Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Kasım 2011, 22:04   #77
Çevrimdışı
Melodram
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalem, kağıt ve ben.




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Kalem, kağıt ve ben. Bir de yatak ve yorgan ve yastık ve yine ben.
Yaslanılacak tek yer duvar, o da soğuk ama insanlar kadar değil.
Şöyle de diyebiliriz, soğuk bir duvar ama benim kadar değil. Nasıl istersem öyle değiştirebilirim, her neyse.
İlham vermesi için böyle bir başlık seçtim. Kuru fasulye, pilav ve turşunun verdiği hazzı ben hiç hissetmedim. Sorun kuru fasulyedeydi çünkü. Kalem, kağıt ve ben de ise sorun anlaşılacağı üzere ben-de.
Medeni bir cesaret örneği olmakla birlikte, ayrılığın en klasik cümlesi de böyle değil miydi? Sorun sende değil bende, eski başlığa ithafen tekrarlıyorum her neyse.
Diyorum ki kalemim hazır elimde, hazır ucu da var, bitse bile sorun olmaz yedek ucumda var. O zaman diyor ki içimdeki ses, yaz.
Şu an içimdeki sesi dışarıya yansıttığım için bütün hevesim kaçtı ama savaşım tam da burada başlıyor. Heves olarak görmediğim ama hevesimin kaçtığı bazı şeylere inat, yazacağım bu sefer.
Bu ilkokul 1'de senenin sonunda okuma yazmayı öğrenemeyen bir çocuğun acısı gibidir. Tek sorun kurdele midir? Öyleyse, ben varım, ben alırım ve takarım. Şimdi benim çaresizliğim nerede?
Evet ne demiştik, hevesin kaçması gibi görünen ama işin özünde hevesle alakası olmayan bir şeydir bu. Bu her insanın mutlaka başına gelebilecek en güzel şey ve bir yandan da insanı bitirebilecek bir şeydir. '' Bir şey '' aslında her şeyi böyle açıklayabilirim, öyle yapayım bu sefer. Hala doğru cümleyi bulamamam kaç puan?
Doğru cümle: Ben insanların duygularını, kendi duygularım kadar önemsemiyorum galiba. Sanıyorum ki dünyada sevdiği için ağlayan tek insan benim, üzülen tek kadın benim. Aslında şu an hiçbir üzüntü yok, ağlamak yok, ne bir nefret ne de kin içimde hiçbir şey yok.
İçimde sadece bu Melodram'ın verdiği ağırlık var, biliyorum. Sene 2010.. Edebiyat dergisine bakıyorum, ertesi gün sınavım var bakmayıp çalışmayı denemek üzereydim ve bir anda olan oldu. Gözüm oralarda bir şeye takıldı ve sonra ertesi gün olan sınavımı unuttum, gözümün takılı olduğu yere odaklandım. Düşünmeye başladım, düşündükçe derinleşen bir şeyler vardı içimde. Bu içimdeki his kimseye ait değildi, sadece bana, bir tek bana aitti. Önce okunuşu hoşuma gitti, anlamına bakmadım bile bir anda çekmişti beni çünkü. Sonra anlamına baktım, yani orada yazan tanımına fena değildi. Ertesi gün sınavım vardı ve soruda çıktı. Hiç düşünmeden işaretledim ve çıktım. O meşhur konuda '' Nickiniz Melodram olarak değiştirilmiştir '' yazdı ve aslında bu nickten ibaret değildi, hayatınız melodram olarak değiştirilmiştir kendi yönetimimde. Sonra dergilerdeki tanımını bir kenara bıraktım, internet sayfalarındaki tanımları, sözlükteki tanımları bir kenara attım. Ben hayatımı bulmuş gibiydim, nereye sığınacağımı ve ne yapacağımı bulmuş gibiydim, mutluydum. Kendim anlamlar yükledim, kendi tanımımı buldum ben. Bazen sözlere gerek duymadım tanımlarken, tıpkı dergilerdeki gibi. Bazen sadece kelimelerden ibaretti, fon müziksiz. Bazen boğazın patlayıncaya kadar atılan bir çığlık, bazen karanlığın en kuytu sokağındaki sessizlikti. Bazen hiç tanımadığın bir insanın sol yanı, bazen en iyi bildiklerinin nefretiydi. Bazen uğruna bedeller ödemeyi göze aldığın insanların tebessümü, bazen bir düşmanın en can alıcı sözüydü. Sadece benim anlamlarımdı ama, kimsenin hiçbir yerde bulamayacağı anlamlar. Ve sonra yaşamaya başladık beraber, kopmadan. Onu başkasının üzerinde görmek beni delirtiyordu, sadece bana ait olmasını istiyordum, sadece benim adımla yankılanmasını, benimle can bulmasını. Kıskanç bir insan olduğumu inkar etmiyorum, o da biliyor. Ben kıskanç bir insandım ama belli etmemeye özen gösterirdim. Kimi zaman başarırdım, bazen yakalardı onu kıskandığımı. Şimdi 1 yıl 9 ay oldu, belki 10 bilmiyorum. Aslında içime düşüşünün 2. yılı ve bunu daha ne kadar sayarım bilmiyorum, belki hep. Belki 40 yaşımda menapoza girmeye başlarken yine hissedeceğim bu melodramı, belki 60 yaşında anneanne veya babaanne olduğumda, belki 75 yaşında hayat arkadaşımı kaybettiğimde, belki torunlarım beni unuttuğunda, belki huzurevinde hiç hatırlanmadığımda, belki her yıl hayat arkadaşımın mezarının başında, belki bir çocuk gülüşünde, belki bir evlat sevgisinde.. Belkiler değil sorun, aslında hep, her zaman, daima. İçime düşen bu melodram garip. Hep diyorum bu benim melodramım, bu bir garip melodram. Bazen bir tutam melodram olur, bazen dozu artar.
Ama her şekilde bana ait ve benden bir parça.
Kimseyi senin kadar sevemeyeceğim sevgili melodram, kimseyi senin kadar içimde hissedemeyeceğim biliyorum. Sana ortak edemiyorum bazı insanları ve hep bazı insanlar beni yanlış anlıyor. Biliyor musun senin yüzünden benim kötü bir insan olduğumu bile düşünüyorlar. Ama neyi anladım biliyor musun? Kötülüğü geçtim de konu sen olunca umursamazım ben. Seni yani dolayısıyla beni anlayabilecek biri yok bu dünyada, dünya demek çok mu iddialı oldu. Olsun, iddialı bir cümle olsun bir seferde. Yolumdan seni eksik etmeyeceğim, içimden de. Ve sen her kelimem de bana eşlik edeceksin, hep.
Kimse bizi anlamak zorunda değil, bize ortak olmak zorunda da değil. Ben birilerini anlayamadığım için sana sığındım ve şimdi onlar bizi anlayamadıkları için beni yıpratmaya çalışıyorlar. Tek başıma savaşmıyorum, ben ve onlar değil olayın kahramanları. Biz ve onlar, sen ve onlar, senin eserin olan ben ve onlar, senin esirin olan ben ve onlar. Bu böyle devam edecek ve bugün buradan bunun ilanını vereyim. Sen ölümsüzleşeceksin melodram, seni ölümsüzleştireceğim. Diyeceksin ki, geçen haftalarda öldürüyordun beni, öldüresiye hırpalıyordun. Ben de diyeceğim ki, evet biliyorsun beni sen bu hale düşürdün ve ne yapacağım belli olmaz ama korkma, sana bir şey olmaz. Bir gün seni tozlu raflarda, saman kağıdına basılmış olarak görmeyi çok isterdim, istiyorum ve gerçekleşmesi için uğraşacağım. Bir gün yetişen yeni neslin o yeni kitap kokusuna senin sayfalarınla bayılmasını göreceğim ve o gün biz ölümsüzleşeceğiz.
Şimdi kısa kesmek gerekirse, sorun gördüğünüz üzere bende de değil.
Bence sorun yok, kimse yok.
Ne elmadır sorun, ne de olgunlaşan armutlar.
Bence sorun yok mu dedim ben? Sorun var.
Sorun kuru fasulye, o kadar.

Çekilir köşesine (:

__________________
If you can't measure it, it doesn't exist.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver