Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Şok Gaffar Okan iddiası
Diyarbakır'da 2001 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden İl Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'la ilgili bir iddia ortaya atıldı.
Diyarbakırlı işadamı ve yerel gazete sahibi Mehmet Ali Altındağ, Okkan'a, öldürülmeden bir hafta önce Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı ve Genelkurmay tarafından, şehre giriş yapan 27 kişilik bir Hizbullahçı listesinin gönderildiğini ileri sürdü. "Bunlar seni öldürürler, dikkatli ol." denildiğini aktaran Altındağ, Okkan'ın öldürüldüğü gün ise Diyarbakır Valiliği'nde bir toplantı yapıldığını söyledi.
Astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve PKK itirafçısı Veysel Ateş'in 40 yıl hapis cezasına çarptırıldığı Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki Umut Kitabevi'nin bombalanması olayında dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'ya 'tanık' sıfatıyla ifade veren Altındağ, Gaffar Okkan suikasti ile ilgili Cihan Haber Ajansı muhabirine konuştu.
Okkan ve 5 koruma polisinin şehit edildiği olaya ilişkin açıklamalarda bulunan Altındağ, İran yanlısı bir terör örgütü olan Hizbullah'ın uydurulduğunu savundu. "Biz şeriat peşindeyiz, şeriat davası uğrundayız. Siz Müslümanlar olarak gelip bize iştirak etmiyorsunuz." denerek saf, temiz Müslümanların MİT'in de yardımıyla evinden alındığını anlatan Altındağ, Diyarbakır'ın yan mahallelerinde, sokaklarında, eski yapı evlerin bodrum katlarında 3-5 gün soruşturma yapıldığını ve sonra da bu insanların domuz bağıyla öldürüldüğünü söyledi. Bu kişilerin yakılarak o yerde defnedildiğini dile getiren Altındağ, "Şimdi orasını araştırırlarsa; Fatihpaşa Mahallesi, Alipaşa Mahallesi, orada bazı evler var. Devlet de biliyor, herkes de biliyor; çok sayıda ceset çıkacak." dedi.
Gaffar Okkan'ı da Ergenekoncu generaller ile bir iki tane sapıtmış Hizbullah militanının öldürdüğünü ileri süren Altındağ, şöyle devam etti: "Ama bir hafta önce Genelkurmay'dan liste geliyor Gaffar Okkan'a. Diyor ki, 'bunlar seni öldürürler.' Hizbullahçıların listesi, 26-27 kişi. Bunlar Diyarbakır'a gelmişler dikkatli ol. Diyarbakır'da 7. Kolordu Komutanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı bildiriyor. Aradan üç gün geçmiyor… O zaman Diyarbakır'da 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Doğan Temel. Tabii Gaffar Okkan da bilmiyor. OHAL Bölge Valisi Gökhan Aydıner, Diyarbakır Valisi Cemil Serhatlı, bir de Jandarma Alay Komutanı veyahut bir general, şehit düştüğü gün, saat 2.00'de Gaffar Okkan'ı çağırıyorlar, gidiyor. Vilayette bu üçlü toplantı yapılıyor, Gaffar özel kalemde oturuyor. Çağırmıyorlar içeriye. Tam 3,5 saat bekliyor. Kızıyor, kalkıyor gidiyor. Telefon açıyor valiye diyor ki 'beni çağırdınız almadınız.' Vali diyor 'işin kalmadı.' O gittikten sonra onların toplantısı bitiyor ve iki saat sonra öldürülüyor. Sen niye çağırıyorsun, niye almıyorsun içeriye? Yüzde 90 bunu JİTEM yaptı, derin devlet, adamı öldürdü. Ama hedef ne? Hedef; Hizbullahı ve Müslümanları, irtica bu memlekette hortlatıldı; katliamları, soykırımları irtica yapıyor, Müslümanlar yapıyorlar ey ahali bilin. Yani halkla dinin arasını, inanan kimselerin arasını açmak." YAPTIKLARI İŞ PKK'YI HALKIN GÖZÜNDE KAHRAMANLAŞTIRMAK
Mehmet Ali Altındağ, bölgedeki kazılar ve faili meçhuller konusunda ise şunları söyledi: "JİTEM zamanında Ali Kaya, Cemal Temizöz, Levent Ersöz vardı. Bir de Mecit Korkut vardı, önce Diyarbakır'da jandarma alay komutanıydı. Eşref Hatipoğlu vardı, jandarma alay komutanıydı. Hatipoğlu'nun yanında Lice'de bir operasyonda, birliğin içinde Tuğgeneral Bahtiyar Aydın gözünden vuruldu ve öldü. Kanas kurşunuyla, ne gezer orada, PKK ile işbirliği yapıyordu. Önceden hazırlıyorlardı, çünkü milliyetçi bir adamdı, vurdular. Bunlar, Cizre'de, Şırnak'ta, Silopi'de, Dargeçit'te, Midyat'ta, Nuseybin'de tüm o yörede 1990'lı 1993'lü yıllarda hep faili meçhuller oluyordu. Sonra 1995, 1996'dan sonra Diyarbakır'a geldiler. Aynı ekip terfi ederek geldiler. Bunların eliyle yapılmış. Hizbullah adıyla inanan insanları yakalıyor, gece yarısı yatağından kaldırıyor, götürüyor. Mesela bizim televizyonda çalışan İbrahim Sarı vardı. Çok temiz bir insandı. Tıp fakültesi genel sekreteriydi. Özellikle adama söylediler, sen onu, Mehmet Emin Altındağ'ı bize getireceksin. Nasıl getireceğim deyince sonra onu götürdüler. Öldürdüler. PKK da çok vuruyordu, çok öldürüyordu. Bir tehdit aracıydı. PKK aleyhinde konuşan köydeki adamlar dahi, birçok köy muhtarı öldürüldü. Köydeki belirli insanları öldürdüler. Sen PKK aleyhinde yazıyorsun, götürüyor, elini, kolunu bağlıyor, dağda bir kenarda öldürüyor, kurşuna diziyorlardı. Faili meçhul ve jandarma bunu takip etmiyor, yakalayamıyordu. Jandarmanın, JİTEM'in çalıştığı, devletin çalıştığı, bana göre ki öyledir; sadece yaptıkları iş PKK'yı halkın gözünde kahramanlaştırmak. Bir korku aracı olarak gösteriyor. Müslümanları da Hizbullah adı altında karanlık ve tehlike olarak, devletin aleyhinde olarak gösteriyor. Danışıklı dövüş yapıyor."
Devletin bunlarla mücadelede şimdiye kadar samimiyetle çalışmadığını ve samimi olamadığını savunan Altındağ, PKK'yı devletin kurduğunun ise kesin olduğunu ifade etti. "Kuruluş şekli Abdullah Öcalan. Öcalan cahilin teki, okumamış insan." diyen Altındağ, Öcalan'ın Diyarbakır Milli İstihbarat'ta Alevi bir MİT mensubunun kızı Kesire ile evlendirildiğini söyledi. Bütün bunlar oluşurken nemalanmanın var olduğunu anlatan Altındağ, "Hedef ülkeyi bölme noktasına getirip bugünkü Irak durumuna sokmak, nemalama. Devlet orada sıfıra iner, söz Ergenekoncu generallerin olur." diye konuştu. KİMSE JİTEM OLDUĞUNU BİLMİYORDU
O dönem Asayiş Bölge Komutanı Çetin Doğan'ın her şey olduğunu dile getiren Altındağ, "24 saat her gece ordu evlerinde, kolordu evinde şey yapıyordu; eğlence sofrasını kuruyordu. Kadınlı erkekli oturuyorlardı, şarap şişeleri deviriyorlardı." dedi.
Diyarbakır'a Cemal Temizöz'ün de geldiğini ve JİTEM'in oluşturulduğunu anlatan Altındağ, kimsenin o dönem JİTEM'in olduğunu bilmediğini ifade etti. 21 Haziran 1996'da kendisine ait Altındağ Dinlenme Tesisleri'nin PKK tarafından kurşunlandığını ve 8 insanın öldüğünü hatırlatan Altındağ, buranın JİTEM bölgesi olduğunu; ancak ilgilenilmediğini polisin takip yaptığını ifade etti.
1996 yılının Eylül ayından sonra DGM Cumhuriyet Başsavcısı olarak Nihat Çakar'ın geldiğini belirten Altındağ, adliye binasını yaparken mescit yapmak istediğini; ancak buna Çakar'ın "Hangi çağdayız, siz hala camiden falan bahsediyordunuz." diyerek karşı çıktığını anlattı. Altındağ, daha sonra Çakar'ın kendilerini takibe aldığını kaydetti. |