büyük farkı; disiplinler arası standart dilin oluşturulmasını hedeflemesi ve çok amaçlı bir sistem olmasıdır. Sadece özürlüler için değil tüm bireyler için kullanılabilen bu sınıflama sağlık problemlerini hem bireysel hem de sosyal alanda değerlendirmektedir. ICF, sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi ve her türlü toplum araştırmalarında kullanılabilindiği gibi, “Sağlık ve Özürlülük” konusunda bilgi edinmek, sosyal engelleri yok etmek ve topluma katılımı sağlamak üzere yapılacak çalışmalarda da kullanılabilir (WHO, 2001).
Bir çok ülkede bu kapsamdaki çalışmaların yaygınlaşması ile özürlü haklarının korunması ve özürlü kişilere eşitlik tanınması yönünde yasal değişiklikler yapılması gündeme gelmiştir. Bunun sonucunda özürlü haklarını savunan ve uluslar arası düzeyde ilişki içinde olan bir çok sivil toplum örgütleri oluşmuştur. Tüm dünyada özürlülerin yaşam kalitelerinin arttırılması ile ilgili olarak toplum bilincinin ve hassasiyetinin yeterli olmadığının görülmesi, toplum katılımının arttırılmasının önemini ortaya çıkarmıştır.
Bir metottan çok, bir strateji hatta felsefe olan TTR; kurum temelli rehabilitasyon yaklaşımı ile karşılaştırıldığında, daha fazla sayıda özürlü bireye ulaşabilen ve daha ekonomik olan sosyal bir yaklaşımdır. Hiçbir zaman kurum temelli rehabilitasyon modelinin alternatifi olarak düşünülmemelidir. Ancak iki yaklaşım birbirinin tamamlayıcısı olduğunda başarı sağlanabilir(Thomas M,Thomas MJ,2001). Özürlü bireyi toplumsal düzeyde ele alır ve özürlü birey – aile – toplum birlikte çalışır. Fiziksel, sosyal, eğitimsel, mesleki, psikolojik fonksiyonları amaçlar ve aşağıdan yukarı doğru bir yaklaşım gerektirir. Uygulamalarda özürlü bireylerin sosyal ve hukuki haklarını bilmesi ve onları kullanması yönünde çalışmalar yapılır (WHO, 2002).
Dünya Sağlık Örgütü, TTR modelinde; özürlülerin kendi kendilerine ve aileleri ile başarılı rehabilitasyon yaklaşımlarını detaylı olarak açıklayan, Helander ve ark.(1989) tarafından “Özürlü bireylerin toplum içinde eğitimi” (Training in the community for people with disabilities) adı altında oluşturulan eğitim serisinin kullanılmasını önermiştir.
Basit bir yaklaşım olan TTR, aynı zamanda karmaşıktır. Bu programın basitliği, özürlülere kendi toplumları içinde temel rehabilitasyon terapilerinin verilmesi ile ilgilidir. Karmaşıklığı ise, TTR programlarının çok sektörlü ya da çok disiplinli bir çalışmaya dayalı olması ve böylelikle de özürlülerin yaşam kalitelerinin arttırılmasını hedefleyen bütün alanlarda yardım / destek sağlanması ile ilgilidir. Bu karmaşıklık, resmi ve resmi olmayan kurum ve kuruluşlar arasında her alanda ve her aşamada yakın işbirliği, eşgüdüm ve birlikte çalışmayı gerektirir. Çok sektörlü olması paylaşımı ve toplumun örgütlenmesini gerektirdiği gibi, sektörler arasında da etkileşimi ve birbirlerine erişimi sağlayacak sistemlerin geliştirilmesi sağlanmalıdır. TTR programını başlatma ve programın gelişimini kolaylaştırma inisiyatifi, sektörlerin her hangi biri tarafından geliştirilebilir. Bu uygulamanın eyleme geçmesi ile hizmetlerin kapasitesinde iyileşme ve gelişmelerin olması zorunludur. TTR yaklaşımının başarısı; mevcut kaynaklara toplumun her bireyinin erişiminin sağlanmasına ve toplumun sorumluluk alma kapasitesinin güçlendirilerek sahiplenilmesine bağlıdır (Crishna,1999).
TTR özürlü bireylerin rehabilitasyonu, fırsat eşitliği ve toplumsal bütünleşmesi için toplum kalkınması kapsamında uygulanan bir stratejidir. ILO-UNESCO-WHO’nun TTR yaklaşımında kullanılan “toplum kalkınması” deyimi Birleşmiş Milletler tarafından tavsiye edilen strateji olarak anlaşılmalıdır. TTR bağlamında, topluluk;
a) Düzenli bir temelde birbiriyle etkileşim içindeki ortak çıkarlara sahip insanlar grubu, ve/veya
b) Coğrafik, sosyal ya da idari bir yönetim birimi anlamındadır.
TTR, entegre olmuş bir programda hareket niteliğinde yerel topluluklara dayalı olan, örgütlenmiş, yerel, kendi kendine belirleme ve çaba ile dış yardımı birleştirmeye teşebbüs eden ve değişimin birincil aracı olarak liderlik ve yerel inisiyatifi teşvik etmeyi gözeten yaklaşımların ve tekniklerin kullanımıdır (ILO, UNESCO, WHO, 1994).
Bu programda, topluma kazandırma çok kapsamlı ele alınmaktadır. Özürlülüğe global açıdan bakıldığında; topluma kazandırmanın amacı, topluma ve aileye verilen imkanlar doğrultusunda özürlü bireylerin hayat şartlarını ve toplum içindeki yerlerini ve rollerini daha iyi seviyelere getirmektir.
Bu programların geliştirilmesi ve uygulanması şu kriterlere dayanmaktadır:
1. Özürlü bireyler, ilk program tasarımı ve uygulaması da dahil olmak üzere her aşama ve düzeyde TTR programlarına dahil edilmelidirler. Onların katılımına önem vermek için mutlaka karar verme rollerinin olması gerekir.
2. Bu kapsamdaki program etkinliklerinin birincil hedefi, özürlü bireylerin yaşam kalitesini iyileştirmektir.
3. Program etkinliklerinin bir odağı da özürlü bireylere yönelik pozitif davranış yaratmak, TTR etkinliklerini desteklemek ve toplumu bu etkinliklere katılmaları için motive etmek amacıyla toplumla çalışmaktır.
4. Çalışma programlarının diğer bir odağı fiziksel, duyusal, psikolojik ve zihinsel özürlülere, yaşlılar da dahil olmak üzere her yaştan kişiye, cüzzamdan (lepra), saradan (epilepsi) etkilenmiş kişilere ve özel desteğe ihtiyaç olduğu belirlenmiş diğer bireylere yardım sağlanmasıdır.
5. Bu kapsamdaki programların bütün etkinlikleri kız çocukları ve kadınların durumuna da duyarlı olmak zorundadır. Çünkü kadınlara geleneksel olarak eşit davranılmamaktadır. Özürlü olduklarında ise, karşı karşıya kaldıkları sorunlar ikiye katlanmaktadır. Ayrıca, kadınlar genellikle özürlü bireyler için ailedeki birincil bakım sağlayıcılarıdır.
6. Bu çalışma programları, yerel koşullar bağlamında ve yerel düzeyde uygulanabilecek kadar esnek olmalıdırlar. Farklı toplumsal ve ekonomik koşullarla, toplulukların farklı gereksinimleri farklı çözümler gerektireceğinden tek bir TTR modeli olmamalıdır. Esnek programlar toplum katılımını sağlayacak ve farklı yerlere uygun program modelleri çeşitliliği ortaya çıkaracaktır.
7. Bu kapsamdaki programlar, hizmet dağıtımını yerel düzeyde koordine etmelidir. Toplumun üyeleri özürlü bireylere yardım sağlayan farklı rol ve uzmanlıkları anlamakta zorlanırlar. Özürlülük sorununu görme ve yardım etmek için yalnızca “bir pencereden” erişme eğilimleri vardır. Özel bir sorun olduğunda, özürü olan toplum üyesinin yaşamını oluşturan şeyin bütünlüğünü anlamak yerine, nereye gidileceğini ve kimi göreceklerine yoğunlaşırlar (Thomas M.,Thomas MJ., 2001).
Toplum Temelli Rehabilitasyon programında; planlama, uygulama ve değerlendirme aşamalarından toplum sorumludur. Böylece üyeler arasında sürekli bir etkileşim ve iletişim süreci söz konusudur.
Bu çalışma programlarının bölümleri şunları kapsamaktadır.
1. Özürlü bireylere yönelik pozitif davranışın yaratılması:TTR’nin bu bölümü özürlü bireylere kendi toplumları içinde fırsat eşitliği sağlanmasında önemlidir. Toplum üyeleri arasında pozitif davranışlar onları program oluşumu ve uygulaması sürecine katarak ve toplum üyelerine engellilik konularına ilişkin bilgi aktararak yaratılabilir.
2. Fonksiyonel rehabilitasyon servislerinin hazırlanması: Sıklıkla özürlü bireyler fonksiyonel kısıtlamalarının etkilerini aza indirmek veya gidermek için yardıma ihtiyaç duyarlar. Toplumda profesyonel servisler tam donanımlı ve kullanılır olmayabilir. TTR çalışanları aşağıda sayılan alanlarda birincil rehabilitasyon programları uygulamak üzere eğitilebilir: |