Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
Biz kahvesi olmadan güne başlayamayan huysuz kadınlar topluluğuyuz. ( Yani HKT ) Ayrıca abartmıyorum, sadece güne başlarken değil günün her adı kahvemiz elimizde olmalı, tıpkı yanımızdan ayırmadığımız huysuzluğumuz gibi.
Kalemimiz öyle sağlam falan da değildir, aklımıza geleni yazar, yazdıklarımızla solumuza hapsederiz, bütün kaçakları. Sonra biz öyle ağlayan-zırlayan salya sümüklü, rimeli akmış çaresiz kadınlardan da değiliz. Aklımıza geleni yazar, yazdıklarımızla gözlerimize hapsederiz, gidenleri. Eğer gitmeyi tercih ettiyseniz, sizi geri döndürmek için sevgi sözcüklerini ayaklarınızın altına sereceğimizi de düşünmeyin. Aklımıza gelenler başımıza geldi işte, sus kadın! Bizim silahımız -çok güvenemesek bile- elimizdeki kalemdir, küfürler düzeriz belki size. İğneleyici cümlelerimizi de eksik etmeyiz dudak aralarımızdan. Ha bir de biz hetox diyeti yapan kadınlarız. Fazla kilolar değil derdimiz, fazlalık yapan erkekler! Feminizmin taşlarını bir bir oturtuyoruz yerine ve biz, Mahsun Kırmızıgül'den daha iddialıyız, '' Yıkılmadım, ayaktayım! '' derken. Biz böyle bir şeyiz işte, böyle anlaşılması güç ve bir o kadar da net ve berrak. Ankara'da havalar ısınınca bana bir haller oluyor işte! Isınmak mı dedim ben? Yağmurlu kar yağdı, karlı yağmur da olabilir. Burası pek önemli değil zaten, asıl sorun bunu bize nasıl yaşattın gökyüzü, bulutlar! Şiir yazasım gelmedi desem yalan olur, yalan! Ne söylesem yalan. ( Böyle bir şarkı vardı gibi, vardı evet ) Bugün dedim saçlarımı kıpkıvırcık bırakayım, zaten yağmuru damlattık mı kafaya kafaya bir turuncu kıvırcık olacaktım, biliyordum! Kankarellam, yani entel adıyla biricik dostum, can yoldaşım -abart haydi- o da kıvırcık! ( Dost entel mi? Yoo. ) Ve biz bu karda kışta, topuklu botlarımızı giyip okula gittik! Okula gittik dediysek yanlış olmasın, 5 dakika durduk, ders onaylattık ve sonra kahve içecek cafe aradık! Bunu anlatmamın sebebi içinde kahve geçmesidir. Herkes saçlarımızı kıskandı! Yeterince imrendiniz mi? ( Hayır! ) - peki. Ağzımı kulaklarıma kancaladım bu akşam, o kadar! - Aman da aman mutluluk nasıl yakışırmış benim meloma! + Oyyş utandırma beni! ( Ne oluyor burda? ) Ha bugün şey oldu, O Ses Türkiye denen bir program var, bizim imam Acun'un. Neyse efenim, garip sesli kadın var orada Derya Avcı! Batıkent'e afişleri asılmıştı, oy gönderin diye, ne alaka demiştim vakti zamanında. Meğer o Derya, bizim burdaki Müzik Kursu'nun biricik gitar hocasıymış! Yıllarca arkadaşım anlatırdı, böyle böyle upuzun saçlı, renkli gözlü bir hocam var diye. Evet bunu öğrendim de ne oldu? Şöyle anlatayım, gidip gitar ağlatma dersi alacağım! Çünkü benim evde yatan bir gitarım var. Sonra Derya'nın elinden tutan Murat Boz, benim elimden tutacak. Ama ben Murat'a, hop delikanlı, bırak elimi diye artistlik yapacağım. Çünkü bu çok dikkat çekici olacak. Ama pop söyleyemem ben, zaten şarkıcı olmaya niyetim yok onu nerden çıkardık pardon da? Amaç elimi tutturmak. ( Felaket geliyorum demez! ) Bu arada annem Derya'yı çok sevdiği için oy atmıştı, Derya'ya bunu söyleyeceğim ki bana hemen öğretsin, belki indirim yapar. ( Ya yerim seni ) Keyfim yerindeyse, lütfen uzak durunuz, imkansız bozulması. İçim yanar, içim kanar da.. - İssssyeeeeaaaaaaan! Derya elendiği gün bunu söylemişti, bence Halil Sezai söylemeli onu sadece. Oy attık elendi iyi mi? - Bize ne! Not: Yağmurlu bir günde şemsiyenin altında sevgilimle yürümek gibi bir hayalim yok ve birileri bunu kağıda çizip yapıştırdığı için çok mutlu oldum! UEK. İyi oldu iyi, stres attık, öyle oldu tabii.
__________________ If you can't measure it, it doesn't exist. |