12 Ekim 2011, 08:47
|
#1 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Türk Dili ve Osmanlı Mirasının Doğası
Attilâ İlhan’ın ara sıra yayımlanan eski televizyon konuşmalarından birinde, dil devrimine değinen ve Yenileşme-Türkçeleşme akımını eleştiren bir konuşmasını dinledim. ‘Fransız hâlâ 15. yüzyılda yazılanı okuyor, bizimkiler okuyamıyor’ diyordu. Böyle bir değerlendirmeyi nasıl yaptığını anlayamıyorum. Bu gözlem doğru değil. Bugün bir öğrenci Yunus Emre’yi anlar, Baki ve Tevfik Fikret’i anlayamaz. Yunus Emre’den:
Karlı dağların başında
Salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim için
Yaşın yaşın ağlar mısın
Attilla İlhan’ın gözlemi yaygın bir klişedir. Henüz ders kitaplarının dillerinin sadeleşmediği dönemde Afet İnan’ın Yurt Bilgisi kitabını ya da Atatürk’ün özgün ‘Nutuk’ dilini anlamakta zorluk çekerdik. Fakat Pir Sultan Abdal 16. yüzyılda:
Şu karşıki yaylada göç katar katar
Bir güzel sevdası serimde tüter
Bu ayrılık bana ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni
diyordu. Tevfik Fikret ise
Doymayan bir han-ı yağma alçalan bir ihtişam;
Bir muşa’şa leyl-i şehrayin ki pür jeng ü zalam;
Cehl ü haclet, kahr ü süfliyyet.. nihayet in’hidam
İşte mazi…Bir de istikbali seyret, şad-kam
diye yazar. Türk’ün konuştuğu ve yazdığı Türkçe hep vardı. Okuma yazmanın kırsal çevrede hemen hemen yok olduğu bir çağda, resmi tarihçilerden ve resmi yazışmalardan başka düzyazı olmayan bir dönemin değerlendirilmesinde ve bilim dilinin Arapça olduğunu da unutarak, Osmanlıcaya ağıt yakmak bir abartmadır. Türkçenin KutadguBilik’i ürettiği dönemde (1071) İngilizce henüz oluşmamıştı. Fransız edebiyatının 11. yüzyıla önemli bir yapıtı yoktur. Bugünün İngilizleri Chaucer ve Shakespeare’i özel sözlükle okurlar.
Türk aydınları Türk tarihinin uzun bir göçer dönemi olduğunu, göçerin Avrasya’da değişik kültürlerle karışıp simbiyotik bir kültürel geçmişi olduğunu nedense unutuyorlar. Avrupa’da ya da Çin’de, bizim tarihimize model olacak bir süreç yoktur. Osmanlıca heterojen bir etnik grubun dilidir. Anası Sırp, Rum, Rus, Çerkez olan Sultan ve devlet erkânının Türkçe için duyarlı olmadıkları açıktır. Türkçeyi devlet dili ilan eden Karamanoğlu Mehmet Şemsettin Bey gibi bir Osmanlı sultanı çıkmadı. Anadolu’da Türkmen Alevileri kuyulara dolduran Hırvat devşirmesi Kuyucu Murat Paşa’nın, Pir Sultan Abdal’ın diline saygı duyması da olanaksızdı. |
| |