13 Şubat 2012, 21:10
|
#47 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Zaman ilaçtır ve ilaçlar genelde ya acıdır ya acıtır.
Tamam biraz paranoyak olabilirim ama, şükret sana hâla aşığım. Her reel tabana oturttuğunu sandığın şey, yanında sürreel bir toz bulutu üfürür beynine.
Sen tezler ve antitezler arasında koşuşturur, durursun.
Sen anlamazsın.
“O gün” geldiğinde çıkarmak için meydana. Ve yeteri kadar çok içersen
Belki gelir sanırsın.
Ama aşk senindir sadece aşık olansan,
Ve terkediliş sadece terkedilensen. Yalnızsın işte,
Yalnızsın. Nasıl anlamazsın?
Kitaplarını kaybetmiş masal kahramanları bile bilir,
Ama sen bilmezsin.
En kötüsünün artık sevememek olduğunu.
Sen “yok”u sevebilir misin?
Sen “yok”u bilir misin?
Sen anlamazsın.
Çünkü “tam dayaklık”sın.
Bir başkası anladığını söyler.
Ama anlamaz o da.
Belki anlar, ama senin anladığını değil.
Anlayamadığını daha doğrusu...
Anladığın aynı değil kimseyle ve anlamadığın herkesten farklı...
Hepsi anlar, ama sen anlamazsın. Sen çok kalabalıksın.
Bazı renklerin parlak o kadar, tıpkı başkalarında
Bazı başkalarının olduğu gibi.
Sen de en az onlar kadar kırmızı, sarı, ya da mor!
En az onlar kadar ışıltılı ve o kadar soluksun.
Sen anlamazsın çünkü duygusuzsun. Yok-sun, yok/sun/sun!
13.02.2012
21.03
Pazartesi.
Kanayan kabuklarım var.
__________________ ''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter;
Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın,
daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan…
Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.'' |
| |