Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Kalem, kağıt ve ben.
Aslında hiç gereği yoktu.
Bilmeden saatlerimi alıyordu, şikayetçi de değildim.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum ya da ne zamandır yaşamadığım bir heyecandı bu, anlamamazlıktan geliyordum. Bunun adını söylemeyi düşünmüyorum, bir gün anlaşılır.
İnancımı yitirdiğim şeylerden bahsederken, göğüs kafesimdeki sıkışmanın da tarifi yok. Kelime dağarcığın ne kadar geniş olursa olsun, ne kadar iyi yazarsan yaz, bazı şeylerin tarifi yok. Kelimelerle karşılığı yok. Böyle olacağını düşünmedim hiç.
Düşünmediğim için yeniden inandım, inandığımı sandım belki de. Yok ama, haksızlık etmeyeyim, ben ağızdan düşen her kelimeye, bilgiye aç bir insan gibi kandım, inandım.
İlkokul sırasında oturup, alfabeyi öğrenmek için öğretmeninin gözünün içine bakan küçük bir kız gibiydim. Sadece dinliyordum, bıkmıyordum. Sonra o dinliyordu, tahminimce o da bıkmıyordu.
Belki de korkulan çoktan başımıza gelmişti ve biz bunu anlamayacak kadar çok se... Bunu tamamlayamam, yapamıyorum. Haksızlık gibi geliyor, yaşanılan her şeye yapılan bir haksızlık. Nasıl tamamlayabilirim, nasıl? Alışkanlık gittikçe artıyor.
Zamanın hiçbir önemi yoktu. Gece-gündüz yoktu bir zamanlar, saatime hiç bakmıyordum. Ne zaman karşılaşsak, başlıyorduk.
Öten saat alarmlarını duyunca anlıyordum sabah olmuş ya da evde birileri iyi geceler dediğinde anlıyordum, uyku vaktinin geldiğini. Bilmem, ben hiç düşünmüyordum uyumayı, daha önemli bir şeyler vardı, biliyordum. Sadece itiraf etmek zor geliyordu, bir gün olacaktı bunu da biliyordum.
Oldu da.. Oldu.
Olur dedim, ben de dedim. Hiçbir şey düşünmeden, '' ben de ''..
Ağzımdan çıkmayacak kelimeler dökülüyordu, aynadaki gözler bana ait değildi sanki. Bir şeyler olduğu o kadar belliydi ki, elimden, yüzümden, gözümden, yürüyüşümden, gülüşümden.. Sonra, konuşmalar azaldı.
Nedenini bilmiyorduk. Yavaş yavaş cümleler tükendi, bir şeyler dökülemez oldu ya da bir şeyler eksikti. Bilmiyorum.. Bilmiyorum.. Dökülen kelimenin gidişatı değişti, olumsuzluk ekleri getirildi sıkıştırıldı aralara. İstemeden söylenen bazı kelimelerin bedelinin ne kadar ağır olduğunu anlamak güç değildi. Belki de bir anlık boşluğa düşmüştüm, ne ip vardı, ne yukardan bakan biri. Ses desen, kendi nefesimin yankılarından başka hiçbir şey yoktu, bu boşlukta, bu boş kuyuda..
En olmadık şey oldu, olmamasını istediğim.
Hep diyordum, anlatmak istediğim gibi değil, anlamak istedikleri gibi anlıyorlar. Gördükleri gibi sanıyorlar, başkalarından duydukları kadar biliyorlar. Olayın asıl ilgilileri dışında herkes bir yorum da bulunuyor, herkesin bir fikri var. Bilmeden edinilen onlarca fikir, boş laf diyorum bunlara, boş. Göğüste sıkışanın adı nefret mi, acıma mı?
Yazarken bile kendime bunu çektirdiğime inanamıyorum. Kimi insanlar kendilerini olmayan bir dünyaya sokuyor, o dünyada yaptıklarını planlıyor ve onlara inanıyor. Öyle yaşıyor, sonra kendilerine ortak etmeye çalışıyorlar birilerini. Hiç günahı yokken ortak olan her adam, her kadın bunun sonucunu çok ağır ödüyor. İnsan yapmadığı bir şey yüzünden cezalandırılır mı? Yapmadığı, yaşamadığı, bilmediği bir şey yüzünden günlerce ağlatılır mı? Sadece inanmak istemişti, sadece o kadar.
Sonra hep bu oluyor işte, bir şarkı çalıyor. Saatlerce konuşurken dinlediğin bir şarkı, hiç olmadık bir yerde çalıyor hem de.
Belki yolda yürürken bir mağazadan geliyor, belki oturduğun cafede çalıyor, belki de metroda yanında oturan gencin kulaklığından yankılanıyor. Ama hep olmadık bir yerde, başlıyor şarkı. Her şey gibi o da buruk, o da habersiz.
Belki de bu sefer daha acılı çalıyor, daha içten. Ve sonra bir şey oluyor.
Tamamlayamadığın kelime dikiliyor karşına, utanmadan.
Bilseydim o gecenin son olduğunu, daha çok söylerdim o kelimeyi, dakikaların, saatlerin hesabını yapmadan, saniyelere sığdırırdım, bilseydim. Şu saatten sonra da cümleleri tamamlayamayacağım sanırım, o zaman tek bir kelimeyi tamamlayayım ve bitsin. - Seviyorum.
( Bu sırada çalan şarkının sözü de güzeldi aslında ) '' Hep aynı başlıyor bitiyor ve iki kişiden biri vazgeçiyor ve biri hep daha çok seviyor be.. ''
__________________ If you can't measure it, it doesn't exist. |