12 Aralık 2011, 19:19
|
#43 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| - - - - -
Ben sana en ücra köşeleri açtım içimdeki, seni yaraladıktan acıttıktan sonra..
Anlarsın zannettim, her şeyin bir nedeni olduğuna inanmamı, insanlara değer vermeden kırmamı, parçalamamı, öldürmemi anlarsın zannettim,
beni nasıl öldürdüklerini sana anlattığımda cinayetimin öfkesi seni de sarar zannettim..
Beni nasıl lime lime ettiklerini, acımadan nasıl deştiklerini anlattığımda vahşeti onaylamaz zannettim yüreğin..
Yaralardan bahsetmiyorum sana ben, parça parça kesilen etlerimden, kandan, hançerin bir deriyi tam sırtında nasıl yırttığından bahsediyorum..
Kanayan yerlerime tuzu gözlerinden düşürüp basmadılar bile, elleriyle tuzları bastılar bu yüzden acım öyle derin, öyle içten hâlâ..
Beni nasıl kandırdıklarından, beni nasıl bu noktaya getirip bıraktıklarından bahsettim sana günlerce gecelerce, dizlerinde, omzunda bunun izleri var..
Ama olmadı, anlattığımda yüreğin biraz sızlasa da sabah uyandığında her şeyi unutmuştun -hepiniz unutursunuz nedenleri zaten-, ben hâlâ suçluydum, katildim, kötüydüm..
Oysa içimdeki öfke dinmiyor, acım geçmiyor öldürdükçe, bana yaptıklarını onlara yaptıkça duruluyorum, sakinleşiyorum. Hepsi bu.
Evet ben beni öldürenleri bu hâle getiremedim, belki şimdilik masum olanlardan aldım öcümü ki bu yüzden suçlarsın sen hep beni,
ama hiçbiri, hiçbirimiz masum değiliz aslında, bıraksam tekrar izin versem yine öldürürlerdi onlarda.
Ben öldürülmeden, öldürüyorum. not: kendi cinayetimin acısı,sızısı,öfkesi,sevgisi,yarası hiç ama hiç azalmadı. giz.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |
| |